İzdiham Dergisi’nin 24. sayısı çıktı
“İTAAT ETMİYORUZ
HİÇBİR ZORBAYA” DEDİK
İzdiham Kültür Sanat Dergisi 24 sayısı dolu dolu içerikle okuyucunun karşısına çıktı. İki ayda bir çıkan derginin Ağustos-Eylül sayısı doyurucu ve kaliteli içeriği, dergide yazan isimler kadar kapak tasarımları ve sloganları ile dikkat çekiyor. İzdiham’ın 24. sayısı okurunu kapakta Samuel Beckett’in “Hepimiz deli doğarız, bazılarımız öyle kalır” sözüyle karşılıyor.
İçinde bulundukları zaman dilimini, kültürü, duygu durumu gençlerin ihtiyaçları doğrultusunda ve mizahi bir dille anlatan derginin kapağında okuru İzdiham Maarif Takvimi karşılıyor.
SAYIDA SÜRPRİZ VAR
İzdiham’ın 24. sayısında bir de sürpriz var. Türkiye’de öykücülüğün köşe taşlarından Mustafa Kutlu “Kırık Kalpler Müzesi” yazısı ile içeriği daha da zenginleştiriyor. Dergah dışında dergilerde mümkün olduğu kadar yazmayı tercih etmeyen Kutlu için de bu yazı bir ilk oldu.
Mustafa Kutlu Kırık Kalpler Müzesi yazısında yine okurun bam teline “Başka ülkelerde sergiye daha çok kadınlar eşya bağışlarken, Türkiye’de erkeklerin ilgi göstermiş. Nedir bu Türk erkeklerinin kalbini kıran Geleneksek olarak şudur: Bizde kavuşma yok! Kavuşmamız çokluk “mahşere” kalır bu sebeple hüzünlüyüz bu sebeple kalbimiz kırık” sözleri ile dokunuyor.
Kutlu yazısında bir düğmenin hikayesinden bahsederken “Kalkıp bu düğmeyi “Kırık Kalpler Müzesi’ne bağışlasam ne olacak ki? Bir zavallı gömlek düğmesi görene ne söyler?“ dese de Kırık Kalpler Müzesi’nde her okura yer açıyor.
DERGİDE DİKKAT ÇEKENLER
Kutlu’nun yazısını yine İzdiham Dergisi için nev-i şahsına münhasır olan “Lügatlere Güncelle 10” Onur Bayrak imzası ile yer alıyor. Bayrak yine zamanın gereksinimlerine göre lügatleri güncellemeye devam ediyor. Ahvalimizi tercümeye devam ediyor.
Bütün şehri korku sardığında, şehir efsanesi yaygınlaştığında ve kendi kızı kapısında yığılıp kaldığında ilk telaşına yeniden dönen bir yöneticinin öyküsünü anlatan Ali Ayçil’in tam da Ağustos aylarıne denk gelen “şehrin ifriti” Zebun başlıklı kısa öyküsünün tadı okuyucunun damağında kalıyor.
Yeni sayfada okuru Gökhan Özcan’ın “Neye benziyor yüzüm?” yazısı karşılıyor. Gökhan Özcan’ın sevda yaşanan ormanı anlattığı yazısı “Çok zaman önceydi, orada, ormandaydık. Çıktık kendi hançerelerimizden aşkla, sonsuzluğa akan ırmaklar gibi durmadan coşarak, koşarak, hayatın içinde yankılanarak” diye başlayarak okuru bir aşk hikayesine davet ediyor.
BU KEZ ŞİİR AZ AMA EN GÜZELİ VAR
Seçme şiirleri ve yeni yetenekleri keşfi ile dikkat çeken İzdiham’ın bu sayısında şiir seçkisi dar tutulmuş. Dergiye giren şiirlerden Mehmet Narlı’nın “Dağın İçinde”, Dilek Kartal’ın “Belki Sana İnanırlar”, Erdem Arslan “Makamsız Şarkı ”, Rahime Kasım “Mendili Kayıp Savaşçı”, Zagarperenlie Tumenbayar “Anne” şiirleri İzdiham’a renk katıyor.
