10 Temmuz 2024

Gülden Bayraktar, O Aslında Çok Güzel Gülümserdi

ile izdiham

Annem; kara kuru ,gözleri nemli bir kadındı. Onu hep öyle hatırlarım. Gölgeden silüetten ibaret.
Çocukluğum hep annemin duvarların dibine çöküp ağlamasını bilmekle geçti. Yatak odasının
kapısı kilitlendiyse ve içerden ses kesildiyse bilirdim annem aynanın karşısına oturmuş saçlarını
tarıyor. Bir müddet sonra odadan saçları muntazam bir şekilde toplu ve elinde bir avuç saçla
çıkar doğruca bahçeye gider salıncakta oturur, iyice ferahladığına inandıktan sonra gelip
kardeşimle benim saçlarımı okşar, öper ve usulca oturma odasına geçer kanepeye kıvrılır. Ana
rahmindeki yerini özlerdi belki, belki de yadırgar, belki de hep orada öyle bir cenin olarak kalmak
isterdi. Annem reçel yapmayı bilmezdi, öyle süslü pastaları da beceremezdi. Belki de yapmak
içinden gelmezdi bilmiyorum ama ne zaman tezgâhın başına geçse, ağlamaklı olurdu. Annemle

konuşmak, ona sarılmak istedim mi bilmiyorum o zamanlar ama biliyorum o hep gitmek isterdi.
Annemin gölgesi vardı sanki hep bizimle kendi yoktu. O zaman çok kızardım ona niye diğer
anneler gibi değil diye. Cıvıl cıvıl, neşeli, süslenmeyi seven ,güzel pastalar yapan annelerden
olsan ya anne derdim içimden .Özür dilerim sana haksızlık etmişim.

Sen her sabah aynı alarmla uyanıp ,aynı rutinle yaşarken içinin gün gün soğuduğunu
anlayamamışım. Kendinden, dünyadan, aynalardan, sofralardan, reçellerden… Beni bağışla.

Baştan aşağı yenilgilerden ibaret bir hayattan insanın payına elbette en çok da soğumak düşerdi.
Elleri soğurdu, ayak parmaklarının uçları soğurdu, sırtı soğurdu. Nem alırdı destek aldığı duvarlar,
altında kalmaktan korktuğu duvarlar olurdu sonra. İçinde sıcak süt, köpüklü kahve olan
paylaşımları sen de yapmak isterdin belki de ama işte burada peş peşe defalarca ama gelirdi
sözün sonuna. Toprağını sevmeyen çiçekler ölürmüş anne, bunu anlamak için botan iklimini
öğrenmem gerekiyormuş benim de. Oysa ki sen her gün gözümün önünde solarken ben bir an
önce senden uzaklaşma hayali kurardım. En çok da sana eve geç geldiğinde kızardım, masayı
toplamadığında, benden bir şey istediğinde…Sen haklıymışsın anne, ait olmadığın masada ancak
kırıntıları toplayabilirdin ve bu hiç de öyle kolay kabullenebilecek bir şey değildi. Saçlarımı
tararken en çok da bunu düşünüyorum . Alt tarafı masa işte, dört kişilik, altı kişilik, sekiz, on iki.
Ben neredeyim peki? Hangi sandalye benim? Ayakta mı durmalıyım? Ya da fazladan bir sandalye
mi çekmeliyim? Sıkışayım öyle kenara köşeye. Böyle mi olmalı peki? Uzun süren pazar sabahı
kahvaltıları, akşam yemekleri tüm aile bir arada böyle ben hep köşede mi durmalıyım anne.
Keşke senin kadar cesur olabilsem vazgeçebilsem her şeyden. Tırnaklarımı yemesem, saçlarımı
koparmasam, her şeye koşmasam, masayı toplamasam. Sen nasıl öyle sessiz kalabilmişsin,
kara kuru bir kadındın oysa ki, omuzların nereden almıştı o cesareti? Ben de kızıla boyadım
saçlarımı anne, saldım omuzlarımdan, kendimi sağa sola vurdum, yazdım, okudum ama işte
ama anne… Boğazıma düğümleniyorsun saat 07.10 alarmında kanepede uyanırken her sabah,
dişlerimi fırçalarken, kahve koyarken kendime, kulaklığımda sesin… Kader bahçesiz bir evde,
balkonsuz bir odada seni anlamaktan ibaretmiş anne. Çocuklar gelir birazdan okuldan, kendimi
toparlayayım, yüzümü yıkayıp, gül kremimden de süreyim, mutfağa geçeyim, çay koyayım,
kurabiye çıkartayım atıştırmalık, akşama yemek yapmak lazım, taze fasulye sever çocuklar.
Yanına pilav, cacık. Masayı kurayım şimdiden. Masa demişken dört kişilik bir mutfak masası işte.
Anne oradasın biliyorum kendini boşluğa bıraktığın o duvarın dibinde. Bir sabah uyanacaksınız ki;
ben olmayacağım derdin hep, babam o kocaman ağzıyla yerken seni dişlerinin arasından
sıyrılmaya çalışırdın, iyice kavrardı kocaman elleriyle ısırırdı etlerinden. Babama sustuğum için
beni bağışla anne ,seni anlamak için kızıl saçlı kara kuru bir kadın olmam gerekiyormuş belki de.
Oldum işte bak anne, dokunuyorsun saçlarıma hissediyorum. Süslü pastalar da yapıyorum
biliyor musun? Gülümsüyorsun görüyorum. Tanrım annemi bağışla lütfen, o aslında çok güzel
gülümserdi..

Gülden Bayraktar