9 Mart 2025

Mehmet Batur, Aynadaki Resmim

ile onurkorkmaz

Kapının arkasında, ayakta duruyordu. Öteki koltukta oturuyor çatalla çilek yiyordu. Çilekler şekersizdi. Cam bir kasenin içindeydiler. Birden çıktı saklandığı yerden. (biraz acele etmiş olduğunu da düşünmüştü) Hızlı hızlı yürüdü koltuktakinin üzerine. Koltuktaki korkuyla sıçradı yerinden. Cam kase yere düşmüştü. Çilekler yerdeydi. Durdu ayaktaki. Çileklere baktı. Sonra başını kaldırdı. Pencereye baktı. Koltuğun üzerine çıkmıştı öteki. Korkarak bakıyordu ayaktakine. Ayaktaki hızlı hızlı nefes alıyordu. Tek eliyle boğazına yapıştı koltuktakinin. Koltuktaki boğazındaki eli tuttu kendi elleriyle. (evet, biraz erken davranmıştı) Ayaktaki pencereden ayırdı gözlerini. Tavana bakıp daha fazla güç verdi koltuktakinin boğazındaki eline. Koltuktaki… Hırladı. Köpeğe benzemiyordu hırlaması. İki eliyle bile engel olamıyordu ötekine. Ölüyordu. Bağıramıyor, yardım isteyemiyordu.

“The Crow” filmini seyretmiştik. Çok güzeldi. Ardından Clint Eastwood’un bir filmi, başka bir kanalda. Sonra başka bir polisiye film. Gece yarısını bir hayli geçiyordu. TRT3’de bir İngiliz filmi. Sonra yattılar; iki erkek arkadaşım. Ben biraz kitap okuyayım, ya da biraz daha televizyon seyredeyim diye uyumadım. Sitenin karşı apartmanlarının arkasından doğan güneşi bile gördüm. Sabahleyin uyudum yani.

Bu ben değildim. Olamazdım. Bu kadar mı belli oluyordu halim. Arkamı döndüm aynaya. Bu hareketimde çocuksu bir şirinlik sezdim ve bu aklıma başka şeyler getirdi. Başka neyler? Başka.. başka… Belki bir çeşit umut; ya da.. ya da bir çeşit kaçış. Hı? Hangi filmde seyretmiştim bu sahneyi? Adam kapının arkasından fırlıyor ve koltukta oturmuş çilek yiyen adamın boğazına sarılıyordu. Ne oluyordu sonra? (çok televizyon seyrediyorum) Adam ölüyordu galiba. Sonra yakışıklı bir dedektif olayı araştırmaya başlıyordu. (şey geldi aklıma: bir bebek, ince kaşlarını çatmış bana bakıyor. elektrik süpürgesinin kulak tırmalayan sesiyle irkiliyorum. “kaşlarını çatan bebek…”) Neden Amerikan filmlerinde dedektifler hep yakışıklı olur? Belmando. Bence hiç yakışıklı değil ama çok iyi bir aktör (çok televizyon seyrediyorum).

Pazardayım; bir adam bağırıyor. Hepsi bağırıyorlar. Para kazanmaya çalışıyorlar di mi? Anne, nerde kaldın?! Saat kaç? Yedi. Saat yedi. Ne zaman büyüyeceğim ben? Ne zaman “büyüdüm” diyebileceğim? Canım çilek çekiyor. Bir de revani. Nerde kaldı annem? Ha! nihayet. “Ne zaman geldin?” “Epeyi oluyor, ağaç oldum yani” “İyi, yardım et bana”. (Amma da ağırmış, uf!)

Şimdi evdeyim. Odamda uzanmış çilek yiyorum. Televizyon açık. Rambo3’ü seyrediyorum. Ama aklım filmde değil. Çilekler çok güzel. Bunu düşünüyorum. Ya da başka bir şeyi. Neyi? Bilmiyorum. Sınavlar yaklaşıyor ama bu pek umrumda değil galiba. (bir son!) Ayağa kalktım. “Kaşlarını çatan bebek”. Bu ne oluyor şimdi? Neden böyle bir şey takıldı kafama, anlamıyorum. Sonra o film; yere düşen cam kase… Dün gece pek eğlenemedim. Hemen uyudu salaklar! Gerçi uyanıkken daha sıkıcı oluyorlar ya neyse. Neden böyleyim ben? Nasıl yani? İşte böyle. Yani… bilmiyorum.. sıkıcı işte. Sıkılgan. (çilekler bitti) Uyumak?.. Hayır, hiç uykum yok. Kaşlarını çatan bir bebek resmi yapmalıyım.

Ya da yere düşmüş cam bir kase resmi. Ya da.. ya da bir ayna resmi. Hiç bir şeyi göstermeyen bir ayna. Benim gibi… Televizyonu kapatmalıyım. (kapattım) Şimdi bir kağıt almalıyım kütüphaneden. Orta boy bir resim kağıdı. (aldım) Masanın başındayım, ayakta duruyorum. Boş kağıda bakıyorum. Hiç de gelmiyor içimden doldurmak. Demek ben sanatçı falan değilim. Boş kağıdı doldurmak gelmeliymiş sanatçının içinden. (yedi-be resim kalemi aldım kalemlikten) Çiziyorum. Ne çiziyorum? Çizgi! Ne olacak bu şimdi? Bilmiyorum. Kaşlarını çatan bir bebek? Ya da bir ayna… Bir çiçek. Oof!.. (ooof) Keşke mühendislik okusaydım. Ya da pazarcı olsaydım. Eşşek gibi bağırırdım. “Hadee vatandaş, geeel!”. Dolaptan şişeyi çıkarıp kafama diktiğimde annem “dağlı” der bana. Bu gün, öğlen de aynı şey oldu. “Dağlı” dedi annem bana. “Halit Dağlı mı?” diye espri yaptım ben de. Orman bakanı Halit Dağlı. Dağ bakanı… Millet vekili falan mı olsaydım? Yok be, daha neler. Güzel sanatlardan mezun millet vekili!.. Gülerler adama. Bunun sonu yok. Yani… Keşke babamı anılarını yazması için ikna edebilseydim.

Bunun sonu yok! Keşke babamı ikna edebilseydim. Yok. Eskiden… Eskiden beri top oynamayı sevmem. (hayır, doğru değil bu) Eskiden beri kadınlarla aram iyi değildir. (bu doğru) Sakal bırakmaktan hoşlanıyorum. (bu da doğru) Bi de bırakabilsem. (hadi.. olacak galiba) (olmuyor)…..Olmuyor.


Mehmet Batur
İZDİHAM