Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği, Manuş Baba’nın ‘Dönersen Islık Çal’ albümündeki ‘Eteği Belinde’ şarkısının, Atilla Yılmaz’ın ‘Senden Gayrı’ isimli eserin kopyası olduğuna karar verdi.
Geçtiğimiz günlerde en çok konuşulan konuların başında Mnauş Baba’nın kısa sürede popüler olan Eteği Belinde şarkısının, Atilla Yılmaz isimli sanatçının 2005 yılında piyasaya sürdüğü “Senden Gayrı” şarkısıyla birebir aynısı olmasıydı.
Bu konuya dair hararetli tartışmalar sürerken Tarkan’ın Altın Kelebek’te ‘Yılın Şarkısı’ ödülüne layık görülen eseri ‘Beni Çok Sev’ de çalıntı çıktı! Sosyal medyada oldukça fazla tepki çeken bu iddia için Twitter kullanıcıları hashtag açtı. Şarkının orijinalinin sahibi ise şimdilik sessizliğini koruyor.
Popüler müzik bir popüler kültür ürünüdür. “Popüler Müzik”’i tanımlamak üzere öncelikli olarak “müzik” ve “popüler” kelimelerinin tanımlarına bir göz atabiliriz. Dünyadaki bütün kültürler için geçerli olan tekil bir “müzik” tanımı yapmak çok da mümkün değil. Müzik, bazı toplumlar için sadece sesin temsiliyken, başka toplumlarda bir ritüel ya da sanat düşüncesi olarak karşılığını bulabiliyor. Müzik kültürel olarak göreli bir kavram ve her kültür hatta her kişi müzik olarak adlandıracağı şeyi kendisi belirliyor. “Popüler” kelimesi ise Latince “popülaris”ten türeyerek “halka ait” anlamına gelen hukuksal ve siyasal bir terim. Zaman içinde “halkın beğenisine uygun, halk tarafından beğenilen” anlamında kullanılmış ve bu anlamıyla gündelik dile yerleşmiş.
Türkiye’de Pop Müziğin Tarihi
Türkiye’de pop müziğin kökeni, Osmanlı’da ıslahat hareketlerinin görüldüğü II. Mahmut dönemine kadar uzanır. II.Mahmut’un, batılılaşma politikası gereği olarak Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması ve mehter müziğinin yeni orduya uymaması sonucu arayışlara girilir. Avrupa örneğine uygun bir bando kurulur. 1829’da ilk çok sesli Türk müzik eseri olan ve ilk Türk ulusal marşı sayılan “Mahmudiye Marşı” bestelenir. Cumhuriyet sonrası dönemde ise Türk müziği içeriği ile Batı müziği tekniklerinin birleştirilmesi ve böylece oluşacak sentez ile “Avrupai” bir müziğe kavuşulacağı savunulmuştur. Genç Cumhuriyet’in ideologlarından Ziya Gökalp “Türkçülüğün Esasları” adlı eserinde “…halk musikimiz bize çok melodiler vermiştir. Bunları toplar ve Batı musikisi usulüne göre armonize edersek hem milli hem de Avrupalı bir musikiye malik oluruz” demektedir.
1960’lı yıllar Türk Pop müziğinin tarihsel gelişimi açısından bir dönüm noktası olmuştur. O zamanlarda pop diye tabir edilen bir müzik yoktu. Her şey yabancı parçalara Türkçe sözler yazılmasıyla başladı. O zamanlar bu müziğe Türkçe Sözlü Hafif Müzik, ya da Aranjman Müzik deniliyordu. Söz. yazarlarına büyük görevler düşüyor, Sezen Cumhur Önal ve Fecri Ebcioğlu gibi birçok söz yazarı, yabancı bestelere Türkçe sözler yazıyorlardı. Bu müzik o yıllar, “hafife” alındığından olacak ki TRT “hafif müzik” diye bir tanım getiriyordu.