15 Temmuz Darbe girişimi esnasında “milli irade”nin yanında saf tutan İzdiham dergisinde Genel Yayın Yönetmeni Bülent Parlak’ın mini manifesto tadında “Bizi yaralayan ancak hainlik oldu, tanklar tüfekler değil” sözlerinin yer aldığı darbe girişimine başkaldıran bir sayfa da var. Hemen her sayıda şiiri yer alan Parlak’ın bu sayıda şiiri yer almıyor. Dergi adına yazdığı yazıda “Onların fitnesi, kurşunları varsa bizim de vatanımız var” diyor ve “Türkiye, en güzel şiirdir” diyerek şahsı, dergisi, topluluğu ve milleti adına bir karşı duruş sergiliyor.
RUH YARASI REÇETESİ
Dergide bir süredir yazan ve dikkat çeken isimlerden biri de Prof Dr Kemal Sayar. Psikiyatristl mesleğinin yanı sıra, kitapları ile okurun gönlünde taht kuran Sayar, Ruh Yarası başlıklı yazısında “Ruh yaralandığında ortada cevaplardan daha çok sorular vardır. Onca travmadan sonra nasıl iyileşeceğiz? Ben bu satırları yazmaya oturduğumda Mescid-i Nebevi’nin hemen yanında intihar saldırısı gerçekleşti. Peygamberin evinde bile güvende değilsiniz” diyerek, dünyanın giderek tekinsiz bir eve dönüştüğünü anlatıyor. Sayar’ın reçetesi de yazısının içerisinde yer alıyor.
YİNE DOLU DOLU
Dergide Rahime Kasım’ın Filistin Edebiyat’ına dair mini bir araştırma yazısı okuru bilgilendiriyor. Zeliha Yurdaer’in “Raskalnikov bir karakter değil çiledir” yazısını yanı sıra İbrahim Varelci alkış kültürü ve tarihçesine ilişkin “Alkışın Tarihçesi” yazısında “Neyi alkışlıyorsak aslında “o” olduğumuzu” anlatıyor. Derginin 20’li sayfalarına geldiğimizde okuru Güray Süngü “Kibir” öyküsündeki yetiştirilme biçiminin kibire dönüşmesini anlatan öykü karşılıyor.
İKİ SIRA DIŞI RÖPORTAJ AYNI SAYIDA
Bir süredir sayılarında sıra dışı röportajlara yer veren İzdiham bu sayıda da röportaj yapılanı ve konusunu farklı kılmayı başarmış, Mezarlık Bekçileri’ni konu alan bir röportaja yer vermiş. Halil Kurbetoğlu imzalı çalışmada insanlığın sessiz emanetlerini bekleyen görevlileri “Ölüler Boş Konuşmaz” başlığında bir araya getirerek sadece merak edilmeyene değil edilemeyene de ışık tutmuş.
Derginin röportajdaki tek başarısı bununla sınırlı değil. Türk Edebiyatı’nda kendi has tarzı ile farklı bir yere sahip olan Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü de önce babası, sonra okuru olarak Orhan Kemal’i anlatıyor. Kültür Bakanlığı’nın Orhan Kemal Müzesi hakkında da okurları bilgilendiriyor.
BENİ NEDEN SEVMİYORSUN?
Dergide Atakan Yavuz “Beni Neden Seviyorsun?” adlı yazısında “Sevmek dilden vazgeçmektir…Gülün sebebi yoktur” dediği yazısında gönül telini sızlatıyor.
İzdiham bu sayıda bir yenilik olarak da “Noktalama işaretleri”ni konu alan Oğuzhan Bükçüoğlu’nun yazısı yer alıyor.
Özer Turan “Ona Korkunç Türk diyorlardı. Halbuki o korkunç değil koca bir pehlivandı. Sırtını yere getiren kimse yoktu ama onun sırtını hainler hançerledi” diye başladığı biyografide Koca Yusuf’u anlatıyor.
