30 Ağustos 2017

Kündekârinin Son Ustası Mevlüt Çiller Vefat Etti

ile izdiham

Kündekâri sanatının büyük ustası Mevlüt Çiller, yaşamını yitirdi. Ankara Kocatepe, Japonya Tokyo ve Almanya Berlin Şehitlik Camii’nin kapılarına imza atan Çiller, Mescid-i Aksa’nın da minberini yapmıştı. Kendisiyle 25 yıl çalışan mimar Hilmi Şenalp, Çiller için “Kündekâriyi 300 yıl sonra kendi merakı ve gayretiyle canlandırmıştı. Vefatından kimsenin bahsetmemesi çok üzücü” dedi.

Mescid-i Aksa’dan Kocatepe’ye, Hacıveyiszade’den Tokyo’ya pek çok caminin minberini yapan kündekâri (ince ağaç işleme) sanatının büyük ustası Mevlüt Çiller, mide kanseri nedeniyle yaşamını yitirdi. Konyalı Çiller’in cenazesi Külahcı Camii’nde pazar günü kılınan ikindi namazını müteakip Hacı Fettah Mezarlığı’na defnedildi. Türkiye’nin en ünlü kündekâri ustalarından Mevlüt Çiller’in son devrin en büyük eserlerinden Ankara Kocatepe Camii’nin kapı kanatları gibi pek çok eserde imzası bulunuyor.

Çiller, gençlik dönemlerinde kündekâri tarzında yapılmış eski bir kapıyı incelemesiyle bu işe adım atmış, mesleğin kendisiyle özdeşleştiğini, yaşamının bir parçası olduğunu söylemişti. 1982 yılında ilk kündekâri kapıyı yapan Çiller, Ankara Kocatepe Camii, Japonya Tokyo Camii, Almanya Berlin Şehitlik Camii’nin kapılarına imza attı. Hatta 2016’da ABD’de açılan Maryland Külliyesi’nin de kündekâri kapılarını Çiller yapmıştı.

17-08/30/dfgs.jpg

ABD’de 2016 yılında açılan Maryland Külliyesi’nin kapılarını da Mevlüt Çiller yapmıştı.

Çiller, “Minberini yapmak benim için bir rüyaydı” diye tanımladığı Mescid-i Aksa’nın minberine de imza atmıştı. Ürdün Al-Balqa Üniversitesi’nce yürütülen projede, minberin yapımında Mevlüt Çiller tercih edilmişti. Usta isim, üniversitede oluşturulan atölyenin marangoz makinelerinin seçiminden başlayarak, kullanılan kordon çakılarının Türkiye’de yaptırılıp götürülmesi, kündekâri çıtalarının kesilmesi için kendi yaptığı makinenin Ürdün’e nakledilmesi, kullanılacak ceviz kerestenin seçimi için Güneydoğu Anadolu illerinde bahçe bahçe gezerek kesilmemiş ceviz ağaçlarının seçilmesi işlerinde bizzat çalışmıştı. Çiller ayrıca ceviz ağaçlarının Konya’da kesilmesi, ceviz ağaçlarının kurutulmasının organizesi, kerestenin Ürdün’e ihracatı, minber projesinin incelenerek uygulamanın mimarlar ile tartışılması, projenin uygulaması aşamasında parçaların numaralandırılması ve uygulamanın yönlendirilmesini de yapmıştı.

AHŞAP PARÇALARI YAPIŞTIRILMIYOR

Kündekâri, dekoratif amaçlı bir doğramacılık tekniğine verilen isim. Kündekâriyle sekizgen, beşgen, yıldız gibi geometrik şekillerde kesilmiş küçük ahşap parçalarının çivi ve tutkal yardımı olmaksızın yalnızca birbirlerine geçirilmeleriyle düz yüzeyler elde etmek amaçlanıyor. Böylece nem ve ısı değişikliği sebebiyle yekpare ağaç levhalarda görülen eğrilme ve çarpılmalar önleniyor.

