Türkiye’de FETÖ’cü terör örgütü tarafından Türk halkına karşı hain bir darbe girişimi gerçekleşti. Darbe girişimi halkın kararlı direnişi, hükümetin yerinde operasyonları ve darbeye karşı askerlerin ortak çabası ile bu hain girişim yüzlerce şehid verilerek önlenebildi.
Başta Afrika Birliği olmak üzere Kenya, Uganda, Nijerya, Çad, Senegal, Uganda, Somali, Zambiya ve Sudan’ın dahil olduğu hemen hemen bütün Sahra Altı Afrika ülkeleri darbe girişimini kınadılar. Türkiye’yi desteklerini belirterek seçilmiş hükümetin yanında olduklarını tekrarladılar.
Darbeyi gerçekleştirenler belki bu ülkelerin tepkilerini beklemiyordu. Çünkü yıllarca bu ülkelere eğitim, yardım vs çalışmaları altında görünür bir lobicilik faaliyetlerine girişmişlerdi. Üstelik bu ülkelerin birçoğunda darbe olağan bir durum ve yöneticilerin bir kısmı darbe ile iş başına gelmiş kimselerdi.
Bu tepkilerden belki en önemlisi Burkina Faso devlet yetkililerin tepkisi dikkat çekiciydi. Burkina Fasolu yetkililer seçimle gelen bir iktidarın askerler tarafından bir darbeye maruz kalmasını kabul edilemez olarak açıkladılar.
Bir sene önce Burkina Faso’da seçilmiş iktidara karşı bir darbe girişimi gerçekleşti, fakat darbeciler orada da halkın direnişi ile karşılaştılar, onlarca kişiyi katlettikten sonra Türkiye’deki gibi teslim olmak zorunda kaldılar. Burkina Faso üzerine yazdığım o günlerdeki bir yazıda aynen şöyle demiştim. “Afrika’da yeni bir dönem başladı. Artık darbeciler eskisi gibi darbe yapamayacaklar”. Bu cümleler özellikle bir iyi niyet taşısa da Afrika’da Güney Afrika hariç bütün Afrika ülkelerinde darbe olasılığı oldukça büyük.
Fakat Afrika halkının isteği bu darbelerin sona ermesi, istikrarlı bir devlet yapısının hüküm sürmesi. Türkiye ile ilgili askeri darbe girişimi açıklamalarını öncelikle bu açıdan okumak gerekiyor. Artık Afrika, darbelerin kendi ülkelerindeki siyasi iç kargaşadan kaynaklanmadığını, özellikle küresel güç unsurlarının Afrika ülkelerindeki darbelerde önemli bir etkisinin olduğunun farkındalar.
Biliyorsunuz, Burundi’de geçen yılın Nisan ayından beri önemli bir siyasi kriz var. Devlet Başkanı Nkurunziza’yı iktidardan düşürmek için bir iç hareketlenme başlatıldı ve yüzlerce Burundili hayatını kaybetti. Geçtiğimiz Ağustos’ta Nkurunziza’ya karşı bir darbe girişimi gerçekleşti. Fakat darbe girişimi bizzat muhalefet partilerinin de karşı çıkması ile başarıya ulaşmadı. Çünkü muhalefet Nkurunziza’nın bir darbe ile devrilmesinden ziyade bir halk seçimi ile görevinden ayrılmasının daha isabetli olduğunu düşündüler ve Nkurunziza’ya karşı öfkeli halk, öfkelerini darbecilere çevirerek askerlerin yönetime karşı çıkmasına engel oldular.
Afrika’da sömürge sonrası dönemde neredeyse 175’e yakın darbe gerçekleşti. Bu darbelerde kazananlar hiçbir zaman Afrikalılar olmadı. Tersine hep kazançlı çıkan küresel güç unsurlarıydı. Darbeciler sınırları dışındakileri değil kendi vatandaşlarını öldürüyor, daha fazla kan dökmek için küresel savaş güçlerinden silah satın alıyorlardı. Küresel devletlerin çıkarları adeta darbelerle daha da güçleniyor onların varlıklarına daha da zenginlik katıyordu.
