Açıkcası artık Melies’in ruhundan ve heyecanından kopmuş, bayat hamburger tadında filmimsiler üreten Kuzey Amerika sinemasından umudumu tamamen kesmiştim. Amerikan, İngiliz, Hint ortak yapımı The Fall benim için bu anlamda Gattaca’dan bu yana yaşadığım en anlamlı ve duygusal deneyim oldu. İyice azalan “gerçek sinemacı” takımından David Fincher ve Spike Jonze‘nin finanse ettiği filmin Yönetmeni Tarsem Singh… Singh’in daha önceki filmi sevimsiz Jeniffer Lopez’li “The Cell”, aslında çok daha başka bir film olabilecekken saçma bir polisiye öykü ve koca popolu yeteneksizlik abidesi Lopez’in popüleritesine kurban gitmiş fakat özellikle rüya sahnelerinin Dali’vari sürrealist imgeleri ile aklımda yer etmiş bir filmdi… Tarsem Singh uzun zamandır görüş alanımın dışında olduğundan olsa gerek, 2006 yılından itibaren sadece bir kaç festivalde gösterilen başyapıtı “The Fall”dan tamamen habersizdim. Filmin mitik kahramanlarından “Charles Darwin”in aradığı dünyanın en güzel kelebeği “Americana Exotica” kesinlikle bu şiirsel görselliğin, saf sinemanın ve çocuksu hayal kuruşun diğer ismi olabilir.
“Çocuklar hızlı koşamaz… Acılardan hayal kurarak kaçarlar” derler. “The Fall” bu anlamda çocuksu saflığını koruyan gerçek bir kaçış sineması örneği… Aynı hastanede yatan Dünyalar sevimlisi Alexandra (Catinca Untaru) ve sevgilisi tarafından terkedilmiş, üstelik daha ilk işinde sakatlanmış bir dublör olan Roy’un (Lee Pace) arkadaşlığı öykünün ana eksenini oluşturuyor, Roy’un kendi hayal kırıklıklarından, nefretinden ve sevgisinden beslenen bir öyküyü Alexandra’ya bir masalmışcasına kurgulayarak anlatması ile kendimizi eski filmlerdekine benzer bir intikam ve aşk serüveninin içinde buluyoruz. Herşeyi çalan ve sevdiklerini öldüren Zalim Vali Odious’a başkaldıran ve ondan intikam almak isteyen 5 mitik kahraman : Eski bir köle olan Otta Benga, Patlayıcı uzmanı Luigi, Karısının intikamı peşindeki Hintli, Yaşayan herşeyi seven, Maymunu Wallace ile maceraya katılan yarı çatlak ingiliz bilimci Charles Darwin ve ormanlarla konuşabilen, karnında kuşlar besleyen garip ama sadık Mystic… Roy başlarda hevessizce başladığı hikayeye Alexandra’nın ısrarları ve intihar etmesi için gerekli morfini getireceği umuduyla devam eder. Öykü Roy’un karamsarlığı ile son bulacak gibi gözükür ama küçük Alexandra’nın taşıdığı umut herşeyi değiştirir.
İmdb puanı 7,9/10
İZDİHAM