17-08/30/dsg.jpg

Hilmi Şenalp

Tercih edilen ağaç türleri ceviz, meşe, şimşir, armut, abanoz ve gül. Tekniğin temeli küçük ağaç parçalarının damarları, dolayısıyla eğrilme yönleri birbirine zıt gelecek şekilde yivler ve girinti çıkıntılarla birleştirilmesi esasına dayanıyor. Bu sanat daha çok kapı, pencere ve dolap kanatlarıyla minber ve kürsülerde kullanılıyor. Siirt Ulu Camii, Konya Alaeddin Camii, Manisa Ulu Camii minberleri Anadolu Selçuklu ve Beylikler dönemlerinden; Bursa Ulu Camii minberi Osmanlı’dan günümüze ulaşmış önemli kündekâri örneklerinden.

O BİR ZANAATKÂR DEĞİL SANATKÂRDI

Hilmi Şenalp (Mimar): “Kendisiyle 25 yıl çalıştım. Söyleyecek çok şey var aslında… İlk mektep üçüncü sınıftan terk bir insan ama bir sanatı, kündekâriyi 300 yıl sonra yeniden kendi merakı ve gayretiyle canlandırdı. Bu sanata sevdalı. Önce Konya’daki Selçuklu kapılarını tetkik ediyor. Bu işi deneye deneye sanata vakıf olmuş bir insan. Bence büyük bir sanatkâr. Zanaatkâr değil! Üç tane pop şarkısı yapan sanatçı geçiniyor fakat kadim unutulmuş bir geleneği 300 yıl sonra ihya eden bir kişiden basında tek bir kelime bile bahsedilmiyor. Çok üzücü. Mevlüt Çiller 1958 yılından beri bu işle hemhal olmuş bir zat. Bu iş sıradan bir ahşap işi değil! En başta marangozluk vardır, sırasıyla mobilyacı, serkalem, senetkâr, en son da kündekâr gelir. Eski usülde, hiyerarşide mimar namzeti olduktan sonra da mimar olur. Çiller kendi gayretiyle bu mevkiye gelmiş, işi çözmüş. İlk defa bu usülle Konya’da bir caminin kapılarının ardından Kocatepe Camii’nin kapılarını yaptı. İlk ciddi eseri de budur.”

 

Kündekâri

Dekoratif amaçlı bir doğramacılık tekniğidir. Kelimenin aslı Farsça kendekârî olup heykeltıraşlık, hakkâklık, kalemkârlık gi­bi plastik sanatları adlandırır. Osmanlıca da kündekârîye daha çok kalemkârî anlamı verilirken yine Farsça künde (tomruk, masif ağaç kütle­si) kelimesinden etkilenilerek bir künde-kârî terimi ortaya çıkarılmış ve genelde ince marangozluk kapsamına giren ah­şap sanatları, özelde de aşağıda anlatı­lacak olan dekoratif doğramacılık sanatı için kullanılmıştır.

Kündekârî sekizgen, beşgen, yıldız gibi geometrik şekillerde kesilmiş küçük ahşap parçalarının çivi ve tutkal yardı­mı olmaksızın yalnızca birbirlerine geçirilmeleriyle düz yüzeyler elde etmeyi amaçlayan bir tekniktir. Böylece nem ve ısı değişikliği sebebiyle yekpare ağaç levhalarda görülen eğrilme ve çarpılma­lar önlenir. Tercih edilen ağaç türleri ön­celikle ceviz, meşe, şimşir, armut, aba­noz ve gül ağacıdır. Tekniğin temeli kü­çük ağaç parçalarının damarları, dolayı­sıyla eğrilme yönleri birbirine zıt gelecek şekilde yivler ve girinti-çıkıntılarla birleş­tirilmesi esasına dayanır. Genellikle par­çaları çerçeveye alan çıtalarla kenar tah­taları ve göbekler oyma-kabartma ara­besk motiflerle, bazan da sedef kakma­larla süslenmiştir.

 

 

 

Kaynak: Karar

İZDİHAM