Halil Cibran’ın Ermiş Kitabından Alıntılar
Biyogrofi: Lübnan asıllı Amerikalı felsefe yazarı, romancı, mistik şair ve ressam Halil Cibran, ilköğretimini Beyrut’ta tamamladıktan sonra ailesiyle birlikte Lübnan’dan Boston’a göç etti. 1898’de Lübnan’a dönerek Maruni Kilisesi’ne bağlı Me’hadü’l-Hikmeye girdi ve burada mükemmel düzeyde Arapça öğrendi. 1903’te Bostan’a dönüşünde bir Arap göçmen gazetesi olan el-Muhacir’de deneme türünde ilk edebi ürünleri yayımlandı. Resim bilgisini geliştirmek amacıyla 1908-1910 yılları arasında Paris’te yaşadı. 1912’de New York kentine yerleşerek, kendini Arapça ve İngilizce edebi denemeler, öyküler yazmaya ve resim yapmaya adadı. ABD’de ölmesine karşın, vasiyeti üzerine Lübnan’a götürülerek gömüldü. Cibran’ın aşk, ölüm, doğa ve yurt özlemi konular gibi işlediği Arapça ve İngilizce yapıtları büyük bir etki yaratmıştır.
Yazar: Halil Cibran, Çevirmen: Ayşe Berktay, Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları, Sayfa: 56 sayfa
Özet: “İnsan için tüm amaçlarını susuzluktan çatlamış dudaklara ve tüm yaşamı bir çeşmeye dönüştüren bir armağandan daha büyüğü yoktur kuşkusuz. Benim şerefim ve ödülüm işte bu armağanda yatıyor. Ne zaman içmek için çeşmeye gelsem, diri suyun kendisini susamış bulmamda…” Yıllar boyu kendisine yurt olan kentten ayrılırken, Ermiş’ten geride bıraktığı halka hitap etmesi istenir. Kent halkı ona aşk, evlilik, suç, ölüm, güzellik ve daha pek çok konuda sorular yöneltir. Aldıkları karşılık, hoşgörü ve sevginin biçimlendirdiği bir insan yaşamı üzerine hazine değerindeki öğütlerdir. Haklıyla haksızın, suçluyla suçsuzun, dimdik ayakta duranla düşmüşün aslında aynı insan olduğu bir yaşamdır bu.
Kitaptan alıntılar:
Geminin Gelişi
“İste o zaman ardına kadar açıldı yüreğimin kapıları ve kanat çırptı sevinci denizin enginlerine.”(s-1)
“Kim çile ve yalnızları geride bırakabilir ki içi sızlanmadan?”(s-1)
“Bugün çıkarıp attığım sırtımdan, bir giysi değil, kendi ellerimle parçaladığım ten. Ardımda bıraktığım, bir düşünce de değil, açlık ve susuzluğun tatlandırdığı bir yürek.”(s-2)
“Ve sen, ey engin deniz, uyku bilmez ana, Irmaklar ve akarsular için sensin yegâne huzur ve özgürlük.”(s-3)
“Bu benim hasat günümse eğer, tohumu hangi anımsanmayan mevsimlerde, hangi tarlalara ekmişim?”(s-3-4)
“Konuş bizimle ve hakikatinden ver bize. Ver ki bizde onu çocuklarımıza aktaralım, onlarda kendi çocuklarına aktarsı, sürüp gitsin bu hakikat.”(s-5)
Aşka Dair
“Hem aşk sizinle konuştuğu zaman, ona inanın.”(s-6)
“Aşk taçlandırdığı gibi çarmıha da gerer sizi. Hem besler, büyütür hem de budar sizi.”(s-6)
“Aşka aşk yeter.”(s-7)
Evliliğe Dair
“Birlikte doğdunuz sonsuza kadar birlikte olacaksınız.”(s-8)
“Tanrı’nın sessiz belleğinde bile birlikte olacaksınız.”(s-8)
“Birlikte durun ama yapışmayın birbirinize: Çünkü ayrı durur tapınağın sütunları. Hem birbirinin gölgesinde yetişmez meşeyle selvi.”(s-8)
Çocuklara Dair
“Ne geri gider yaşam ne de oyalanır dünle. Sizler yaysınız, çocuklarınızda bu yaylardan fırlatılan canlı oklar.”(s-9)
Vermeye Dair
“Kuyunuz suyla doluyken çekilen susuz kalma korkusu değil midir asıl giderilemez susuzluk?”(s-10)
“Veririm ama sadece hak edenlere” derseniz sık sık. Ne bahçenizdeki ağaçlar böyle der ne de çayırlarınızdaki sürüler. Onlar yaşayabilmek için verir; Çünkü vermekten kaçınmak yok olmaktır.”(s-11)
“Çünkü borcunuzu aşırı önemsemek, anası eli açık toprak babası Tanrı olanın cömertliğinden kuşku duymak demektir.” (s-12)
Yemeye ve İçmeye Dair
“Keşke toprağın rayihasıyla yaşayıp, yerin üstündeki bitkiler gibi ışıkla beslenebilseydiniz.”(s-12)
“Seni öldüren o güç beni de öldürendir ve ben tükenip gideceğim. Çünkü seni benim elimle teslim eden yasa, beni de daha güçlü ele teslim edecek. Senin kanın ve benim kanım cennet ağacını besleyen özsudan başka bir şey değildir.”(s-13)
Çalışmaya Dair
