Daphne Nur, Anabella Sezen, Zoe Yasemin ve Oliver Mustafa’nın babası haklı gururumuz Konyalı Mehmet, People dergisine verdiği röportajında 50’nci yaş günü check-up’ı sonrasında ortaya çıkan veriler ışığında büyük bir olasılıkla kanser olduğunu düşündüğü söylemişti. Sağlıklı yaşam gurumuz, aydınlık yüzümüz, modern sağlık mucidimiz bu elim hadiseyi ‘’Bu olay benim için sarsıcı oldu. Her şeyi doğru yaptım. Ailemde kanser geçmişi yok. Ama yine de risk altındayım, çok gerginim, böyle bir şeyin neden başıma geldiğini sorguluyorum” sözleriyle dünyaya duyurdu.( Niye bu kadar acele ettiyse artık daha tahlil sonuçlarını bile beklemeden) Oldukça fiyakalı ve yürek parçalayıcı bir açıklama gerçekten. Burada altı çizilmesi gereken cümleye gelince; -her şeyi doğru yaptım- Yani modern sağlık ölçülerine göre her şeyi doğru yapmak, yapabilmek.
Modern sağlık formu ve sıhhatli, düzgün, aydınlık bir yaşam. Bize sunulan şey bu, tabi yerseniz. Küresel dayatmaların, ilaç şirketlerinin, aniden icat edilen hastalıkların, modern tıbbın yani ilaç-sağlık sanayinin ayakta kalabilmesi için sağlıklı yaşam pazarlaması. Mehmet Öz kanser değilmiş, büyük bir haber fırtınası sonrasında ciğerindeki malum kitlenin iyi huylu olduğu açıklandı. Nasıl bir tahlilse artık bu, dünyanın en önemli hekimi bile makul bir sürede ancak yaptırabiliyor. ‘’Mehmet Öz kansermiş, gördünüz mü bir efsane yıkıldı işte’’ kurgusunu paramparça ederek -işte geldim buradayım- diyecek kadar makul bir sürede hem de. Sonra ne oldu? Web sitesi tıklanma rekoru kırdı, Kanser’i yenmek metaforu zihinlerin gündeminde kendine hatırı sayılır bir yer buldu, TV programına reklam verecek şirketler sıraya girdi, kapitalizm mutluluktan deliye döndü, falan, filan… Peki, bu üzücü olay için dostları ne dedi; ‘’Onun kanser olması, yıllardır kanıtlanmış gerçeklerin yok olması demekti. Hem arkadaşımızın sağlıklı olması hem de teorilerinin çökmemesi bizi memnun etti”
Teorilerinin çökmemesi… Ne olacaktı peki teorileri çökseydi? İnsanlar sürünerek mi yaşamak istiyor, kim sağlıklı yaşamı reddediyor ki zaten? Takdir-i ilahi derler bizim orda bazı şeyler için. Her şey Allah’tan derler. Mehmet Öz bir doktordan ziyade Amerikanvari tebessümüyle bir firmanın reklam yüzü gibi gelmiştir bana hep. Klasik doğruların hükümsüzlüğü tabiatımızdaki eczanenin varlığıyla müsemma. Nasıl deriz biz Türkler; sağlık olsun…
Hesap makinesiyle kalori hesapları yapmak, yüzünde oluşan küçük bir kırışıklığa fay hattı muamelesi çekmek, 2 demet maydanoz yiyince ölümsüzlük iksiri içtiğini sanmak, baskülle anlaşmazlığa düşerek hiçbir suçu olmadığı halde emir kulu bir eşyayı suçlamak ve diğer psikopatlıklar. Doğmak, çocuk olmak, yaşlanmak ve ölmek ne güzel şeyler oysa. Sırayla ve sessizce. Kapitalizmin sağlıklı yaşam dayatmasının canı cehenneme! Domuz gribi fırtınası- kene fırtınası ve diğer çakma fırtınalar… stoklarda kalan ilaçların tüketilme ihtiyacı, aynı yolun stabilizesi ise; yaşlanma, genç kal, dinç kal, geriye doğru yaşlan, 70 iken 50 göster, senden kralı yok, yürü be koçum… Neyse usta sağlık olsun artık… Yakamızı bırakmamakta ısrarlı bu medikal şebeke zaten bütün acılarımız kendi sahamızda plasebo…
Mehmet Öz’e gelince; hayatımdan çıkardığım diğer doktorlar gibi o da 2004 yılında Çay yerine ıhlamur içmeyi önermesiyle benim için bitmişti. Çayı yasaklayan doktorları ciddiye almayın. Ömür dediğin bir nefeslik canmış / can dediğin de cihannüma’da koca bir yalanmış.
Güven Adıgüzel
İZDİHAM