“Torunum Bedih ; Dersine iyi çalış. İşine, kârına dikkat et. Benim gönlüm Allah ve müzik aşkına açık oldu. Tez evlendiğim için gönül gözümü, çocuklarımın anasına açtım. Bir kuru kaya parçası gibi oldu gönlüm.Aşkları, en güzel aşkları gazel söylerken, cümbüş çalarken yaşadım. torunum, sana tavsiye etmiyorum. Sen kır çiçekleri aç, şakşako (gelincik) gibi ol.” Kazacı Bedih
Şanlıurfa’nın Hekimdede mahallesinde çulhacılık(dokuma) yapan Halil ve Zemzem’in 1929 doğumlu çocuklarıdır Bedih Yoluk.
Ailenin tek çocuğu olarak büyüyüp , babasının yanında Çulhacılık yapmaya başlar. Babasının yanında bir süre kaldıktan sonra bir kazancı ustasının yanında çalıştırılması için babası tarafından çırak olarak verilir. Ondan sonra kazancı Bedih olur. Okula gitmez ama okuma yazmayı daha sonra akşam okuluna giderek öğrenir. Erken yaşta evlenir .Müziğe olan ilgisi de babasıyla gittiği bir sıra gecesinde başlar. Cümbüş çalan birini görür ve etkilenir. Cümbüş alması için babasını sıkıştırır , babası cümbüş alır ve müzik dersleri almaya başlar. Cümbüş, ud , tambur çalmayı öğrenir. Aldığı derslerden sonra Urfa’nın en ünlü müzisyeni Tenekeci Mahmut’tan müzik dersleri almaya başlar. Tenekeci Mahmut’un makamında adından söz edilmeye başlar. Tenekeci Mahmut’tan ayrı sıra gecelerine arkadaşlarıyla katılırlar. Askere gider ve bando takımında olur. Orda da müzikten ayrı kalmaz. Askerlik dönüşü aile geçimi zorlaşır ve belediye de işe girer . Beş yıl belediye de çalışır. Kazancılık mesleğine tekrar döner. İstanbul’a gitme furyası başlar ve Kazancı Bedih’ te orda şansını denemek ister. İstanbul’da iş bulamaz. Zamanın Urfa otobüs firmasında “çığırtkan” olarak iş bulur. “Ankara, Adana,Antep,Urfa” diye bağırırken biri “Usta sen bu sese yazık ediyorsun. Çığırtkanlığı da hicaz makamında yapıyorsun” deyince, ekmek parası der geçiştirir. İki yıl çığırtkanlık yapar. Tekrar Urfa’ya döner ve müziğe devam eder. Müziğe farklı divan şairleri ve cumhuriyet şairin eserlerini okuyarak devam eder.
Türkiye’nin ilk Sosyalist Şairi Nezihe Hanım’ın “Mecnun İsen Sana Leyla mı Bulunmaz?”
Nezihe hanımın şiirlerini okumuştur. Özellikle Mecnun İsen Sana Leyla Mı Bulunmaz , Sabret Gönül Eyyamı Sefa eserlerini de okumuştur.
https://www.youtube.com/watch?v=Rbg5CPoS5jw
Fuzuli’nin Öyle Ser-Mestim Ki İdrâk Etmezem Dünyâ Nedir:
https://www.youtube.com/watch?v=FeTwoGxP6fo
Şair Rıf’at’tan “Tükendi Nakti Ömrüm”
https://www.youtube.com/watch?v=VJz08qHTNlM
Geç Gelen Şöhret ; Züğürt Ağa ve Eşkıya:
1985 yılında Züğürt Ağa filminde kısa bir rol alır . İbo Show’da da 1993 yılında çıkınca biraz tanınmaya başlar ama asıl 1996 yılında Türk sinemasının yükselişi filmi olan Eşkıya filminde okuduğu ve Urfalı divan şairi Lütfi’ye ait ‘Nice bu hasret-i dildar ile giryan olayım’ ile izleyen herkesi büyüler.
https://www.youtube.com/watch?v=EwqnTh9Rzhc
Televizyon programlarına çağrılmaya başlanır ama o televizyonlara çıkmayı sevmez hatta Savaş Ay’ın programında “Hafızamda binlerce parçalık arşivim var. Bunları birileri derlese, kayıt altına alsa hep Hülya Avşar’a İbo Show’a çıkıyoruz, böyle mi olmalıydı?” der. Plakların moda olduğu dönemde plak yapmaz, televizyona çıkar ama sevmez ve yüzlerce kişiye kaset yapar. Gazetecinin biri “Sizin gazellerinizle bir hatta iki milyon satan albümler oldu? İyi para kazanmışsınızdır” deyince “Bu işlerden çok telif alınmıyor. Biz yaptığımızda biraz para alıyoruz. Adam sonra çoğaltıp satıyor. Para peşine düşmedik. Bu yaştan sonra para kazanıp da rafa sahan mı dizeceğim?”
2003 yılında cümbüşünü oğlu Naci’ye devreder, müziği bırakır ve yine eski mesleğine döner. Fuzûlî’den Nâbî’den, Nesîmî’den Abdî’den, Ruhi’den Lütfî’den gazelleri insanların yüreklerine üflemesiyle kalır akıllarda. Küçük bir dükkanda kazancılık yapar. 2004 yılında ise katalitik sobadan sızan gazdan zehirlenerek eşiyle birlikte göçer bu dünyadan.
İbrahim Tekpınar
İZDİHAM