Yoshinori Ohsumi, otofaji mekanizması keşfi ile 3 Kasım 2016 tarihinde fizyoloji veya tıp alanında Nobel Ödülü’ne layık görüldü.
Otofaji, Latincede auto (kendi) ve phagein (yemek) kelimelerinden türemiş, ‘kendini yemek’ manasında, bir kavramdır. Vücudun eskimiş, işe yaramayan parçalarını tutması vücuda çok fazla enerjiye mal olacağından, bir yıkıma gider ve bu enerji israfından kurtulur. Bu mekanizma çok hassas kontrol edilen bir mekanizmadır.
Bu minvalde apoptoz adında programlı hücre ölümü mekanizması da mevcuttur. Hücre belirli bölünme sayısına ulaştıktan sonra ölür. Ölüm gerçeği ne kadar ürkütücü olsa da hücre âleminde de karşımıza çıkmakta ve fakat bu vücudumuzun sağlığı için gerekli bir mekanizmadır. Maddesel dünyayı daha iyi anlamak üzere maddesel bir örnek vermek gerekirse bir arabanızın olduğunu ve onla çok büyük anılar paylaştığınızı varsayın. Bir müddet sonra arabanız yaşlanıp hurdaya döndüğünde size maddi külfeti çok olacaktır ve maddiyat size o arabayı satıp yenisini almanızı önerecektir. Dolayısıyla eski hücrelerin vücuda külfeti çok olduğundan onları elemek vücudun sıhhati açısından mühimdir. Bu kontrollü hücre ölümündeki can alıcı nokta bu vetirenin önceden programlanmış olması. Yani hücre oluşumunda kaç bölünme sonrasında ölmesi gerektiği malumdur ve bu aşırı nizami gerçekleşir.
Ölüm ve yenilenme sürecini hücre içinde de görmemiz mümkündür. İlk defa 1962 yılında hücre içinde lizozomun artışını keşfedip otofaji mekanizmasına isim veren Christian de Duve da bir Nobel sahibidir. Kendisi hücreye glukagon verilmesi ile lizozomun artışını keşfetmiş ve bu olayın hücrenin komple ölmesinden ziyade belirli bozuk parçaların, organellerinin ölmesinde muvazzaf olduğunu göstermiştir.
Glukagonu hatırlamaya çalışırsak insülin ile zıt çalışan bir hormondur. Yani insan yemek yediğinde insülin artar ve aç kaldığında (oruç tuttuğunda) glukagon devreye girer. Glukagon otofaji mekanizmasını çalıştırarak (mTOR yolağının dormansisi ile) hücre içindeki bozuk parçaların atılmasını sağlar. Böylece hücre içindeki gereksiz parçaların atılması, bilgisayar tabiri ile geri dönüşüm kutusunun boşaltımı, sağlanmış olur. Oruç tutmak bunun yanında büyüme hormonlarını uyararak hücrelerin yenilenmesini de sağlar. Dolayısıyla sadece bozuk parçaların atılması değil onların yenilenmesi (rejenerasyonu) orucun vücut dengesini korumadaki bir diğer vazifesidir.
Bu mekanizma detaylı olarak incelendiğinde hiçbir maddeden vücut vazgeçmemekte ve her yıkılan maddeyi yapıtaşlarına ayırarak geri dönüşümünü sağlamaktadır. Bu azami seviyede düzenli olan süreçlerdeki herhangi bir bozukluk ve/veya hücresel atıklardaki birikme kanser, alzheimer gibi amansız hastalıklara yol açar. Vücutta ve/veya hücrede enerji korunumu, ölüm-doğum dinamizmi içinde her an gerçekleşmektedir.
Kaynak: huffingtonpost
Çeviri: Mustafa Safa Karagöz
İZDİHAM