Şu bizim öküz, attı gitti beni buralara.
Kız Hacer abla, insanın bir evi olmalı bir de sevişince sırtını dönüp yatmayacağı bir kocası.
Yok abla, bununla bir geleeğimiz yok. Geçen gün aradı:
“Bizimkilerle iyi geçin gelince de başını kapatmış, seni örtünmüş bulayım.”
Mademki bu kadar kıskanıyorsun beni, elin evlerine ne diye temizliğe gönderiyorsun? Çalıştırma beni o zaman, nasıl aldıysan öyle bak.
Yok, abla Antalya’da böyle değildi bu. Kısa şort ve terlikle geziyordu. buralara geldik; böyle değişti birden. Burası da acayip. Çarşaf da giysen bakıyor bu içi bozuk adamlar. Şu kent meydanında, aç kurtların bakışlarına yakalanmadanrahatça yürüyüp gidemiyorsun. Bana sorsan öldürseler durmam burada. Şu karşı taraftaki siteler çok rahat. Kimse kimseye karışmıyor. Sabahları insanlar gidip sporunu yapıyor.
Bunun niyeti ailesi ile birlikte oturmak beni de istediği şekle sokmak. Oysa beni aldığında başım açıktı. Almasaymış! Geçen de haber gönderiyor cadaloz annesi:
“Ne kalıyor akrabalarının yanında!”
Ağızları duruyor mu abla: Yok şunu niye giyindin? Yok saçın göründü, kadın kısmı renkli giyinir mi?
Yemin ederim abla onlara giderken sırf çeneleri dursun diyedolmuşta başımı örtüyorum. Ya kayınpederime ne demeli?… Domuza bakıyormuş gibi bakıyor bana. Ne lafını biliyor ne de kadını insan yerine koyuyor. Bizim öküz de ona çekmiş demek ki.
Geçen gün ona renkli bir gömlek aldım, yola çıkıyor giyinsin diye. Gömleği suratıma fırlattı:
“Ben ibne miyim ulan, bu renkli şeyi giyeyim?”
Dayanamadım ağzımdan kaçıverdi:
“Sen önce adam olmayı öğren! İbnelere kurban ol.”
Öyle dövdü öyle dövdü ki beni, eşek sudan hiç gelmedi. Çığıra çığıra ağladım da domuzun dölü hiç insaf etmedi.
içimdenasıl bir kin birikti, bilsen.
İnsanın gözleri seni seviyorum diye bağırmalı, öyle değil mi abla?
Bunlarınkinde öfke var, kin var. Bakmaya korkuyor insan.
Yaşamak mı bizimkisi?Gün tüketiyoruz bu hayatta. Bak şu mahalleye, kömür dumanından göz gözü görmüyor. Sitedekilerin hayatı öyle mi? Doğalgazlı; tertemiz. Bir odadan diğerine geçerken soğuk ısırmıyor seni. Yanı başımızdaki hayattan bizim kadınların haberi olsa, bir gün durmazlar kocalarının yanında.Temizliğe gitmesek biz bile görecek değildik.
Fakirin yüzü bile soğuk.Bak bir şunlara; hangisinin yüzü gülüyor? Sitedekiler öyle mi ama; yüzü gülüyor bir kere adamların. Karşılaşınca günaydın diyorlar. İnanır mısın, bana bile “Günaydın Songül Hanım.” diyorlar.
…
Hacer abla, annemler adımı Songül koymuşlar, kaderimi belirlemişler. Sanki bütün hüzünleri ismime sığdırmışlar. Benden sonra hiç gül olmasın istemişler. Belki de her şeyin sonunda gülmemi arzulamışlar… Ana yüreği işte… Kendi ismim olduğu için mi fark ediyorum; ne kadar çok Songül var bizim mahallede?
Yoksul kız, mutluluğu gerçek hayatta bulamıyor abla. Tarık Akan filmlerindeki gibi aşk yaşayıp evlenmeyi çok isterdim. Çocukken kırmızı ayakkabılarım olsun isterdim. Hani şu evini temizliğe gittiğim Şennur Hanım varya! kırmızı topuklu ayakkabı verdi bana. Öyle mutlu oldum ki… Çocukken yokluktan giyemediklerimi şimdi korkudan giyemiyorum…
…
Birisi var; telefonda sürekli konuşuyoruz. Bana o kadar güzel sözler söylüyor ki. Şiir gibi bir adam. Benimki duysa keser vallaha.Sevgi istiyorum ben abla, yıllardır güzel bir sözü yok ki öküzün. Kadın olduğumu hissettim ilk defa. Tarık Akan’lı filmlerdeki gibiyim, gülüşünü verdi bana; çantamdan çıkarıp çıkarıp bakıyorum.
Kurtulmak istiyorum kilitli perdelerden, kapılardan. Alıp kırmızı topuklu ayakkabılarımı, akşam evine uçan çocuklar gibi koşmak istiyorum ona. Kız Hacer abla çok mu zengin hayaller kuruyorum? Bizimkiler duysa önce dilleri ile döverler, sonra elleriyle; öldüresiye.
Şu bizim öküzü korkuyu bekler gibi bekliyorum. Ama şu gülüşünü çıkarıp çıkarıpyandığımla mutluluğu da yaşamak istiyorum.
Hayallerimi ona yasladım. Yıkılmaz, değil mi kız Hacer abla?
Gökhan Begen, Fotoğrafın Hikayesi
İZDİHAM