John Berger, Hayata Tutunma ve Direnişe Dair Notlar
John Berger, hayata tutunmanın ve direnişin notlarını sunuyor okuruna.
Seksen bir yıllık hayatı boyunca sanat eleştirmenliği ve yazarlığı dışında Marksistliğiyle de tanınan John Berger, hayata tutunmanın ve direnişin notlarını sunuyor okuruna. Günümüz dünyasında hayatımız bir bombardıman altında geçiyor. Her türlü bilgiye istediğimiz anda ulaşma imkânının yeniliğini çoktan geride bıraktık, artık her türlü bilginin bize istediği anda ulaşması söz konusu. Bu bombardımanın içinde nitelikli bilgiyi ayırt etmeye zaman yok. Zihni karmakarışık bir toplum haline geliyoruz…
Kimi zaman da gerçek anlamda bir bombardıman bu. Küreselleşen dünyadaki her şey gibi yanıbaşımızda olan bir şehrin üzerindeki bombardıman; ve biz günümüzde bunu teknoloji aracılığıyla bulunduğumuz yerden canlı olarak izliyoruz. Az önce izlediğimiz dizi ne kadar gerçekse, bu da ancak o kadar gerçek bizim için. Kendi yaşadığımız sözde bilgi bombardımanı içerisinde, her şey gibi bunun üzerine düşünmeye de zaman ayıramıyoruz.
John Berger, yeni kitabı Kıymetini Bil Herşeyin’i, bu iki türlü bombardımanın arasına sanatı koyarak düşünmek için zaman yaratan bir bakış açısıyla yazmış. Küreselleşmenin her şeyden haberdar olmayı, ama aynı anda bunları düşünmek için zaman bırakmayacak bir hızı birlikte sunarak kendi varlığını ve devamlılığını garantiye aldığı bir çağda, bu karmaşa içinde kendi varlığımızı sürdürmeye çalışırken, sürekli bir değişim içinde kendimizi ait hissedebileceğimiz kalıcı bir yer ararken; Berger, küreselleşmenin, sadece zamansızlığı değil, mekansızlığı da beraberinde getirdiğini fark edip Kıymetini Bil Herşeyin’de şöyle soruyor:
“İnsanlar her yerde -çok farklı koşullarda- kendilerine ‘Neredeyiz?’ sorusunu soruyor. Bu coğrafi değil, tarihi bir soru. Neler yaşıyoruz? Nereye sürükleniyoruz? Neler kaybettik? Güvenilir bir gelecek öngörüsü olmaksızın yaşamaya nasıl devam edeceğiz? İnsan ömrünün ötesine uzanan bir tahayyüle sahip olma kabiliyetimizi nasıl yitirdik?”
Yükselen bir tiranlık var
Kitap, John Berger’in 2001-2006 arasında yazdığı yazılardan oluşuyor. Berger, kitabında sorduğu bu soruların yanıtlarını ve kapitalizm ve küreselleşmenin ekseninde dönen dünyadaki çarpıklıkları; Dvorak’ın müziğinden Filistinlilere, Francis Bacon’un resimlerinden Hiroşima’ya atılan atom bombasına, Pasolini’nin filmlerinden Katrina Kasırgası’na, Irak’ın işgalinden Platonov’un öykülerine, Nazım Hikmet’in şiirlerine, 11 Eylül saldırılarından, Spinoza’ya, Heidegger’e uzanan geniş bir ufukla sorguluyor. Kitabı etkili kılan, bombardımana maruz kalmış, karmakarışık zihinlerimizde her şeyi yerli yerine oturtması, üstelik bunu alıştığımız yöntemlerle değil; hiçbir söyleyeceğinden fedakârlık etmeden, düşünmeye itmekten sakınmadan yapması. Sık rastlanmayan cesurlukta bu yazılarda Berger, son yıllarda tanıklık ettiği küresel olaylara tavrını ortaya koyarken, yaşananlara psikolojinin, yaratıcılığın, politikanın ve tarihin çerçevesinden bakma taraftarı.
Sık rastlanmayan cesurlukta olmasının sebebi, Berger’in yeri geldiğinde toplumdaki tabuları yıkması. Fakat bunlar herkesin defalarca yıktığı, yıllar önce tabu olmaktan çıkmış bayat konuşmalar değil. Örneğin, 2000’li yıllarda hiç olmadığı kadar lanetlenen terörün, yükselen tiranlığın bir sonucu olduğunu ifade ederken tercihi, bunu “Bu despotluğa karşı muhalefetin her türü anlaşılabilir” kadar radikal bir söylemle ortaya koymaktan yana.
Bütün bu yazıları birbirine bağlayan şey, kitabın alt başlığına bakınca net bir şekilde anlaşılıyor: ‘Hayata Tutunma Ve Direnişe Dair Notlar’. Seksen bir yıllık hayatı boyunca sanat eleştirmenliği ve yazarlığı dışında Marksistliğiyle de tanınan John Berger, bütün bunları bir araya getirdiği ‘notlar’ında, bir yandan adaletsizliğin, küreselleşmenin çarpıklığının, kapitalizmin tiranlığının karşısına dikilirken, diğer yandan şiirden, müzikten, sanattan bahsederek içtenlikle umutsuzluğa yer bırakmayan bir noktada durmakta.
Canan Armoni Altın
İzdiham