Lokman Baybars, Henry Sugar’ın Harika Hikâyesi
Tanrı bir kere yaratır, sanatçı defalarca. Yaratmakla yeniden yaratmak arasındaki mesafe, tanrıyla insanın arasındaki mesafe kadardır.[1] İnsan şimdinin unutmuşluğun içinden kurtulmak, geçmişin en iyilerini geleceğe göndermek için defalarca yarattı.
Belki de tanrı, şöyle fısıldadı insanın kulağına her sabah uyan ve kendini yeniden yarat. İnsan da şöyle fısıldadı, kendimi yarın yeniden yaratacağım. Oysa tanrı bazı yarınları asla yaratmaz.
İnsanı, bazen Roald Dahl’ın “Muazzam Timsah”[2] hikayesinde ormanda ‘Bugünkü öğle yemeğim için… Sevimli, sulu, küçük bir çocuk istiyorum!’ diye bağırarak gezinen o timsahın karşısına çıkan cesur çocuklara benzetiyorum. Bazen de insan, o timsah oluveriyor. Ya da Roald Dalh’ın diğer bir hikayesi, Charlie’nin Çikolata Fabrikası’ndaki hiçbir çikolata ürününü -bilgiyi- yemeden o fabrikaya yönetici olan Charlie Bucket karakterinde olduğu gibi… Nefesini ve kendini bilen Yunus vari bir insan. Çünkü her sabah siz kendinizi kendiniz yaratmıyorsanız, sizi yeniden yaratan mutlaka başka birileri olur.
Bir filmden bahsediyorum. Senarist ve yönetmen Wes Anderson’ın 40 dakikalık Henry Sugar’ın Harika Hikayesi… Anderson’ın önceki senaryolarından[3] yola çıkıp bu güzel hikâye ile filmin duygusal geometrilerini kullanarak, yeniden yaratımı yapacaktır…
Anderson’ın, Dahl’ın aynı adlı hikayesinden uyarlanan Henry Sugar’ın Harika Hikayesi, gözlerini kullanmadan görmeyi başaran bir adamın hikayesini anlatıyor.
Filmdeki olay örgüsü, basitçe anlatmaya hevesli olan bir sinemanın mümkün olan tek kurgu, öykü anlatımının kendisidir. Ben Kingsley’nin canlandırdığı çırağının hassas hikayesi, Benedict Cumberbatch’ini (Henry Sugar) -Roald’dan başkası değildir-
Henry, geniş bir kütüphanede “Gözlerini Kullanmadan Gören Adam” hakkında küçük, mavi bir alıştırma kitabı bulur ve bu kitaptan büyülenir. Dr. Chatterjee’nin (Dev Patel) odak noktası Imdad Khan (Ben Kingsley) bu hikaye içindeki hikayeyi anlattığı 1935 Kalküta’sına gidilir: Bir tiyatro grubunun parçası olarak şehre gelen yaşlı Khan, inanılmaz bir yeteneğe sahip olduğunu iddia eder, gözlerini kullanmadan görebildiğini söyler. Khan, izleyicilere iddiasının gerçekliğini kanıtlamak için Chatterjee ve ortağı Dr. Marshall’ı (Richard Ayoade) ziyaret ederek gözlerini profesyonelce mühürletir. Sahneye gözleri kapalı çıkar ve bir mucize gerçekleştirir… Kendine yeni bir göz yaratır.
Anderson, izleyiciye Dahl’ın düzyazısını aktarmakla kalmıyor çeşitli kişilerin karakter ve anlatıcı olarak çifte görev üstlenmesini sağlayarak daha önce de yeniden yaratma üzerine bahsettiğim gibi Dahl’ın hikayesini yeniden üretiyor. Üçüncü şahıs yorumlarını ve ayrıca kendi diyaloglarını anlatmak için doğrudan kameraya konuşan Anderson’ın kahramanlarının hepsi hikaye anlatıcıdır. Onların hikayeleri, bir bakıma hikaye anlatıcılığının bir festivali haline geliyor. Bu fikir, ister dördüncü duvarı kıran çeşitli figürler, bir sahnedeymiş gibi ortaya çıkan ve kaybolan çeşitli setler, araba sürme ve açık havada yürüyüş sahneleri, animasyonlu arka planlar veya mürettebat olsun, tüm çabanın öz bilinciyle yeniden yaratmanın hikayesi vurgulanıyor.
Yine olaylar yeniden yaşanıyor. Yaratım rekreasyondan başka bir şey değildir ve hikayeler, hikayeleri sırf yeniden anlatıldığı için anlatır. Anlatım bir gerçek değil, bir eylemdir. Kelimeleri yiyen mükemmel ve palindromik görüntüler aracılığıyla sinemayı yutan hassas sinema makinesi gibi, yönetmen de sanatın kendisini, anlamanın bir yolunu bulup parça parça yaratmayı başarıyor. Sinema, oluşturun ve yeniden yaratın demenin başka bir yoludur.
Aslında bu kısa filmde, anlatanın hikayesi anlatılıyor… Bir ikinci kişi, bir duyumu anlatır. İç içe geçmiş anlatımla içeriye doğru genişleyen bir karakterin analizi yapılır. Yunus’un sözü gibi… “Bir ben var, benden…” bir göz var benden içeride, gözlerimi kapatınca görmeye başlıyorum.
Filmdeki bütün fantezi uçuşlarına rağmen Anderson hem stil hem de içerik açısından titizlikle verimli bir film çıkarmış. Anderson, her biri diğerinden özgürce akan ve yıldızlarının motor ağızlı replikleri sayesinde hızlı bir şekilde hareket eden çok sayıda hikayeyi 40 dakikaya sıkıştırıyor. Bu tempo, tıpkı ünlü oyuncu kadrosunun muhteşem performansları gibi, duruşmanın ruhu açısından hayati önem taşıyor. Cumberbatch’in perdedeki titiz kişiliği, Anderson’un dengeli ve bakımlı sinemasına doğal bir uyum sağlıyor ve Kingsley’in, ideal bir şekilde yaratılmış bir yüzü var. Patel ve Ayoade ise senaryodaki gevezeliklerle baş etme konusunda son derece ustalar.
Anderson’ın kısa filmi, aynı zamanda kitapta da olduğu gibi, en saf haliyle, açgözlülük ve özveriyle ve gerçeklerin bedenle değil, daha derin bir şey aracılığıyla görülüp anlaşılmasıyla ilgili kurnazca bir masaldır.
40 dakika, fakat elmas kadar sert ve kıymetli bir film…
Yönetmen: Wes Anderson
Senarist: Wes Anderson
Oyuncular: Benedict Cumberbatch, Ralph Fiennes, Ben Kingsley
Tür:Komedi, Dram
Süre: 40 dk
Yıl: 2023
Yayın: 27 Eylül 2023
[1] Kur’an’da: Kaf/16, Sebe/50, Bakara/86, Vâkıa/85. İncil’de: Mezmurlar 138:3, Yeşu 1:9, Matta 10:20
[2] Tiyatrosu, müziği Sinkane’e ait bir müzikaldir.
[3] Sudaki Yaşam, Kalamar ve Balina vd.
İZDİHAM