Yaklaşık olarak geçtiğimiz 40-50 sene içerisinde popüler olmuş pop şarkıcıların diskografileri incelendiğinde, şarkıların künyelerinden Türkçe sözlerle söylenen birçok şarkının aslen Arap, Ermeni, Kürt, Rum ya da Seferad ezgisi olduğu fark edilebilir. Ya da biraz daha ayrıntılı bir çalışma yapıldığında, bu kültürlerin sürekli olarak etkileşim halinde olduğunun da bir göstergesi olarak, bir şarkının bir çok farklı dilde söyleniyor olduğu görülebilir. Örnek vermek gerekirse Erkin Koray’ın seslendirdiği Şaşkın şarkısı aslında geleneksel bir Arap ezgisidir, nüfusu ağırlıklı olarak Araplardan oluşan Hatay’da bugün halen düğünlerde, eğlencelerde çalınan en popüler şarkılardandır. 60’lı yıllarda Makedon çingenelerinin divası Esma’nın söylediği Çaye Şukariye isimli şarkı, neredeyse birebir aynı düzenlemeyle Ajda Pekkan tarafından Fikret Şenes’in yazdığı Türkçe sözlerle Olanlar Oldu Bana adıyla söylenmiştir. Aynı şarkının Ermenice versiyonunu dinlemek şaşırtıcı olsa da mümkündür.
“Esinlene esinlene” oluşturulan bir endüstri
Tarkan, ilk albümü ‘Yine Sensiz’de yer alan ‘Vazgeçemem’ isimli şarkısının ünlü İspanyol grup Gipsy Kings’in ‘No Volvere’ isimli parçasına çok benzediği iddia edilmişti. Yıllar sonra Tarkan’ın seslendirdiği, Sezen Aksu bestesi ‘Hepsi Senin mi’ isimli parçanın da George Michael’ın ‘Faith’ isimli şarkısına çok benzediği günlerce medyaya konu oldu.
Hatırlanacağı üzere, 1993 yılında ürettiği ‘Masum Değiliz’ adlı parçasının, ‘Masum Değiliz’ sözlerine denk gelen notalarıyla, Mariah Carey’in ‘My All’ parçasının ilk 5 notası ve Phantom Of The Opera’nın ilk 5 notasının tıpatıp aynı oluşu da o günlerde gündemi oldukça meşgul etmişti.
Yabancı şarkılara Türkçe söz yazmak ya da birkaç notasını esinlenerek almak günümüzde de birçok sanatçı ve grupta görülen bir durum. Özellikle Anadolu Pop-Rock ismi verilen akımın günümüzdeki temsilcisi konumdaki Kıraç’ın birçok şarkısının esinlenme ürünü olduğu görülmekte. “Ben Bir Aşk Bestesiyim” adlı şarkısı, Chris Rea’nın “The Road To Hell” şarkısı ile birebir aynı. Yine “Yoruldum” adlı bir diğer şarkısı da Barış Manço’nun yıllar önce bestelediği İngilizce sözlü şarkısı “Little Darling”e çok fazla benzemekte.
Bunlara ek olarak Televizyon dizilerine de müzikler yapan Kıraç’ın dizi müziklerinin neredeyse tamamı da esinlenme. Yıllar önce yayınlanan ve reytingleri altüst esen “Aliye” dizisinin tema müziği Ferdi Tayfur’un “Ben de Özledim”ine, “Aliye” nin tema müziği ise Kenan Doğulu’nun “Bugünüm Sensiz Geçti” ye çok benzemekte. “Binbir Gece” isimli dizinin bestelerini de üstlenen Kıraç’ın dizinin meşhur müziğinin de Cahit Berkay bestesi, bir Türkan Şoray- Kadir İnanır klasiği olan “Dila Hanım” filminin müziği ile aşırı derecede benzer olması yine bir tesadüf olsa gerek. Fenerbahçe’nin 100. Yılı için “bestelediği” marşın, Sarper Özsan’ın 1976’da bestelediği “1 Mayıs Marşı”na olan benzerliğine hiç girmemek lazım.
