ne kadar toplasan o kadar az düşüyor payıma
nurettin durman (yedi iklim, sayı 330)
atlarıyla türkçe konuşuyorlar
kitaplarına arapça bakıyor
frenkçe okuyorlar
bisiklete bindikleri dilde hâlâ anlaşamadılar
onlar
bedri mermutlu (yedi iklim, sayı 330)
alçak sesle konuştuk karıncalar gibi alçak
idam sehpalarına dokunmasın diye kırık plaklar
usluca dinledim usulca kelebek türkülerini
özcan ünlü (yedi iklim, sayı 330)
bir derviş yine dünyanın kahrını yüklenmiş
günah, şehrin sokaklarını voltalıyor
sulhi ceylân (yedi iklim, sayı 330)
tanrı büyük felaketlerde mi gelir
abdurrahman ekinci (yedi iklim, sayı 330)
bir adam gördüm
pardesüsünün yakasında kırgınlıklar
çantasında yorgun hikâyeler taşıyordu
etekelerinden aşklar dökülen dervişe inat
hüseyin bektaş (yedi iklim, sayı 330)
tarkovsky bir şiiri anlatıyor
şeyh galip bir müziği
ve gülüşün
bilgeliğin şehvetiyle dönen dünyada
yaratılan ilk günah oluyor
muharrem kaplan (yedi iklim, sayı 330)
en koyu karanlık göz kapaklarının altındadır
hep bir içinden çıkamama korkusu
.
siz sadece çürümüş bedenleri sayıyorsunuz
altındakinden fazla ölü var toprağın üstünde hâlâ
beyza eraslan (yedi iklim, sayı 330)
ellerimi hattatlara yazdırıyorum
yüzüm ve puslu sakallarım şairlere emanet
furkan ece (yedi iklim, sayı 330)
beni alsa, uyutsa o dağ başları.
uzun gündüzler hatırına, bir ev olsa uyutsa
fatih memiş (yedi iklim, sayı 330)
şafakta kalkıp konaklamalı kalbine
sonsuzluğuna dair büyük cesaretin.
ahmet tepe (yedi iklim, sayı 330)
insan gözlüklerini çıkarır da bir kenara koyuverir ya gece
öylece bırakmak isterdim sizi uyumadan önce
emine zozan kaya (yedi iklim, sayı 330)
evladı aç kalmasın diye günden güne
zayıflayan varsıl babaların sayılan kaburga kemiklerinde
anaların demirden yoksun ama metalden kanında
pek sever saklambacı sevda dediğin
bilâl yavuz (yedi iklim, sayı 330)
zülkarneyn çeliği eritip dökerken göğsüme
zülüfleri dağılmış bir çocuğu peygamber dudağıdır uyandıran
hakkı aytaç (yedi iklim, sayı 330)
Muhammed Palewi hazırladı.
İZDİHAM