Sisler içinde gelen sabahı tanıyorum.
Güneşe verdikçe damarlarımı,
bir dağın saçlarına tırmanıyorum.
Dinliyorum dağların çağıltısını
başımı şöyle bir kaldırıyorum,
dağılıyor sis.
Çıkla et, çıkla deri telaşı tanıyorum.
Şemsiyemi açıyorum yağmur yağıyor.
Bir bulutu kandırıp yakalıyorum,
bir damla değmiyor avuçlarıma.
Utanıyorum.
Her yerim aşktan çıbarmış vaziyette
dört nala koşan taylar gibiyim.
Yumuşak derilere ateş sıvanmış.
Dokunmaktan korkuyorum omuzlarıma
neyim var
neyim yok
hep yağmalanmış .
Taylar koşuyor koşmasına,
taylar
yorgunluk nedir bilmiyor anlaşılan.
Paytak bakışlı kızların göğüslerini
diri tutan süt değil.
Bir yüzük ırzına geçmek için yeterli
dağ deldiren çiçeğin
zincir kırdıran aşkın.
Eğildim sırtımda durmadı bardak.
Kaçmak için kargaşadan abanıyorum aşka.
Kenti pataklıyorum, tartaklıyorum şehri.
Tutup bacaklarından ığşalıyorum
yorgunluğu
yalanı
ihanetleri.
Mısralar kalbimi kana buluyor.
Elimi her nereme atsam, nereye uzansa
kelimelerim
kırbaçların yardığı gözler bulurum.
Yorgun nefeslerin buğusu
dudaklarımda.
Kirpiklerimde
kararan bir yıldızın iskeletini bulurum.
Durmadan yamadığım gömleklerimi
ters giyiyorsam sebep bu.
Harf harf oynayıp kelimeleri
tıkarım
gırtlağıma.
Kendimi avuturum.
Akatalpa, Sayı: 136
Hasan Hüseyin Çağıran
İZDİHAM