Rock müziğin ülkemizdeki en ünlü seslerinden Teoman’ın ise şarkılarına baktığımızda neredeyse diskografisindeki tüm şarkılarının “esinleme” olduğunu görüyoruz. “Mavi Kuş ile Küçük Kız” adlı şarkısı Zülfü Livaneli’nin “Atlı’nın Türküsü” ile, “Yağmur” adlı şarkısı Texas’ın Black Eyed Boy” u ile nerdeyse birebir aynı. Ayrıca hit şarkısı “Paramparça” nın girişi Ledd Zeppelin’in “Kashmir” parçası ile, bir başka hit şarkısı -ki aynı zamanda çıkış şarkısıdır-“Papatya” Judas Priest’in A Touch Of Evil With Lyricks” şarkısı ile “haddinden fazla” benzerlikler gösteriyor. Esinlenilen şarkılar listesi bunlarla da bitmiyor. “Hepsi Bir Ya Sonunda” adlı şarkısı Kült grup Nirvana’nın “Rape Me”si ile, “Renkli Rüyalar Oteli” Fransız Rock grubu Noir Desir’in muhteşem şarkısı “Le Vent Nous Portera” ile, “Gönülçelen” ise Manic Street Preachers’ın “Ocean Spray” ile benzerlikler taşıyor.
Uzman görüşü: Avukat Dicle Keçeli Şentürk, İstanbul Barosu
Fikri Mülkiyet, Avrupa Birliğine giriş sürecinde bulunan ülkemiz için hukukun uyumlaştırılması çalışmalarının yoğunlaştığı bir odak noktası olarak karşımıza çıkmaktadır. Fikri Mülkiyet Hakları; kişisel zekânın ürünü olan tüm tasarımları, ister sanatsal ister ticari alanda olsun, kapsayan tüm özel haklara denilmektedir. Tasarımcıların, sanatçıların menfaatlerini yarattıkları eserler-ürünler üzerinden sunulan fikri mülkiyet sayesinde korumaktadır.
Edebiyat ve sanat alanında yapılan çalışmalar için koruma sağlayan Bern sözleşmesi (1886)
Telif hakları konusunu ele alan uluslararası bir sözleşmedir. İmza atan üye ülkelerdeki çalışmaların sahiplerinin telif haklarını kapsamaktadır, (Bern Birliğinin üyeleri). Aynı zamanda da kendi üyelerinin de telif haklarını kapsamaktadır. Mesela Belçika telif hakları kanunu, orijinalinin nerede geliştirildiği dikkate alınmaksızın, Belçika’da piyasaya sürülmüş veya basılmış herhangi bir çalışma için uygulanmaktadır.
Ülkemizde, 1951 yılında hazırlanan ve o günün şartlarına göre çok ileri düzeyde bulunan Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, uluslararası anlaşmalar ve Avrupa Birliği tarafından hazırlanan yönergelerde belirlenen kurallara uygun olarak 2001 yılında yapılan değişiklikler sonucunda en son halini almış bulunmaktadır. Söz konusu Uluslararası anlaşmalar ve ulusal kanunlar doğrultusunda özgün sanat eserlerini üreten sanatçılar ivedilikle korunmalı, mağdur edilmemelidir. Eserleri izinsiz olarak alınmış olan Deniz Seki, Özdemir Erdoğan ve rahmetli Barış Manço ile Ahmet Kaya’nın varisleri haklarını aramak için harekete geçmelidir. Teliflerini ödemeden izinsiz olarak “esinlenme” adı altında yabancı sanatçıların ve grupların şarkılarını kullanan şarkıcılarımız ise kendilerinin ve ülkemizin itibarını korumak için bir an önce söz konusu sanatçılardan-gruplardan özür dilemeli ve haklarını onlara ödemelidirler.
İZDİHAM