İzdiham Dergi

Fatma Girik Vefat Etti; Son Röportajı İzdiham’ın 52. Sayısında Yayınlanmıştı

Fatma Girik, bugün 80 yaşında hayatını kaybetti. Hastanede iken arkadaşımız Yağız Yılmaz kendisini ziyaret etmiş ve İzdiham için röportaj isteğini konuşmuştu. İzdiham’ın son sayısında yayınlanan röportajında gençlere güzel mesajlar veren Fatma Girik sinemaya, hayata ve gündeme dair birçok konuda konuşmuştu.

Hatırası için sizinle son sayıda yer alan röportajını yayınlıyoruz.

 BÖYLE ŞEYLER YALNIZCA FİLMLERDE OLMUYOR KUZUM

rk Sineması Yeşilçam’ın dev aktrisi, bir güzel insan Fatma Girik ile buluştuk, sinema yıllarını, sanat ve halkıyla birlikte geçen yaşamını, Yeşilçam filmlerini, beyazperdede imar ettiği çok boyutlu kadın portrelerini ve daha pek çok şeyi konuştuk.

Yağız Yılmaz:  Geriye dönüp baktığınızda neler hissediyorsunuz, nasıl bir hayat geçmiş?

Fatma Girik: Harika bir hayat geçmiş, halk beni çok sevmiş, şükürler olsun hala seviyor da. Ne mutlu bana, yıllarımı verdiğim sinema sanatı büyük güzellikler getirdi yaşamıma. Bu sebeple çok iyi hissediyorum, bir 78 yılım daha olsa yine sinemaya verirdim. 

Yağız Yılmaz: Peki ya bu yolda hiç yorulmadınız mı?

Fatma Girik: Sanat yaşamımda yorgunluk ve sitem hiç yer almadı. Nasıl ki bir anne için çocuk hiçbir zaman pişmanlık, yorgunluk, harcanan yıllar değildir, benim de çocuğum sinema oldu. En güzel duyguları, heyecanları, sevinçleri, endişeleri sinema ile yaşadım. İyi ki de öyle yapmışım!

Yağız Yılmaz: Siz, her canlandırdığınız rolde, komedya, dram, trajediye özgü türleri ustalıkla sentezleyerek benzersiz, demi kıvamında oyunculuğunuzla izleyicisini sarsmış bir aktris, sinemamızda kendi fenomenini yaratmış gerçek bir yıldız oyuncusunuz. Sinema sanatının insan hayatına düşen gölgesi ve sinematografik imgenin öğretimi hakkında neler söylersiniz?

Fatma Girik: Sinema, pek çok farklı disiplinin inceleme alanı içerisinde yer almış bir sanat ve iletişim aracıdır. Onun kendine has özelliğini ortaya koyan unsur, sinematografik imgelerden meydana gelmiş olmasıdır. Bildiğimiz gibi de imge, görsel kültürün temelidir. Görsel kültür pedagojik içerikli bir kavram olarak 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren ele alınmaya başlamış, özellikle bu dönemde sinema alanındaki bilimsel ve sanatsal gelişmeler pedagojiyle sinemayı birbirine yakınlaştırmış, eğitimin yeni fonksiyonlar yüklenmesine neden olmuştur. Bizler de filmlerimizde bu olguları ele alarak bir iş yapmayı hedefledik. Günümüzde alay konusu haline gelen melodramları bu bilinçle ve o zamanın etken unsurlarıyla harmanlayıp izleyici kişine ilettik. Biz o filmlerde insanların asla yaşayamayacağı çeşitli hayatları tanıttık. Çünkü sinema, bir düş atmosferinin bireydeki iz düşümüdür. Gölge ise rol kişisi ile izleyici kişisinin hem bilinç dünyasına hem de kalbine vuran naçizane bir bütünlük. Bu temel imgelerin sonucu ise yine sanatın özüne dayanır. Sanatın özü de yine bizlere çıkar; insanlığa.

