SIKILMANIN DAHA NESİ
Sıkılsaydın saçlarınla sıkılırdın
Ellerin saçlarındaysa sıkıl
Saçlarını karıştır yerle bir et
Kapalı havalarda balık tutmaya götür saçlarını
Nunlara bastırmıyorsa asmaya götür
Üzüm yedir, nar yedir, karpuz yedir.
Yeter ki sıkılsın saçların
Çünkü sıkılmayı en çok sen hak ediyorsun
Çünkü sıkılmayı en çok saçların hak ediyor
Ellerin saçlarındayken sıkılmalısın
Ellerin saçlarındayken yıldırım düşmeli
Bakkala çocuk, senin ellerin saçlarındayken gitmeli
Bir çiçek patlamalı böyleyken
Sınavlara senin ellerin saçlarındayken girilmeli
Sigaralar böyle içilmeli
Sıkıldığında yumruğunu koy masaya
Sıkılan saçlarını koy
Edip Amcanın masasını işgal etmelisin sıkılırken
Çünkü
Sen sıkılırken yazılmadığı ne malum şiirlerin?
Bak bir tren sen sıkılırken hareket etti
Bir çocuk kayısının çekirdeğini kırıp yedi
Sen sıkılırken bir kızın gönlü bir oğlana düştü
Gölün kenarında taşlar sekti
Anneler çocuklarının isimlerini karıştırdı
Bir tas çorba bitti
Bir şehir düştü
Bir cam kırıldı
Küçük kız tokasını saçına taktı
O sıkılmadı
Çünkü senin ellerin saçlarında.
Sen sıkılırken,
Saçların sıkılırken,
Olmalı bunların hepsi.
Hatice Aydın
Sn. Hatice Aydın
Şiiriniz, eylemsizlik hali ile dünyanın dönmeye devam etmesi arasındaki gerilimi hissettiriyor ancak bunu yaparken belli kelimelerin çok defa tekrar edilmesi şiiri zayıflatıyor. Şiirde bazı kelimelerin ya da kelime öbeklerinin tekrarlanmasının gerektiği durumlarda tekrarlanması kaçınılmazdır. İsmet Özel’in ‘Of Not Being A Jew’ şiirinde ardı ardına geçen ‘bir kucak’ kullanımı buna örnek verilebilir.
Sıkılmayı anlatırken ne kadar az bu kelimeyi kullanırsanız onu başka şekilde anlatmaya çalışırsanız hem daha etkili hem de daha zenginleştirici olur. Sıkılmak ve saçlar kelimeleri arasındaki ilişki doğru kurulmuş mu acaba bunu da yeniden düşünmezinde fayda var.
Diğer yandan şiirde Edip Cansever’e yaptığınız gönderme biçimi “Edip Amcanın masasını işgal etmelisin sıkılırken” fazla özensiz. Bir şairden ‘Amca’ diye bahsetmeniz kendi içinde dizenizi imha eden bir üslup. Oysa bir çok şair başka şairlere şiirinde gönderme yapar ve bunu yaparken de çok özenli bir dil kullanır. İsmet Özel’in Haşim’e yaptığı göndermeleri düşünün.
Şiirin sıkılmanın üretici bir durum olabileceğine dair göndermeler taşıyan “Çünkü/Sen sıkılırken yazılmadığı ne malum şiirlerin?” dizelerinden sonra şiirde bir nebze de olsa beli bir seviye korunabilmiş. Bir tarafın sıkılma eylemsizliğini sürdürürken diğer yandan dünyada birçok şeyin olmaya devam ettiği anlatılabilmiş. Burada en dikkate değer dize “Küçük kız tokasını saçına taktı/O sıkılmadı” dizesi.
Son olarak şiirin son bölümü anlatmak istenileni nihai birkaç dize ile tamamlamak yerine, o bölüme kadar getirilen anlam seviyesini vasat bir çizgiye yeniden itiyor. Bir şiirin başlangıç ve sonu şiirin en önemli bölümüdür. Son bölümü çıkarmış olsanız şiiriniz eksilmez aksine daha isabetli bir şekilde sonlanmış olurdu.
Halit Ayarcı
İZDİHAM