İnternet kullanımının edebiyat üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri son dönemin en çok konuşulan konu başlıkları arasında yerini koruyor.
“Hızlı,ölçüsüz,kontrolsüz tüketim yapısının oluşumuna hizmet etmesi”
“kaleme alınan yazıların herhangi bir denetimden geçmeden “edebi metin” sıfatıyla okuyucuya sunulmasına imkan sağlaması”
“toplum hassasiyetlerini sömüren edebi açıdan yetersiz bu eserlerin okuyucunun nitelikli eser algısında olumsuz şekilde değişikliklere yol açması”
İnternet kullanımının edebiyat üzerindeki belli başlı olumsuz etkileri arasında gösterilebilir.
Tabi ki internet kullanımının artmasının edebiyat üzerindeki olumlu etkilerinin varlığı da inkâr edilemez bir gerçektir
“İstanbul’un göbeğinde yaşayan bir kişi ile, küçük bir şehrin dağ köyündeki kişinin edebiyat dünyasındaki bir gelişmeden aynı anda haberdar olmaları”
“Edebiyat dünyasını hakimiyet altına almaya çalışan isimler nedeniyle kendilerini ifade etmekte fırsat bulamayan genç isimlerin söz söyleyecek bir platform bulmaları”
“Okuyucuyla yazar arasındaki kopukluğun iletişimsizliğin neredeyse bitmesine neden olması”
İnternet ve Edebiyat ilişkisi üzerine kurulan bu maddeler çoğaltılabilir. Fakat İnternet ve Edebiyat ilişkisi konusunda, İnternet’in Edebiyat üzerindeki olumlu etkisi ile ilgili bir başka durum var ki, bu duruma ayrı bir parantez açmak, ayrı bir başlık atmak gerekir.
Bu durum şudur:
“oluşan hızlı tüketim ortamında yazar’ın var olan konumunu koruyabilmesi için daha nitelikli eserler üretmek durumunda kalması ve bunun için sürekli çalışmak zorunda olması”
Özellikle sosyal medya organları üzerinde oluşturulan platformlarda yaş, cinsiyet, zaman kısıtlamaları olamadan söz söylemek isteyen herkesin kendine imkan bulması, edebiyat dünyasının sayısız metinlerle dolmasına sebep olmaktadır. Bu kalabalığın arasında sizin Hikaye’nizin okunmasını istiyorsanız şu soruya kayda değer bir cevap vermeniz gerekir:
“neden sizin Hikaye’leriniz? Sizin Hikaye’lerinizi diğerlerinden ayıran nedir?”
Bu soru yazarı çalışmaya, disiplinli çalışmaya zorlar ve bu sayede okura nitelikli ve özgün eserler sunulmuş olur. Bu noktada öykü yazarlarının işi çok daha zordur. Son dönemde -yanlış da olsa- öykü yazmanın diğer türlere göre daha kolay olduğu anlayışının hakim olması bu alanda çok fazla metin ve eser üretimine neden olmaktadır. Nitelikli öykücünün bu kalabalığı aşıp “buradayım” diyebilmesi için çok ciddi ve disiplinli çalışması gerekmektedir.
Naime Erkovan, bu kalabalıktan sıyrılmayı başarabilmiş genç bir öykücü. 2013 yılında yayımlanan “Asılsız Hikayeler” isimli öykü kitabıyla Türk öyküsü içerisindeki kararlı duruşunu sürdürüyor. Bu kitaptan önce yayımladığı iki kitapla dikkatleri üzerine çeken Erkovan, Asılsız Hikayeler’le Türkçe öyküde kendisine bambaşka bir yer tutuyor. Bu kitap yapı ve içerik yönüyle de hem yazarın kendi kitaplarından hem de çağdaşı diğer öykücülerin kitaplarından çok ayrı bir noktada duruyor. Güçlü ve disiplinli bir çalışmanın ürünü olan bu kitapta yer alan yirmi öykünün her biri farklı bir öyküleme tekniği ile kaleme alınmış. Yazar dikkatli okur için hazırladığı bu kitabı yayımladığı ilk öyküden esinlenerek oluşturmuş. Kitabın sonuna konulan prospektüs bölümüyle de okuru öykülerinin içine çekip tekrar tekrar okumalarını sağlıyor. Yazar bu bölümde yirmi öyküde kullandığı teknikleri karışık bir sırada verip, okurun öykülerde kullanılan tekniklere kendi çabası ile ulaşmasını istiyor.
Bu kitapla ilgili bilinmesi gereken bir başka nokta :Kitabın , geleneksel ilişki, yani:ustalık çıraklık ilişkisinin başarılı bir ürünü olması. Erkovan, A. Ali Ural’ın atölyesinde, onun gözetimi altında yetişmiş bir isim. Kitap bu yönüyle de “edebi yetkinlik çalışılarak kazanılmaz” fikir anlayışına verilmiş güzel bir cevap.
Naime Erkovan, yayımlanan her kitabında okurunu şaşırtan ve şaşırtmayı seven bir isim. asılsız hikayeler isimli kitabında da dili kullanma yetkinliği çıplak gözle dahi görülebiliyor. Erkovan bu başarısını Türkçeyi sonradan öğrenmiş olmasına bağlıyor. Bir söyleşisinde Türkçeyi sonradan öğrendiğini, Türkçenin içine doğmadığı için dili karşısında bir nesne gibi bulduğunu ve onu kurcalama imkanı bulduğunu ifade ediyor. Bu sayede Türkçe anlatım ve kullanım kurallarına bağlı kalmadan kendi anlatımını oluşturuyor. Aşırıya kaçtığı zamanlarda ise hocası A. Ali Ural’ın gözü
Erkovan’ın üzerinde.
Bir öykü atölyesi ürünü olan bu kitap şimdilerde öykü atölyelerinde,yaratıcı yazarlık derslerinde bir ders kitabı niteliğinde okutuluyor.
Henüz yolun başında olan öykü yazarlarının mutlaka titizlikle okuması gereken bir eser.
ASILSIZ HİKAYELER, ŞULE YAYINLARI,119 SAYFA
Yunus Meşe
İZDİHAM