Hakan ile Deniz Abi arasındaki dostluk
Hakan ile Deniz Abi diye iki arkadaş varmış. Her akşam buluşurlar ve dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmelerden, insani münasebetlerden, teknolojiden, gazetecilikten, pastalardan, motosikletlerden konuşurlarmış. Bir gün yine bir araya gelerek başlamışlar konuşmaya. İzdiham olarak bu konuşmayı aynen yayınlıyoruz.
Hakan: Ooo, Deniz Abi, hoşgeldin. Senden 1 dakika önce geldim ama çok tedirgin oldum. Keşke gecikseydim. Biraz daha erken gelsem hesabı ben ödeyecektim. Önce gelen nedense hesabı ödüyor.
Deniz Abi: Sorma Hakancım, ben de bundan muzdaribim. Neden önce gelen hesabı öder ki? Hesabı hep başkası ödemeli. Cebimden 2 TL bile çıksa hayata kırılıyorum. Yaşama zevkim azalıyor.
Hakan: Aynen Deniz abi, aynen benim de. Altı sene önce amcam Almanya’dan gelmişti. Bir kilo domates almıştım eve giderken. Bir hafta, on gün kullanırım diye. Ama o ne yaptı? Menemen yapmış ertesi sabah. Eve gelince bir baktım, sadece 3 tane domates kalmış. Böyle yapılır mı Allah aşkına? Neyine yetmiyor yarım kg domates?
Deniz Abi: Seninki de bir şey mi Hakancım? Benim amcam var, o kadar kötü kalpli bir insan ki. Evleneceğim kızla ilk buluştuğumda kızı uygun fiyat etiğinden hareketle Devlet Demir Yolları’nın çay bahçesine götürdüm. Çay o zamanlar kafelerde 2 TL, kızı götürdüğüm yerde çayın fiyatı 50 kuruş. Aradaki farkı düşünmedi, bir de bana kızdı. Neymiş efendim, evleneceğin kızla ilk görüştüğünde iyi bir yere götürmek gerekiyormuş. Sanki o aradaki her çay için 1,5 TL’lik fark kendi cebinden çıkıyor. Bankada o zamanlar şimdiki kadar nakitim de yok. Böyle amca mı olur?
Hakan: Çok üzüldüm bak şimdi Deniz abi. Sanki bu hareket bana yapılmış gibi geldi.
Deniz Abi: Sorma Hakancım, sorma. Ama inat ettim her seferinde kızı kendi istediğim yere götürdüm. Bir hesap yaptım. 5 kez gitmişiz. 18 çay içmişiz. 27 TL kâr etmişim.
Hakan: Deniz abi, iyi ki seni tanıdım. İnsanlar o kadar kötü ve cömert ki. Bizi kimse anlamayacak. Dünyaya bu konuda sanki çile çekmeye gelmişiz. Direnelim yine de. Ne pahasına olursa olsun.
Deniz Abi: Hakancım sen (49) benden (53) daha gençsin. Sana abi tavsiyesi: Cömert olmak dinimizde bile iyi sayılmıyor sanki. Ne dinimizde ne kültürümüzde para harcayın, normal kafelere gidin, arkadaşlarınızla otururken yancı olmayın diye bir şey yok.
Hakan: Aynen abim aynen. Hep böyle konuşsa insanlar keşke. Bu arada bir çay söylesek de birlikte içsek diyorum. Ne dersin bu konuda?
Deniz Abi: Ah be Hakancım. Termos var arabanın arkasında. Kalkıp termostaki çayı içelim. Ama bir ricam olacak. Termosu yeni aldım. Eğer böyle birlikte o termostan çay içeceksek termosun ücretinin yarısını da senin karşılaman gerek. Biliyorsun, iş başka, termos başka, para başka, her şey ise yine başka.
Hakan: O zaman sen iç Deniz abi. Ben eve geçince poşet çay içerim. Dışarda böyle masraflar etmenin bir manası yok. Biz dostuz.
Deniz Abi: O zaman şöyle yapalım Hakancım. Sen gidince ben yalnız içerim. Yanında içmek olmaz. Bana yakışmaz böyle şeyler.
Hakan: Sağol abim, ben de olsam senin yanında içmezdim. Bu arada annemleri aramam lazım. Senin hattın Turkcell’di değil mi? Ödemeli annemi arayabilir miyim?
Deniz Abi: Lafı mı olur Hakancım?
Hakan: Bu cömert ve kirli dünyada senin gibi bir dostum olduğu için şükürler olsun. Anneme de diyorum hep. Sana dua etsin.
Deniz Abi: Paralı, evli, yazlıklı, arabalı bir hayat inşaallah ikimiz için de.
Hakan: Anneme paramın olduğunu söylemedim, o beni gazeteci sanıyor.
Deniz Abi: Çok iyi etmişsin. Ben hanıma paramın olduğunu söyleyerek zamanında çok hata ettim. Haftada bir dondurma istiyor. Çok dokunuyor bana.
Hakan: O zaman şunu anladım. Devlet Demir Yolları’nın bahçesine götürmek de çok haklıydın.
Deniz Abi: Kesinlikle. Bizi kimse anlamasa da birbirimizi anlıyoruz şükürler olsun.
İZDİHAM