Yağız Yılmaz: Tüm bu bilgiler ışığında, Z kuşağınca bakıldığı vakit Yeşilçam filmlerinin defalarca izlenmesi hakkında ne düşünüyor, bu filmlerin zamansızlığını neye bağlıyorsunuz?

Fatma Girik: Elbette samimiyet ve içtenliğe. Ne diyordu William Shakespear? “İçtenlik bütün dehanın kaynağıdır.” Bizler de bu filmlerde, gerek senaryo, gerek küçük unsurlardan oyunculuklarımıza öyle samimi dokunuşlar işlemişiz ki, sonuç dehasal yapıtlarla birleşmiş. Ve o hikayeler, herkesin kendinden bir şeyler bulacağı hikayelerdi. Oradaki her şey çok gerçekti. Her şey tertemiz. Duygular, insanlar, aşklar. Başka bir anlamı vardı. Kötüler bile iyiydi. Mazlumlar hakiki mazlumdu. Öpüşürken perdeye gelen vazonun bile nahif bir hali vardı. O vazo, arzuya dayanamayan vücutların buluşması demekti.

Yağız Yılmaz: Peki ya perdede çok boyutlu kadın portreleri imar etmek, hiç durmadan. Erkek Fatma”, Fato” olarak hatırlanmak. Kırsal kesimin, kenar mahallelerin ezilmiş kadınlarına can ve ruh üflelemek perdede? Sahi Fatma Hanım, yeri geldi bir sahnede tecavüze uğradınız, yeri geldi çamurlar içerisinde yuvarlandınız. Ama her defasında güçlü, cesur ve savaşçıydınız. Bir o kadar da zarif.

Fatma Girik: Nihayet doğru tanımlama! Güçlü olunca illa ki erkek Fato olmuyor insan. Ben kendim gibi oldum. Güçlü olan zarif de olabilir aslında. Bunun milyonlarca kadın örneği var. Filmlerde bu tür karakterleri canlandırmak çok da hoşuma gidiyordu açıkçası. Çünkü bu tür kadınlarımız ne yazıkki aynı şeyleri yaşıyor bu hayatta. Türkiye’mizin en büyük sorunu haline geldi bu olaylar. Yahu baksanıza, Böyle şeyler yalnızca filmlerde olur.” Derdik. Olmuyormuş kuzum. Filmlerde ve kitaplarda bile olmayan kötülüklerle boğuşmayı öğrenecek durumla karşı karşıya kaldık. Her şey biraz daha iyi galiba derken, bir bakıyorsun ki hiçbir şey daha iyi değil. Şiddet, eşitsizlik, çocuk yaşta evlendirilme, taciz. O kadar fazla ki kadınların yaşadığı problemler. Eğitimsizlik ise bunların en büyüğü. Bazı kadınlar ne yazıkki bir birey olduklarının farkında değiller. Oysa farkına varsalar değişecek bu dünya. Ama egemen güçlerin işine gelmiyor tabii. Yıl olmuş 2021 kadın hala parayla alınıp satılan bir varlık olarak görülüyor. Tıpkı Nazım’ın şiirindeki gibi: Kimi der ki kadın; Uzun kış gecelerinde yatmak içindir. Kimi der ki kadın; Yeşil bir harman yerinde, Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir. Kimi der ki hayalimdir, boynumda taşıdığım vebalimdir.

DÜRÜSTLÜK EN İYİ SİYASETTİR

Yağız Yılmaz: Sinema bir yana, bir dönem de siyasete girmiştiniz. Sizi bu duruma kim ikna etmişti, o ilk adım nasıl atılmıştı? Etraflıca açıklar mısınız?

