“Geçmişin gerçek imgesi uçucudur. Geçmiş ancak, bir daha görünmemek üzere kendini gösterdiği an, birden parlayıp aydınlanıveren bir resim olarak yakalanabilir. Hakikat bizden kaçamaz.”
Gottfried Keller’den aktaran Walter Benjamin, Son Bakışta Aşk, s.41.
“Bundan otuz, kırk sene evvel insanlar, sadece iş veya eğlence için bir yere gelmezlerdi. Hatta asıl birleştirici olan şey, bunlar değil ibadetti. İman dediğimiz duyguyu içinde duysun veya duymasın herkes evinden çıkarken onun kisvesine bürünürdü. İman, sadece bizi Allah’a bağlayan bağ değil, müşterek kıyafet, yüz ifadesi, muaşeret şekli, hulasa cemiyet hayatında nezaket ve merasim dediğimiz şeylerin, yani karşılıklı münasebetlerin tek kaynağıydı. Onu içlerinde gereği gibi bulamayanlar yahut onun emirlerine gereği gibi itaat etmeyenler de sanki her evin taşlığında veya kapının yanı başında küçük bir dolap varmış gibi onun hallerini, o kendinden geçme, çok yüksek bir varlığa bağlama ve tevekkül maskesini yüzlerine geçirmeden dışarıya çıkıp insanların içine karışmazlardı.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Sahnenin Dışındakiler, s. 21.
Eski zaman ve ona dair yaşam estetiği, bir yandan oluşma formlarının ağırlığına ve güçlüğüne tezat bir halde yitirilmenin çabukluğunu ve kolaylığını yaşarken diğer yandan aynı zaman algısı ve yaşam biçimi Bursa’da hala canlı kalan en önemli unsurların başında geliyor.Buna mimariyi de ekleyebiliriz elbette. Her ne kadar modern mimari yapı formlarını tüketim kültürü üzerinden inşa etmiş olsa da Bursa’da başta camiler, çarşılar, hanlar, hamamlar ve daha birçok mimari yapı eski zamanın cisimleştiği taşıyıcılar olarak varlıklarını idame ettirmekteler.
Zaman kavramını sadece ana ve geleceğe değil aynı zamanda geçmişe doğru da taşıdığından Bursa bir imkân olarak kabul edilmelidir. Zamanın bu üç boyutlu halinin aynı anda yaşama dâhil edilmesinin insan muhayyilesinin mevcudiyet idraki üzerinde önemli tesirleri söz konusudur.İnsan, geçmişten gelen, hali yaşayan ve geleceğe bırakılan bir kadim geleneğin taşıyıcısıdır. Bu sebeple zamanın uzamı içinde nerede olduğunu ve nereye gideceğini anlaması öncelikle nereden geldiği bilgisine sahip olmasına bağlıdır. Bursa, işte bu bilgiyi sunar bize. Bunu nasıl mı yapar?
Bursa bir denge şehridir. Zaman mekân ve insan arasındaki münasebetin kristalize olmuş halidir. O kadar ki Bursa’yla her temas varlığı bu donmuş zamanın iklimine sıkıca yerleştirir.Bu özellik sayesinde yaşamı türlü tedirginlikler ve ihtimaller ekseninde çerçevelenmiş modern özne sonsuz bir güven ve yekparelik duygusunu derinlemesine duyumsayabilir.
Yaşama formunu her defasında estetik inceliğin ve şiirsel imgelemin billur düzlemine doğru yontan bir mekân olarak Bursa’nın, titreşimlerin ve yankılanmanın şehri olduğu söylenebilir. Martin Heidegger’in varlıkla diyalog halinde tanımladığı Dasein’ın kendi rolü gereği dinleme halini yaşaması bu şehir deböylelikle mümkün hale gelir.
Bursa’da her dem varolan zaman algısını sadece geçmişin anlam halesi içinde konumlandırmak doğru değildir. Bu zaman telakkisi geçmiş-şimdi ve gelecek sıralamasında daha çok geniş zamana denk düşer.Tanpınar’ın çok isabetli bir şekilde yakaladığı özgünlük buradadır. Tanpınar bunu ‘kutlu temel zaman’ olarak tanımlayacaktır. Bursa’daki iki zamanlılığın asıl nedeni güncelin dışında, mevcut değişkenler ve dinamiklerden etkilenmeyen bir zaman algısının şehrin derinliklerine sinmiş olması ve bu zamanın şehirle her temasta açığa çıkmasıdır. Bu anlamda Bursa, zaman birliğini yakalamayı başarmış bir şehirdir.Zamanın kendine kapanmış halde bugünün dışında durması bu sebepledir.
