seninle sınırları kuşatılmış ülkelere gidelim
bağdaş kuralım savaş artığı günlerin ortasına
dizlerimde dinlenirken yorgun ağrıların
eteklerimde rüzgârlansın şiirin
gözümün gördüğü gök, yüzün olsun
halep’ten başlayıp babil’e uzanan yollarda
fırat’la dicle arasında durdum
gömleğinin yakasına iliştirdiğin adın
adımın yanında yakışmaya ayarlı
teni kavruk adam
başımı göğsüne yaslamama izin ver
ben, kalbinin üstünde nar tanesi;
omuz başlarına yağan karla sana kavilleştim.
gözlerine biriktirdiğim türküleri yakmaktan geliyorum
ellerimin kınasını yıkadığım kızıl denizler kurumadan
bu dağ dursun burada, kalbimin üstünde.
polis kayıtlarına geçmeden rüyamın tabirleri
ve patlamadan alnımda mavzerler
şu elimi tut, vurulurum.
ellerin bozkırdan akdeniz’e uzanan çiçek
basra’da sana dökülen denizden geldim
adımın aynasında gördüğüm bütün isimler senin
sokuldukça yaşlanan bu yaşamanın göz kirası sensin
Liya Zerya, İtibar Dergisi, 48
İZDİHAM