8 Ocak 2019

Köz Yanılması, Merve Can

ile izdiham

Uzun yıllardır edebiyatla ilgilenen ve bir şiir kitabı olan Zeynep Kahraman Füzün’ün ilk öykü kitabı Köz Yanılması İzdiham yayınevi tarafından yayımlandı. Kapağında bisiklet zinciri ile yazılmış on ve sıfırın içinde yazıyla iki numarası var. On iki sayısı aylardan yola çıkılacak olunursa bana sonu anımsattı. Hikayeleri de okuyunca bu ‘son’ algısı yerine daha bir oturdu sanki. Çünkü neredeyse tüm öykülerin sonunda bir giz, pus, şaşırtıcı keskin bir viraj var.


Öykülere baktığımızda sade ve yalın bir dil kullanıldığını görüyoruz. Cümleleri herkes okuyup anlayabilir belki ama hiç şüphe yok ki bir çok öyküden bir çok farklı anlamlar çıkartılabilir. Okur, kitabı okurken anladıklarından, olayların göründüğü gibi olup olmadığından, çıkarımlarından hiç bir zaman emin olamıyor. Belki de çekici kılan budur, belirsizlik ve ağır bir pus perdesi.
Ayrıca bazı öykülerin muhtevalarına uygun ufak eskiz çizimler kitaba çok farklı bir hava katmış. Son zamanlarda okuduğum ne öykü kitabında ne de romanda ufak da olsa bir çizim görmemiştim.
Bizi ilk karşılayan “Sandık” öyküsü zaman sıçramalarıyla okuru fazlasıyla şaşırtıyor. Bu öykünün en başta olması mantıklı bir tercih, çünkü bunu okuyan muhakkak sayfaları değiştirmeye devam edecektir.
“Bu yaz” öyküsü insanın içini burkuyor ama dokunmadan, bir şeyleri kanırtıyor ama çekiştirmeden. Acıyı betimleyip tasvir etmiyor paragraflar boyu ama, inceden sızlatıyor. Tekrarlanan kalıp cümle her tekrarlandığında etki azalıp laçkalaşmıyor, ağırlaşıp derinleşiyor. Baş karakterin yaşadıklarını yaşamamış olsak da karakteri kolayca içselleştirebiliyoruz.
“Dokuzuncu Gece” öyküsü de çok enteresan mesela. Birçok şeyin göründüğü gibi olmadığını bağıran tiz çığlıklar var hikayede. Ama buzdağının diğer yanını görmeye çalışmayanlar anlamakta güçlük çekebilir.
“Kabuk”ta sonlara kadar dağılamayan bir sis var. Anlayınca şaşırtan ince, ipince bir mana var.
Bir de bu öykülerden tamamıyla ayrılan “Takip” var. Dili, anlatım biçimi tamamıyla farklı olan ama finalde yine bir tüylerin diken diken oluş sahnesi unutulmamış.
“Güneş doğmak üzereydi” hikayesinde insan kendi bunalımını ve kaçma ihtiyacını, ve ardından hiç bir yere kaçamadığını hissediyor.
Kitabın sonuna konmuş küçürek öyküler şaşırtıcı. Bir cümlede insan ne anlatabilir ki? diye düşünüyorken “Nimet”, “Tezat”, “Kodlama”, “Nokta” hikayeleri çıkıyor karşımıza.
Zeynep Kahraman Füzün’ün tüm öykülerinde görünenin ardında bir de görünmeyen var. Okuyucuyu bir şekilde eşekten düşmüşe döndüren finaller var. İnsanı cezbeden bir anlatım var. Okuyucuyu tanıyan bir ses var.

Merve Can, Temmuz dergisi

İZDİHAM