merhaba.
ben Muhip beyin salonunun tam ortasındaki masayım.
adım Katonya.
şaka yapıyorum.
elbette bir adım yok.
yalnızca masayım.
su kadar yalınım.
bazen de doluyum bir kucak kadar.
Muhip beyle birlikte yaşıyoruz.
her akşam saat beş gibi eve geliyor.
paltosunu girişteki askıya asıyor, fötr şapkasını da.
sonra lavaboya gidip elini yüzünü yıkıyor.
pijamalarını giyiniyor.
ben en çok yeşil kareli olanı seviyorum.
her şeyi hallettikten sonra sıra yemeğe geliyor.
yüzüme bir tabak koyuyor Muhip bey,
gri bir tuzluk koyuyor,
bir parça ekmek
ve bardak.
yemek faslı bitip yüzümü iyice sildikten sonra
yeni şeyler koyuyor yüzüme.
Fransızca bir kitap,
birkaç farklı renkte kalem
bir defter
sözlükler
çay bardağı
bazen meyve.
saatlerce yanı başımda oturuyor.
yorulduğunu hissedince kalkıp kanepeye gidiyor
uzanıyor
yanımdan kalkıp kanepeye gitmesini hiç sevmiyorum
ama sonra kıyamıyorum
müthiş bir şefkat buluyorum ona karşı içimde
bazen kollarını birleştirip yüzünü yüzüme koyuyor
uyuyor yüzümde
kıpırdamıyorum
Muhip bey ben hiç yokmuşum gibi yaşıyor evimizde
sanki yüzünü yaslayıp uyuduğu masanın bir kalbi yokmuş gibi
aynısını kanepesine, kitaplığına ve penceresine de yapıyor
onlar kızıyor Muhip beye .
ben kızamıyorum
söyleyin bana
yüzünü yüzünüze yaslayıp uyuyakalan birine nasıl kızabilirsiniz?
kızabilir misiniz?
saat dördü kırk iki geçiyor
ben Muhip beyi bekliyorum
her gün hiç kıpırdamadan onu beklemekten
hiç sıkılmıyorum
ve gocunmuyorum
yıllardır salonunun orta yerinde durmama rağmen
Muhip beyin beni fark etmemesinden.
Hatice Ramazano
İZDİHAM