Fatma Girik: Birgün, alışveriş sonrasında Çiçek Bar’a gittim. Kemal (Sunal), Tarık (Akan) ve Memduh (Ün) birlikte oturuyorlardı. Derken takım elbiseli adamlar gelip benimle görüşmek istedi. SHP ilçe teşkilatından olan bu adamlar Yarın, Nurettin Sözen’in bürosunda Erdal Bey (İnönü) sizi bekliyor.” dedi. Gittim ve Erdal Bey’le görüştüm. Bu arada Deniz Baykal da Bırakın onu.” diye benim olayıma karşı çıkmış. Neticede seçime girdim ve büyük bir oy farkıyla Şişli Belediye Başkanı oldum. Bildiğiniz üzere de 1984-1994 yılları arasında görev yaptım.

Yağız Yılmaz: Peki ya siyasetin içerisindeyken Fatma Girik”i korumayı nasıl başardınız?

Fatma Girik: Biliyoruz ki siyasette, doğru her zaman biraz geç söylenir. Ben bunu yapmadım, halkımla her şeyi anbean paylaştım, onların yanında oldum. Yalana ise hiç yaslanmadım. Böylelikle karşılıklı güven duygumuz daha da yeşerdi, bilinçlendi. Zira dürüstlük en iyi siyasettir.

Yağız Yılmaz: Bu yolda yaşayıp da unutamadığınız bir anınız var mı?

Fatma Girik: Bir defasında PKK tarafından tehdit edilmiştim.

Yağız Yılmaz: Nasıl yani?

Fatma Girik: Başkanlık döneminden sonraydı. Gelip beni tehdit ettiler. Bir arkadaşları yurt dışına mı çıkacakmış ne. Benden para istediler.Parayı vermezsen kaçırırız seni! Dediler. Ben de Kaçırın ama lütfen beyaz atla gelin!” Dedim. Sonra terörle mücadeleden aradılar ve bana koruma verdiler. Bir dönem etrafımda korumalarla yaşadım. Nereye gidersem peşimdeler, iki seneye yakın öyle dolaştım. Tuvalete kalkıyorsun, hop iki kişi peşinden kalkıyor, çok sinir bozucu bir durumdu. (Gülüyor.)

İYİ YAŞARSANIZ İYİLİK DE SİZİ BULUR

 Yağız Yılmaz: Son olarak, bugünün gençlerine bir abla, bir anne gibi ikazınız, mesajınız var mı?

Fatma Girik: Güzel gençler, her biriniz o kadar değerlisiniz ki ve o kadar eminim ki yıllar sonra “Ah keşke gençliğimin kıymetini bilseydim, değerimi görseydim!” diye düşüncelere dalacağınızdan.  Çünkü bizler bunları yaşadık, aslında herkes yaşadı, herkes daldı bu düşüncelere. Zira hayat bu, bir karış. Yaşadın yaşadın, yaşayamadın gelip geçiyor, gidiyor elden. Doğru yaşayın, pişman olmayın. Mümkünken sevin, sarılın, bırakmayın. Yoksa tasası büyük oluyor. Bu sebeple pişman olacağınız kararlar vermeyin, kimseyi yarı yolda bırakmayın. Gururunuza yenik düşmeyin ama gurursuz duruş da sergilemeyin. Haddim değildir sizlere akıl vermek lakin tecrübeyi paylaşmak boynumun borcudur. N’olur siz de paylaşın. Ve görün sizi gerçekten sevenleri, unutmayın birlikte geçirdiğiniz kıymetli zamanları. Bir anlık öfkeyle yılları silip atmayın, geri gelmiyor çünkü. Yakınken, çok geçmeden sarın sarmalayın o çok kızdığınız arkadaşınızı, gidin öpün kırdığını düşündüğünüz ama gururunuza yediremediğiniz sevgilinizi, her gün öpülsün, ayakları yıkansın o güzelim anne-babaların. Bu dünyanın bir diğer tarafı da var. Görmezden gelmeyin. Bu nedenle lütfen pişman olmayın. Yalnızca iyi yaşayın. İyi yaşarsanız iyilik de sizi bulacaktır. Gözlerinizden öperim.

Röportaj: Yağız Yılmaz

İZDİHAM

Exit mobile version