Geçtiğimiz ay İzdiham Yayınları’dan çıkan Kentle Kavga (Mustafa Kutlu Öykücülüğünde Mekân) adlı kitabın yazarı Bilal Can ile Star Kültür Sanat Servisi röportaj yaptı. Röportajın sunumu ve röportaj aşağıdadır.
Genç kuşak şair ve yazarlardan Bilal Can, Türk edebiyatının yaşayan en iyi öykücüleri arasında olan Mustafa Kutlu’nun eserlerindeki insan ve mekan ilişkilerini irdeleyen önemli bir kitaba imza attı.
Edebiyat dünyamızın yolbaşçılarından Mustafa Kutlu üzerine hazırlanan kitapların sayısı sürekli artıyor. Kimisi yüksek lisans, doktora çalışması olan bu kitaplar Kutlu’nun metinlerindeki edebi niteliklerin yanı sıra Türkiye’yi daha yakından anlamaya yarayacak yeni bakış açılarının çoğalmasına da imkan aralıyor. Genç kuşak şair ve yazarlardan Bilal Can ile Kutlu’nun öykülerindeki “mekan” kavramını ele alan “Kentle Kavga: Mustafa Kutlu Öykücülüğünde Mekan” (İzdiham Yayınları) kitabı üzerine konuştuk.
– Mustafa Kutlu üzerine son yıllarda hem makale hem de kitap anlamında önemli yayınlar sunuluyor. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
Mustafa Kutlu, bu coğrafyanın insanın tipolojisini, sosyolojisini çok iyi yapabilen nadir isimlerdendir. Kutlu’nun eserlerine salt hikâye gözüyle bakanlar bu yüzden yanılacaktır. Çünkü Kutlu’nun hikâyelerinde, bu coğrafya insanın hayatında geçirmiş olduğu değişim ve dönüşümün izlerini net bir biçimde görmek mümkündür. Kutlu, tamamen Anadolu odaklıdır. Bakışlarını tamamen bu topraklara yöneltir. Yani, Kutlu bize bizi anlatan bir anlatıcıdır aslında.
– Sizin Mustafa Kutlu’nun öykülerine yönelik yoğunlaşmanız nasıl oldu?
Ben Kutlu’yu lisede okuduğum 2000 yılında tanımaya başladım. Yaşadığımız yer Ege’nin küçük, münis bir ilçesi idi. Kutlu ile o ilçenin kütüphanesinin rafları arasında tanıştım. Kutlu’daki Anadolu anlatımı bana çok çarpıcı gelmiştir. Karakterlerindeki doğallık, renklilik bu coğrafya insanın halidir. Bu kişileri herhangi bir köy kahvesinde görüp muhabbet edebilirsiniz. Anlattığı yerler, görüp dolaştığımız kasabalar, köyler ve şehirlerdir. Kutlu, köyde veyahut şehirde yaşayan karakterleri kahramanlaştırarak anlatır ve her insanın aslında Allah’ın bir ayeti olduğu vurgusuna ulaştırır bizleri.
Kutlu okumalarımın ve edebiyat ile ilgimin neticesinde lisans bitirme tezi olarak edebiyat sosyolojisi alanında çalışmaya başladım. Kutlu’nun Uzun Hikaye’sini inceleyerek bu eserdeki Bulgaryalı Ali’nin dönemin konjonktürel havasında nasıl Sosyalist Ali’ye dönüştüğünün izleri üzerinde durdum. Kutlu ile ilgili ilk akademik çalışmamız bu olmuştu. Bunu devam ettirerek daha sonra Kutlu’nun tüm eserlerini yine edebiyat sosyolojisi bağlamında mekân sosyolojisini de dâhilederek bu çalışmamızı ortaya koyduk. Sosyoloji okumalarım ve edebiyat okumalarımın beni edebiyat sosyolojisi alanına yönlendirmesiyle Kutlu’nun bütün eserleri üzerine tematik olarak yaklaşma ihtiyacı haiz oldu. Bunun sonucunda da Kentle Kavga: Mustafa Kutlu Öykücülüğünde Mekân adlı çalışmamız doğdu.
– Kutlu’nun öykülerinde mekân dediğimiz zaman ne çıkıyor karşımıza?
Mustafa Kutlu, kente karşı şehri savunan bir isimdir. Geleneksel olandan yana tavır sergiler. Örneğin İstanbul, onun için hem kent hem de şehir örneğidir bu yüzden iki türlü İstanbul vardır onun için. Birinci gökdelenleri, fabrikaları, bulvarları ve vitrinleriyle bir kent örneği sunan İstanbul, ikincisi ise tarihi cami, çeşme ve eski evleriyle mahalle kültürünün yaşandığı İstanbul. Bu iki anlatım önemlidir. Çünkü İstanbul, Kutlu’nun temas ettiği haliyle iki bakışa da müsait veriler sunabilmektedir. Modernizmin kent tasviri ve geleneğin şehir yaklaşımı… Nur adlı eserinde Kutlu, adeta bir mimar, bir şehir plancısı gibi aktarımlarda bulunur ve mekâna, şehre dair görüşlerini en güzel biçimde yansıtır.
Kitabı internetten sipariş etmek isterseniz eğer tıklayın.
Kaynak: Star Kültür Sanat
İZDİHAM