Joseph Heath ve Andrew Potter’ın 2004 yılında çıkan İsyan Pazarlanıyor adlı kitabı artık Türkçe’de.
Uyku tulumları, bira kasaları, sırt çantaları, şiirler, düşler, genel ahlak kurallarından kaçış, sanat, dağınıklık ve derinlik… Kimdir ve nedir bohem? Peyami Safa’nın “Mekân içinde sınır tanımadan enginleri kuşatmak için kabını çatlatmak isteyen ruhla vücut arasındaki savaşın destanı” diye tanımladığı bohem hangi devrin bohemiydi? Karşı kültürün en bilinen çıktılarından biri olan bohem bireyler, özgür ruh sahibi olan ve eğri bir hayata dahil olan kişiler miydi? O zaman kitabın önemli odak sorularından birine, “o özgür ruha sahip öfkeli bireyler şimdi neredeler ve ne yapıyorlar” sorusuna bakmak gerekir.
Karşı kültürler, muhalifi olunan kültürün özünü oluşturan değerlerin tam karşısında durur ve kapsamlı bir yargılamada bulunurlar. Kitabın en temel argümanlarından birisi, karşı kültür hareketlerinin bu aşamada sınıfta kaldığı ve hemen hemen hepsinin toplumu anlama aşamasında sorunlarının olduğudur. Böyle bir durumda, karşı kültür denen şeyin sisteme ve veya egemen kültürün odağındaki değerlere nasıl bir tehdit oluşturacağı soru işaretidir.
Yolcu da değişti araç da
Bu soru işareti üzerine yazarlar karşı kültür çıktılarının birçoğunu ele alıp çeşitli örneklerle hem okuyucunun işini kolaylaştırıyor hem de argümanlarını daha sistemli bir şekilde ortaya koyuyorlar. Bunlardan sadece bir tanesinde 60’ların hippi kuşağının 80’lerde Amerikan tarihindeki gösterişçi tüketimin en önemli çıkışına önderlik ettiğini görüyoruz.
Yazarların bu yöndeki daha açık örneklerinden birinde, kitle kültürüne karşı muhalif duruşunu sembolize etmek isteyen hippilerin VW kaplumbağa araçlarla yola çıktığını görüyoruz. Bu yolun devamında bir kuşak araçtan iner ve onların yerine araca binen kuşak artık yola Ford Explorer ile devam etmek ister.
Soru işaretleri, polemikler, göndermeler ve karşı kültürün kapitalizm düzlemindeki sürtünme kuvveti işte burada artmaya başlar. Yaygın söylentinin ve örneklerin işaret ettiğinin aksine hippiler ruhunu satmamıştır. Ardından gelen yuppi düşüncesi de aynı çizgidedir. Kitabın aslında okuyucuya en önemli mesajlarından biri de budur. Kapitalizm dediğimiz şeyin en saf ve işlenmemiş hali karşı kültürde görülebilir. Karşı kültürün gereği olarak yolcu ve araç değişmiştir.
Birçok Marksist kuramcı, isyanın nasıl bir satışa dahil olduğu ve sol kesimin de kapitalizmden açıkça hoşlandığı tespitine varmamak adına, Gramsci’nin kültürel hegemonya tartışmalarına yer vererek her türlü kapitalizm sevgisini ve yakınlaşmasını yanlış bilinç üretimine bağlamışlardır.
Gramsci’nin hegemonya kavramı, Marksist kuramcıların ve yeni girişimlerin hayatta kalabilmeleri için çok önemli bir role sahiptir. Kısacası, Gramsci tam zamanında imdada yetişmiştir fakat Heath ve Power’ın da sıklıkla dile getirdiği gibi, kapitalizmin sanıldığından çok daha çetin ceviz olduğu unutulmamalıdır.
Kaçınılmaz olanla mümkün olan
Gramsci havasının yoğun hissedildiği iki isim, Hardt ve Negri’nin yine Ayrıntı Yayınları aracılığıyla çevrilen İmparatorluk kitabında da belirtildiği gibi, karşı kültürel bir hareketin bütünselleştirici bir role sahip olduğu görülebilir. İsyan Pazarlanıyor’un bu bütünselleştiricilik hakkında çektiği durum fotoğrafları ise çok da yabancı değil. Bugünün dünyasında dışarısının kalmadığını ama bunun sömürüyü ortadan kaldırmadığını ve tam tersine sömürünün artık her yerde olabileceğini görebiliriz.
Heath ve Power kitabın ilk bölümünde Karşı Kültürün Doğuşu, Freud California’ya Gider, Normallik, Kendimden Nefret Ediyorum ve Satın Almak İstiyorum, Aşırı İsyan başlıklarıyla Marcuse, Freud, Baudrillard ve Guy De Bord gibi birçok kaynağa uğruyor. İkinci bölümde, Üniformalar ve Birörneklik, Statü Peşinde Koşmaktan Trend Avcılığına, Cocacolonization, Teşekkürler Hindistan, Uzay Gemisi Dünya başlıklarıyla moda ve karşı kültürel girişimcilik, okul üniformaları, yanlış anlaşılma yolundaki markalar, burjuva ve bohem değerlerin çatışması, itibar, Amerikanlaştırma, küreselleşme, negatif dışsallıklar ve imparatorluk gibi birçok anahtar kavram günümüz örnekleriyle analiz ediliyor.
İsyan Pazarlanıyor‘u bu alandaki mevcut literatürden farklı kılacak en önemli noktalardan birinin sonuç bölümünde sunulan bir çözümlemede saklı olduğunu düşünüyorum. Bu çözümleme insanlara daha gerçekçi bir öneride bulunup, kaçınılmaz olanla mümkün olanı nasıl içselleştirebileceğini gösteriyor. Toplumuna ve kültürüne her daim farklı bir delikten baktığımız ve pek de iyi anlaşamadığımız kitleye karşı ne yapabileceğimizin ve dillerden düşmeyen isyanın nasıl satıldığının cevabının bu. çözümlemede saklı olduğunu söylemek gerekir.
Yazarların mevcut literatüre en önemli katkılarından biri de, konforizmin ana akım medyanın ve kitle iletişim araçlarının bir ürünü olmadığıdır.
Medyanın rolünün olmadığı bir ortamda konformizmin nasıl bu kadar ebedi hale geldiği ise Thomas Hobbes, Freud ve Rousseau gibi isimlerin çalışmalarındaki konformizmin yeniden üretimi üzerine alıntılarla cevaplanıyor.
Kitabın öne sürdüğü argümanlar ne kadar özgün olsa da, mevcut oluşumlar hakkındaki yargılar oldukça polemik yaratacak nitelikte.
İzdiham