13 Kasım 2016

Gamze Beşenk, Bilinmedik İnsanların Hikâyesi

ile izdiham

Uzaklarda çok uzaklarda ya da yanıbaşımızda bir yerde, bizim hikâyemizden, yaşantımızdan çok farklı yaşamların olacağını hiç düşünmüş müyüzdür? Hepimiz aynı toprağın üstünde yaşasak da hayat gailelerimiz benzer olsa da bu benzerliğin içindeki imtihanlarımız farklılık gösterir. İş, güç, çoluk-çocuk vesair insanoğlunun yaşamının bir parçasıdır. Ama acaba bunlar yeryüzünün her yerinde aynı şekilde mi yaşanır?

İran-Irak sınırdaki Kürt köylerinde geçimini kaçakçılıktan sağlayan insanların ve buradaki çocuk işçilerin hikâyesini anlatan Sarhoş Atlar Zamanı, Bahman Gobadi’nin başarılı filmlerinden bir tanesi. Gobadi bize, bulunduğumuz coğrafyada, yakın bir yerlerde yaşanan bir hayatı sunuyor. Kamlumbağalar da Uçar filmiyle ses getiren Gobadi, Sarhoş Atlar Zamanıyla da bize hayatın gerçekliğini tüm yalınlığıyla vermeye devam ediyor.

Film; Eyüb, Amine, Rojin ve Madi adındaki dört kardeşin yaşam mücadelesini konu alıyor. Annelerinin yakın zamanda ölümünün ardından babalarının da bir baskın sırasında öldürülmesiyle evin bütün sorumluluğu büyük kardeş Eyüp’ün oluyor. Evin annelik görevini de Amine ve büyük ablası Rojin üstleniyor. Film, Amine’nin anlatımıyla başlıyor ve film boyunca Amine’nin anlatımıyla devam ediyor. Kardeşlerine bakabilmek için çarşıda sürekli çalışan Eyüp’ün kazancının evin masraflarına anca yetmesi ve büyüme hastalığı olan Madi’nin ameliyat parasının bir türlü denkleşmemesi üzerine Eyüp dağlarda kaçakçılık yapmaya başlıyor.

Film, bu süreçte Amine ve Eyüp’ün Madi’yi sahiplenişlerini, içinde bulundukları durumu kabullenişleri ve ne olursa olsun isyan etmeyişlerini, her daim bir mücadele ve inanç içinde olduklarını seyirciye olayı dramatize etmeden veriyor.

Kamyon kasasında, çocukların yüzlerinin yakın plan olarak tek tek gösterildiği sahne ise bize her çocuğun nasıl da birer yetişkin olduğunu ve bu çocukların her birinin ayrı bir hikâyesi olduğunu söylüyor.

Yönetmen kimseyi yargılamadan herkesi olduğu gibi göstererek ve haklı sebeblerini de karakterlere söyleterek bize tarafsız bir bakış açısı sunuyor. Yeğenini haberi olmadan evlendiren amcayı, Madi’yi istemeyen kayınvalideyi yargılamaktan ziyade onları anlamaya çalışıyoruz. Eyüp’ün birlikte yolculuk ettiği çocuğa, ‘neden çiftçilik yapmıyorsun?’ diye sorması üzerine çocuk ‘topraklar mayın döşeli’ diye karşılık veriyor. Kaçakçılığın savunulacak bir yanı olmamasına rağmen bu yolla hayatını kazanan bu insanlara hem hak veriyoruz hem de orada yaşanan bir olguya tanıklık etmiş oluyoruz.

Hikâyenin karlı ve çetin kış günlerinde geçmesi de yaşanılanlarla bağdaşıyor ve böylece verilen mücadelenin boyutu bir kat daha arttırılmış oluyor. Bu sebepten de yolculuk esnasında kaçak mallar taşınırken dondurucu soğuk havaya dayanabilmeleri için atların sularına alkol katılıyor. Filmin adı da buradan geliyor.

‘Burası dünya işte burası bu kadar’ dedirten ama sonunda da gülümseten; hayatın acımasızlığını son derece gerçek bir biçimde anlatan; ısıtıcının yanında olsanız bile sizi içine alacak, onların yaşadığı duyguları birlikte paylaşacağınız izlenesi bir film.

Bugün hava çok soğuk dört şişe koyun!

Gamze Beşenk

İZDİHAM