“Hayatı çalışmak yoluyla sevmek hayatın en derin sırrına ermek demektir. Fakat eğer ıstırap çekerken, doğduğunuz güne lanet edip bedeninizin yükünü taşımayı alnınızın kara yazısı yayıyorsanız, o zaman size cevabım şudur: Yazılanı silecek olan sadece alın terinizdir.”(s-14)
Eğer üzümleri istemeye istemeye ezerseniz, gönülsüzlüğünüz şaraba zehir katar.”(s-15)
Sevinç ve Kedere Dair
‘Kimileriniz “Sevinç kederden büyüktür” derken, kimileriniz de “ Hayır büyük olan kederdir” diyor. Oysa ben size diyorum ki, ikisi birbirinden ayrılmaz.’(s-16)
Evlere Dair
“Söyleyin bana Orphalese halkı, bu evlerde neyiniz var? Kilit kapılarla koruduğunuz nedir? Huzur, gücünüzü ortaya çıkaran o dingil kuvvet var mı bu evlerde? Anılar, zihin durukları arasında uzanan o ışıltı kemerler var mı?”(s-18)
Giysilere Dair
“Keşke güneşe ve rüzgâra teninizi daha fazla açıp da onları daha az giysiyle kucaklayabilseydiniz. Çünkü hayatın soluğu günışığında, eli ise rüzgârdadır. Bazılarınız der ki: “Sırtımızdaki giysileri dokuyan kuzey rüzgârıdır.” Ben de derim ki, evet, giysilerinizi kuzey rüzgârı dokudu. Ama tezgâhı utanç, ipliği ise güçsüzleşen kaslarıydı.”(s-19)
Almaya ve Satmaya Dair
“Çağırın o zaman yeryüzünün yüce ruhunu, aranıza katılıp değeri değere vuran terazileri ve hesapları kutsasın.”(s-20)
Suç ve Cezaya Dair
“Ve siz adil olmaya özenen yargıçlar: cismen namuslu ama ruhen hırsız olana ne hüküm verirsiniz? Cismen katleden ama ruhen maktul olana ne ceza kesersiniz?”(s-23)
Yasalara Dair
“Yasa koymaktan haz alıyorsunuz. Ama onları çiğnemekten aldığınız haz daha fazla. Okyanus kıyısında oynayan, durmaksızın kumdan kuleler yapıp, sonra da kahkahalar atarak onları yıkan çocuklar gibi.”(s-24)
Özgürlüğe Dair
“Kaldırmak istediğiniz adaletsiz bir yasaysa, o yasayı kendi alnınıza siz yazdınız kendi ellerinizle.”(s-26)
Akıl ve Tutkuya Dair
“Tanrı’nın evreninde bir soluk ve Tanrı’nın ormanında bir yaprak olduğunuz için, sizler de aklı mesken tutup, tutkuyla devinmelisiniz.”(s-29)
Acıya Dair
“Acınız idrakinizi saran kabuğun kırılmasıdır.”(s-29)
Kendini Bilmeye Dair
“Ama terazilere vurmayın bilinmez hazinenizi; bilginizin derinliklerini sarıkla ve iskandil salvosuyla ölçmeye çalışmayın. Çünkü benlik sınırsız ve ölçüye gelmez bir denizdir.”(s-30)
Öğrenmeye Dair
“Bir insanın bakışı kanatlarını bir diğerine ödünç veremez.”(s-31)
Dostluğa Dair
“Sevgiyle ektiğiniz ve şükranla biçtiğiniz tarlanızdır. Sizin sofranız, ocağınızın başıdır. Çünkü açken ona gelir, huzur için onu ararsınız.”(s-32)
Konuşmaya Dair
“Enginlerin kuşudur düşünce, kelimelerin kafesinde kanatlarını açsa da uçamaz.”(s-33)
Zamana Dair
“Zaman da tıpkı aşk gibi bölünmemiş ve temposuz değil mi?”(s-34)
İyiye ve Kötüye Dair
“Çıkar sağlamaya çabalarken toprağa yapışıp memesini emen bir kökten başka bir şey değilsiniz.”(s-35)
“Ne yazık ki geyikler öğretmiyor kaplumbağalara tez canlılığı.”(s-36)
“Gerçekten iyi olan çıplak olana ‘Giysin nerede?’, evsiz olana ‘ Evine ne oldu?’ diye sormaz.”(s-36)
Duaya Dair
“İçinizin karanlığını evrene dökmek rahatlatıyorsa sizi, yüreğinizde doğan güneşi dökmekte sevindirecektir.”(s-37)
Hazza Dair
“Haz bir özgürlük şarkısıdır, ama özgürlük değildir.”(s-38)
“Yedi kız kardeşi vardır hazzın ve en gösterişsizi bile daha güzeldir ondan.”(s-39)
“Oysa pişmanlık zihni canlandırmaz, bulandırır.”(s-39)
Güzelliğe Dair
“Güzellik şefkatli ve naziktir. Kendi ihtişamında mahcup genç bir anne gibi dolaşır aramızda.”(s-40)
Dine Dair
“Eğer Tanrı’yı bilmek isterseniz, bilmece çözmeye girişmeyin. Onun yerine çevrenize bakın, O’nu çocuklarınızla oynarken göreceksiniz.”(s-43)
Ölmeye Dair
“Ölmek rüzgârda çıplak durmaktan ve güneşte erimekten başka nedir ki?”(s-44)
Veda
“Fakat avcı aynı zamanda avdı; çünkü oklardan pek çoğu yayımda sadece kendi bağrıma saplamak üzere ayrıldı.”(s-50)
Hazırlayan: Mahmut Dilmaç
İZDİHAM