Çığlıklarını kalbine gömenlerin ülkesinde hep aynı şarkılar söylenir
Azezli kuşların yürekleri son hızla çarpıyorken, evet bu böyledir.
Taze barut kokuları arasından kuşlar havalanır
O kuşların kanatlarından yükselen bir ömrün en şiddetli yasına
Zamanı dondursak, kendimizi unutsak, elimizi uzatsak bile; öyle uzak
Öyle uzak ki, belki ona hiç dokunamayacak olmak!
Kan umut, dört duvar, toz duman
Elimizi uzatsak, bir utanç duvarı gibi orada, orada; dimdik ve çaresiz
Ve bakmak artık imkânsızdır
Kendi kıyametlerinden gayri göreceği bir şey kalmamış çocukların gözlerine
Yani yıkılmış mabetlerin, evlerin, sokakların ve hayallerin ortasından geçerken
Yani bir şehri gözlerinden zulme çivileyenlerin insafına dişlerimizi sıkarken
Kanat çırpmamaktır en fazla bu da,
yıkılan bir merhametin çürümüş son vaazına
Bir tankın namlusu dayanır sonra bir çocuğun alnına
Sarı tokası, çatılmış kaşları ve ıslanmış yanaklarıyla bir başına
Her şey paramparça, üzgünlüğümüz, şarkılarımız, merhametimiz, şehirlerimiz.
Bir tankın namlusu dayanır sonra bir çocuğun alnına
Sarı tokasından bir kuş havalanır ansızın mavi gökyüzüne.
Güven Adıgüzel
İZDİHAM