SİNEMASIZ OLMAZ
“Şu hayatta hesabı ödemek içim hamle yaptığım tek yer orasıdır” şeklinde giriş yaptığı yazısında Faruk Aksoy, Merhum Yönetmen Ahmet Uluçay’ı anlatıyor.
24 sayıda sinemaseverler için de son derece doyurucu içerik var. Öner Buçukçu bu içeriğe “Kuyudaki Türk Sineması” yazısıyla katkı sağlıyor.
Berkan Ürgen derleştiği “Sevgili Küllük”ü ile bize “hiçbir şey yok, her şey dahil” diyor.
Büşra Sönmezışık tarafından “Bir Dostluk Manifestosu: Tolstoy&Turgenyev” başlıklı yazısında klasik yazarlarının kitapları kadar dikkat çeken bir başka yöne kişiliklerine doğru okuru yolculuğa çıkarıyor.
PSİKOLOJİ VE FELSEFE DE VAR MI DİYENLERE
Psikoloji başlığında “Şizofreni Ülkesinde Gezen Bir Deha” başlıklı yazısıyla Seda Nur Bilici, Ayşe Saşa’nın Delilik Ülkesinden Notlar isimli kitabını, kitabın psikolojisi tarafından ele alıyor.
Dergide biyografi bölümünde bu kez Felsefenin Alman Ekolü’nün temsilcilerinden Georg Simmel dikkat çekiyor. Mazlum Mengüç’ün “Georg Simmel Haklı Olduğu İçin Öldü” yazısı okurun merakını gideriyor.
OKURKEN YENİ SESLERE VE SÖZLERE DE KULAK VERİN
“İnsan bazen gitmek ister. Şairler her zaman gitmek ister” diyen Yasin Kara “Göğüs Kafesime Bir Kuş Kondu” diyerek okuru farklı dünyasına götürüyor. Kara’nın sayfa komşusu Mustafa Toprak da Beşir Fuad’ı “Göçebe Ölüme Sahip Çıkan Adam Beşir Fuad” yazısı ile bu sayıda yer aldı.
Hatice Büşra Benli, “Bir Şairin Gözünden Aile Kanunları” adlı yazısında şiirin aile için gayriresmi hukukuna değiniyor.
“Kafam Güzel Değilken” başlığıyla Turgay Bakırtaş’ın yayınevlerine ironik bakışını, Çağatay Hakan Gürkan’ın “Ülkücü Bir Yazarın Hikayesi: Ömer Seyfettin” yazısı takip ediyor. Hakan Göksel’in çift demlik semaveri anlattığı yarı eleştiri yarı mizah “Bir de Yar Vurur Başıma” yazısını, Yunus Meşe’nın “Battal Gazi Divanı Battalname” kitap tanıtımı takip ediyor.
İzdiham okurlarını Nurdal Durmuş ve Gökhan Şimşek’in Balkanlar’dan Başladık Gezmeye” yazısıyla Balkanlara götürürken; “Reklamın Kötüsü Olur” yazısını yazan Yağız Gönüler medya dünyasını eleştiriyor. “Pet Şişe”sini beğenmeyen eğitim sistemine Rıfat Eroğlu’nun itirazı da dergide yer alıyor.
“İTAAT ETMİYORUZ HİÇBİR ZORBAYA”
Millet iradesine, tercihlere, bir araya yaşamaya, huzura ve cana kasteden 15 Temmuz Darbe görünümlü terörist girişime en net mesajı veren fotoğraflardan biri olarak kendilerini tankın önüne atan fotoğrafı kullanan derginin en büyük söylemlerinden biri de arka kapakta yer alıyor. Vurucu bir “Protest” söyleme sahip İzdiham’ın arka kapağında “İtaat Etmiyoruz Hiçbir Zorbaya” sözü yer alıyor.
Bülteni hazırlayan kıymetli insan Hakan Göksel’e teşekkür ederiz. Kendisi basın kartı sahibi ve ona basın kartının haram olduğunu her gün hatırlatıyoruz. Bizi dinliyor mu? Hayır. Çünkü akbil bedeva.
İZDİHAM