Afrika ülkelerinin Türkiye’deki darbe girişimlerine tepkilerinde öne çıkan diğer bir unsur da, buradaki FETÖ terör örgütünün yapılanmalarına karşı Türkiye’nin yanında olduklarını açıklamalarıydı. Bu ülkelerde son 25 yıldır bu terör grubunun başta eğitim çalışmaları olmak üzere birçok alanda faaliyeti söz konusuydu. Bu faaliyetler özellikle toplumun üst kısmının ihtiyaçlarına yönelik olsa da Türkiye’nin Afrika için vaz geçilmez olduğu bizzat bu ülkelerin açıklamalarından okunuyordu.
Somali işte bu ülkelerden biri. Somali bu mezkur yapının en güçlü olduğu ülkelerden. Fakat Somali yönetimi bu terör örgütünün ülke içinde tüm projelerini durdurduğunu açıkladı. Artık Somali bu unsurlar için eski Somali olmayacak, belki en kısa zamanda eğitim ve sağlık kurumlarına da el konulacak.
Şaşırdığım tepkilerden biri de Kenya’dan geldi. Kenya hükümeti bizzat darbeyi kınayan açıklamasında bu örgütün ismi telaffuz edilerek Türkiye hükümetinin yanında olunduğu mesajı veriliyordu. Kenya Doğu Afrika’nın en önemli ülkelerinden biri. Kenya’da var olmak Doğu Afrika’da güç sahibi olmak demek. Kenya’da onlarca eğitim kurumu, aralarında televizyon da olmak üzere birkaç adet yayın kuruluşu bu terör grubunun inisiyatifinde. Fakat yıllarca devlet adamlarına yapılan bağış altındaki yardımlara rağmen Devlet refleksi tercihini Türkiye’den yana kullandı.
Nijerya, Gana, Fildişi sahilleri, Uganda da benzer tepkiler gösterdiler. Bu ülkeler de Türkiye’deki seçilmiş hükümetin yanında yer aldıklarını yinelediler. Bu Afrika için önemli bir adım. Artık Afrika açılımının meyveleri verilmeye başlandı denilebilir. Bir kısım çevreler tarafından Cumhurbaşkanı’nın Afrika gezileri çok eleştirilse de, bu gezilerin Türkiye için bir saygınlık getirdiği ortada.
Belki kısa dönemde FETÖ terör örgütünün eğitim, sağlık medya çalışmalarına dokunulmayacak Afrika ülkelerinde. Yalnız şunu anlamalıyız ki artık bu ülkelerde de rahat rahat davranamayacaklar. Bu ülkelerde yeni yapılar kuramayacaklar. 5-10 sene içinde de onlara ait kuruluşların birçoğu ellerinden alınıp ya Türkiye’ye verilecek ya da devletleştirilecektir.
Türkiye hükümeti FETÖ terör örgütü ile mücadeleyi yalnız yurt sathında görürse işler yine tersine çevrilebilir. Afrika’daki kuruşlarını daha önce besleyen kaynak, kandırılan Anadolu halkının sermeyesiydi. Artık buradaki yapılar kendi ayakları üzerine durabiliyor ve hatta diğer ülkelere finansman desteği sağlayabiliyorlar.
İnsan unsurunu da unutmamak gerekli. Malum bu terör grubuna en büyük destek bizzat finans ettikleri, yetiştirdikleri Afrikalılardan geliyor. Tanıdığım Güney Afrikalı bir entelektüelin darbeye karşı kuşkucu yaklaşımının nedeni bu. Çünkü yıllardır FETÖ terör örgütü, bu insanlara her türlü desteği verdi, onları besledi, kendi menfaatleri için ödül, para vererek kullandı hala da kullanmaya devam ediyor.
Türkiye’deki darbe girişimi sadece Türkiye için değil Afrika ülkeleri için de bir milattır. Çünkü Türk halkı onlara birlik olduklarında iri ve diri olduklarında neler yapabileceklerini gösterdiler. Belki de Afrika’daki darbeleri önlemenin yolu da bu direniş ruhunu içselleştirilmelerinden geçiyor.
İbrahim Tığlı
İZDİHAM