Hiyerarşiye Övgü: Sürüyü Takip Etmek
Hayvanlar âlemini konu alan belgeselleri izlerken şöyle sahneler görülür:
Bir anne yavrularını ardına takmış, günlük işlerini yerine getiriyor. Bu sahne, canlıların bir bölümü olan insanlar için de geçerlidir. İnsanlar da doğumlarından itibaren ebeveynleri ile hayata hazırlık evresine girer. Hayvanlar âlemi için geçerli olan yetişme süreci insan için de kesin bir gerekliliktir. Varoluşsal anlamda düşündüğümüz takdirde, insanın varlığının müstenit olduğu yer ebeveynidir. Doğanın kesin kuralı olarak, hiyerarşik bir yapı karşımıza çıkar.
Hiyerarşi, bir ast-üst ilişkisi olarak tanımlanabilir. Önem sırasına göre bir dizilimin olması, sistemin devam etmesi için şarttır. Eğer hedefe doğru giderken başarılı bir seyir isteniyorsa hiyerarşik bir düzen olması gerekir. Buradan hareketle, sosyal yaşamda ve insanlar arası ilişkilerde hiyerarşi önemli bir yerde durmaktadır.
Son yüzyılın bize getirdiği değerlerden biri Hümanizmdir. Kanımca Hümanizm, aşırı ya da yanlış bir seviyeye gelmiştir. İnsanın müstakil olması meselesindeki en derin sorunları önümüze koymaktadır. İnsan türünün devamı için gerekli olan bir takım kurallar, insanı bağımsız kılmak namına esnetilmeye devam ediyor. İnsanın bağımsız olmasını özgür olması ile irtibatlandırmak ve ne kadar bağımsız ise o kadar özgürdür kabilinden bir anlayışın belirdiğini düşünmekteyim. Oysa insanın özgür olması, henüz kesin yargılarla belirlenmemişken insanın özgürlük çabası yavan kalmaktadır. Deterministler açısından hadiseyi ele almak yoluna gitsek, nihayet böyle bir şeyin olmasının imkânsızlığında karar kılmak zorunda kalırız.
Toplumun üzerine inşa edildiği temel bir takım kurallar vardır. Bu kurallar içinde Hiyerarşinin mühim bir yerde durduğunu görmekteyiz. Ebeveynlerden başlayarak okulda öğretmenler, büyükler, yaşlılar velhasıl tecrübeliler bizim için üstlerimiz olmaktadır. Bu durum toplumun devam edip gelişmesi için gerekli bir sistem olarak oluşmuştur. Adeta hayvanlar âleminde görmeye aşina olduğumuz anne ördek ve yavrularında gördüğümüz ilişkidir. Aslında insan da sürü içinde yaşayan bir varlıktır. Bunu toplum bilimciler insan sosyal bir varlıktır diye kavramsallaştırır. Kartalların yuvada var olması ve nihayet bir gün uçması için hazırlanması, hiyerarşinin de gerektiği bu sisteme ihtiyaç duyar. İnsan da böyledir. Aileden başlayarak toplum içinde hiyerarşik bir düzende varlığını devam ettirir.
İşte tam bu sahnede karşımıza çok tanıdık bir manzara çıkar. İnsan gelişme evresinde özellikle yetişkinliğe yeni adımlar atmaya başladığı ergen zamanlarında, her şeyi en iyi bildiği sanrısını mutlaka taşır. Bu zararlı bir şey değildir. İnsanın gelişmesi için gerekli bir özgüvendir. Ancak bu çağda abartıldığını düşünmekteyim. Ergen çağlarda hemen herkes ailesinden başlayarak tabuları yıkma eğilimi gösterir. Nihayet yaş aldıkça ebeveynleri gibi düşüncelere sahip olmaya başlar. İlle de bilmediği yoldan gitmek ister. Ancak yer yer o yol, ebeveynler nazarında zararları görülmüş tehlikeli bir patikadır. Bu durumda hayatımızdaki hiyerarşide üstte olanlar bize bir takım yönlendirmeler yapar. Bu sahne, hayvan belgesellerindeki sürü sahneleri gibidir. Sürüyü takip etmek bizi sahili selamete ulaştırması açısından çok değerlidir. Sürüde olmak, hiyerarşik yapıyı kafi miktarınca kabul etmek bizi iradesiz yapmaz. Tam aksine hiyerarşik düzen içinde iyi üstlere sahip olmak, insan için oldukça kıymetli fırsatlar sunar.
İnsanın ömrü ile yaşamda varmak istediği nokta arasında denge problemi vardır. İnsan adına hiyerarşik bir düzenin oluşması, bu hazin gerçeğin bizi getirdiği bir noktadır. İnsan öyle har vurup harman savuracak kadar uzun yıllara sahip bir canlı değildir. Nitekim toplumların tecrübelerini gelecek nesillere aktarması bir iyilikten ziyade zorunluluktur. Hiyerarşik yapının oluşması bu amaca matuf olarak kurulmuştur. Hiyerarşinin ezici baskısının, yelkenlerimizi dolduracak bir rüzgâra dönüşmesi, biz insanı hedefe götürebilir. Bütün iyi ustalar başarılı çıraklar yetiştirmek ister. Biz de ustayı takip ettiğimiz oranda belli bir takım şeyleri öğrenebiliriz. Bu ilişki de tabiatıyla içinde hiyerarşi barındırır.
Burada insanı kısıtlayan şey üstte olan kişinin altta olanı özgürlüğünden mahrum etmesi değildir. Hiyerarşik yapı içinde üstler iyilik ve erdem gibi kaygılar taşıdığı sürece bu zincirlenmiş ilişki insanı başarıya götürecektir. Bu durum, sürünün lideri olan kişiye olan güvenle doğrudan bağlantılıdır. Mutlak manada hiyerarşi kelimesinin olumsuz olarak tanıtılmasına burada karşı çıkıyorum. Daha da ileri giderek hiyerarşik toplum düzenini insanlık namına bir gereklilik olarak algılamamız gerektiğini düşünüyorum. O yönü ile üstlerimizi ve olanlara olan bağlılığımızı tekrar gözden geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü başarmak için mebzul miktarda seçenek ve zamanımız yok. Erdemli kaygılar taşıyan ustaların gölgesinde sürüyü takip etmeyi övgüye layık buluyorum.
İZDİHAM