11 Eylül 2019

Halil Ecer, Cebimizde Âminler

ile izdiham

Hayal ile umut arasında sıkıştığımız her anda elimiz cebimizde olur. Ya yoksulluktan ya da umutsuzluktan. Fakat caddeler büyürken insanlar çoğaldı, kalpler küçülmüş olmalı. Freni patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı yaşıyoruz hayatı. İlk virajda savrulacağız cebimizde amînler biriktirmeliyiz. Sokağın hemen köşesinde taburede oturmuş zayıf, uzun boylu, yanakları içe çökmüş bir baba elleri cebinde. Akşam çocuklarının karnını doyurabilir miyim düşüncesinde, bu yoksulluktur. Annesini henüz kaybetmiş eve gitmek istemeyen bir genç durmadan yürüyor. Durduğu anda acılar yetişecek korkusuyla, acı ile köşe kapmaca oynuyor, bu umutsuzluktur. Şehrin kalabalığından çokça bunalmış bir kavim durmadan betondan binalar yapıyor. Bu yoksunluktur. Amîn!

 Binlerce yıldır yaşam üzerine yazılar yazılıyor ve hala hüzünlüyüz. Demek ki yaşam mürekkepten münezzeh olandır. E, o zaman durup düşünmek gerek, hani burada (alnını göstererek) yazanın dışına çıkamıyorduk? Bu durumda ya aynı mürekkep kullanılmıyor ya da yazılan, alından kalbe indi. Artık burada (kalbini göstererek) ne varsa, o. Bazı şeyleri daha yeni yeni anlıyoruz cehalet mazur görülecek bir şey değil ama siz yine de mazur görün. Doksanına merdiven dayamış bir dedenin yer çekimiyle olan münasebetinde fizik kurallarını görüyoruz. Kamburlaşmıştır sırtı ve toprağa bakar yüzü. İşte bu yer çekimi kanunudur. Ülkesine bombalar yağan altı yaşındaki bir kız çocuğunun koşusunda görüyoruz iktisadın bağımlılık teorisini! Ekonomiler birbirine bağlı değil birbirini sömürme ile bağ kurmuştur. İşte bu yüzden roket patlaması ile enkaza dönen evde bir çocuk ağlıyordur. Ülkenin bir ucundan diğer ucuna yürümektedir dil bilmeyen bir yurttaş. Su içecektir fakat dile dökülemez sözcükler. Susuzluğundan susan bir insan ile dil bilmeyenin haykırışına tanık olmaktayız. İşte bu yüzden amînler taşımalıyız cebimizde.

  Evet! Gece saatin üçü, dünya için iftar vakti. Bu saatlerde erken davranmalar pişmanlığa geç kalmalar içte burukluğa sebep vermektedir. Bunun için, olan oldu sen olmayanları hatırla. Olmayanların pençesinde mutsuzluğa sürükleniyoruz. Bir kara parçasına doğru veyahut henüz kırılmış bir kalbin acısına. Cebimizde amînler biriktirmeliyiz kefenin cebine varmadan olaylar. Peki, nedir bu amîn Allah aşkına? İyi dileklerin son noktası mı? Hayallerin gerçekleşme arzusu mu? Yoksa tedbir benden takdir-i ilahi mi? O zaman küfrettiğimiz tüm kara parçalarına çokça âmin.

      Muavinler ve araba tekerlekleri, ilkel çağın bize armağanıdır. Muavinin kek veren ellerine yeterince âmin. Cebimize dokunmayan hırsızın dürüstlüğüne sadece âmin. Muavin ve tekerlek yolları hatırlatır. Yol yürümeyi, yürümek felsefeyi hatırlatır. Yolda yürürken elleri cebinde olan adam bizi hatırlatır. Ellerimiz cebimizde, tutunacak el arayışından yorulduk. Ellerimiz cebimizde, yoksulluk modern çağın hilesi. Ellerimiz cebimizde, çünkü yaban eldeyiz hepimiz. Herkes herkesin hasreti ve herkes bazılarının gurbeti. Elleri cebinde olan adamın şiiridir bazı yaşantılar. Ve şiir şöyle başlar; ürkek adımlar ve ruhumuza hükmeden eller… Cebimizde olan eller ve bizim dışımızda kalan her şeyi tamamlayan eller. Ya ele güne rezil oluyoruz ya el yordamıyla bir yaşam inşa ediyoruz. Şiir tükenmek üzere… Amîn. Yoksulluk bitmeyecek. Konuşmanın yoksuluyuz hepimiz. En nihayetinde küçükken konuşman için her şeyi yapanlar, büyüdüğünde seni susturmak için yarış içerisinde olacaklar. Tüm sessiz harflere amîn.

Yüreğimiz dar sokaklarla dolu ve çoğu hiçbir yere çıkmıyor. Adımlarımız birkaç bin göçmeni kurtaracak gibi oluyor, sonra durup tüm gitmeler gurbettir diyoruz. Birkaç tarafı denizlerle kaplı olan bir toprak parçası ve susuzluktan ölen bir mülteci. Bu güzel dünyaya az biraz amîn. Ellerimiz bomboş ceplerimizde. Amînlerle dolu cebimiz var. Tüm ağlayanlara çokça amîn.

Halil Ecer

İZDİHAM