Mustafa Yeşilkaya, Emin e ve Diğerleri
gözlerin eme eme bu çıradan irin
nedenlerin cerahatlarını tüterdi adab-ı sihrin
göre göre göz içine düşen zaman düş boşluğuydu
peşin sürgünlerin dağlara gebe çığlık uçurumuydu
sereydin bi sergen o zeytinlerin böbreğini burdaydı sahan
nasılda kızarırdı taş taş üstünde anlardı yılan
dikey atıldığın hayatı çökerttin de daldın baş üstüne
feilatün kelamında sen çok selamlar soldun be emin-e
evvelin mıhlanmış avuçları tövbelerin artı karakteriydi hayata
bilmem ki geceleri tararken teni bela etmelimiydi toprağa
damarlarıma sürüldüğünde tahta salını suyun aşkı sandımdı
yer yerinden gürleye gürleye buzlardan ruh damladımdı
ki o muhakkak tanrıydı kırılan tüm kemiklerdeki kaynak
kaynakçası yakışmıştı duruşuna kılı kırk yararak
lakin aşk çekilende kökleri ilerlemezmiş güneşe
babam hep sorardı anneme aşk kaç yaşında diye
peksimet filan geçici derdi ve eklerdi midesinin kendi asidiyle eridiğini
bilirsin yağ yeşiliyle onar onar geçtilerdi ondan sesin paslanıverdi
üf ki ne üf alt parlayanda çekirdekten çeker elbet kalbini üzüm
zifiri aynaların karşılarında aşk taşlananda kırılıvermişti yüzüm
varınca taş doğuma koşmaları rüzgar olanda açlıklara
evinin saksısında üç beş çakılla belkim kumda sakalarsın balkonunda
biliyorum hiç kimsenin yüzüne rüzgarın tadilatı yaramadı cüzi
emin-e sen özgürlüğü yara mı sandıydın külli
Mustafa Yeşilkaya
İzdiham