Bursa’daki iki zamanlılık bir yandan varlığı koparılmış ve uzaklaştırılmış olduğu yere geri çağırırken diğer yandan geçmişle bugün arasındaki devam zincirini de tesis eder. Bu açıdan Bursa kendi şeklini yaratmaya muktedir olmuş bir hayatın cisimleşmiş hali olarak güncelde yaşamaya devam eder.
Tanpınar’ın tanımlaması ile ‘Bursa’nın Daveti’ varlığın karşı koyamayacağı türden bir çağrıdır. Bu çağrıda mimariden musikiye, su sesinden hamam kubbesine uzanan bir yığın etmen rol oynar. Ancak, zamanın katedilme mesafesini aşan bir hale olarak şehrin üzerinde asılı durması ve varlığın bu halenin girdabına koşulsuz dâhil olması hepsinin ötesindedir. Hayal ve gerçeğin, rüya ve hakikatin terkibidir Bursa.
Taş kaldırımlı dar yolların götürdüğü hayret, çınar yapraklarının ulviyeti, mezarlıkların ölümle yaşam birliği şehrin zaman tasavvurunda billur bir renk olarak yansır.Bir duygulanım, seziş ve idrak şehridir Bursa.Tanpınar’ın zaman, insan ve mekân ilişkisini düz yazı içinde değil de ‘Bursa’da Zaman’ şiiri ile ortaya koyması dikkatten kaçmamalıdır. Ancak şiir böyle aşkın bir birliğin izahını açığa çıkarabilir. Bunu şiir dışındaki yazı formları ile yapmak mümkün gibi gözükse de yeterli gelmeyecektir.
Bursa’ya neden yöneliriz? Bursa, anlamlandırmakta güçlük çektiğimiz ancak şiddetli bir şekilde hissettiğimiz bir çekim kuvveti ile bizi kendine doğru çağırır. Bu edilgen konumlanmadan hoşnutluğumuzda otantisite, hakikat ve merhamet kavramlarının anlamlandırdığı derin bir giz vardır. Bursa kuruluş devrinin mimarisini, estetiğini ve şiirini yansıtır. Yapı unsurları o denli zengindir ki gözümüzü nereye çevirsek eski zamanın kristal veçheleri gibi ruhumuzu saran dost mimari ile çerçevelenmiş hissederiz kendimizi. Bu, varoluşumuzu yasladığımız sonsuzluk duygusunun zirvelediği hakikatin ta kendisidir. Kadim geleneğin bilge öğretileri ile oluşmuş yaşam pratikleri arasında sayabileceğimiz davranış örüntüleri, tutumlar ve konuşmalardaki ahenk gibi daha pek çok etmen önce yüzümüze tebessüm olarak dağılır ve ruhumuzu okşayan ipek bir el olur. Sığınmanın, bağışlanmanın ve okşanmanın bahçesindeyizdir. Bursa teslim olduğumuz bir anne kucağı, dinlemekten bıkmadığımız bir şarkı, ruhumuzun yıkandığı bir ırmak gibi karşılar bizi. Orada, her zaman daima vardır.
Bütün bunları mümkün kılan asıl etmen, süreklilik ve ebediyet fikri ile geçmişten tevarüs ettiğimiz zaman mefhumudur. Bursa’da halin dışında canlı duran ve hususiyetini zaman ötesi muhafaza eden bir zaman aralığının varlığı bu şehirde yaşamı aleladelikten fevkaladeliğe taşıyan en önemli etmendir. Adının zaman ile birlikte anılması ile öne çıkan Bursa’nın başka şehirlerde olmayan, kendine has bir dokusu vardır. Bu doku, kâh göçmenlerin kimlikleri ile örülmüş, kâh hanların taş mimarisi ile çevrelenmiştir. Bu şehre Somuncu Baba, Üftade hazretleri gibi veli zatların eli değmiştir. Padişahlar, şehzadeler yetişmiştir bu şehirde. Bütün bunlar Bursa’yı inşa eden unsurlardır. Bu doku sayesinde şehre dair hemen her unsur velut bir iklimde nefes alıp vermeyi sürdürür.
Bursa’da zamanın ayrı bir aralıkta eşyaya, mekâna ve insana sirayet etmesi, şehre dair belleğin geçmiş-an ve gelecek ayrımından sıyrılıp geniş zamana taşınmasına katkı sağlar. Bu bellekte görüntü, ses ve koku hayretin ve nazın ipek makamlarında ikram edilir. Bursa’da gördüğümüz renk mavi, duyduğumuz ses su sesi ve hissettiğimiz koku da leylaktır.
Bursa’nın rengi Yeşil Türbe’ye ve şehri bir gelin gibi süsleyen yeşilliğine rağmen mavidir.Mavi aşkın bir zamanın billur rengi olarak şehri yorgan gibi örter. Tanpınar’ın ortasında yüzdüğü mavi masmavi ışık elbette Bursa’dan tebarüz etmiştir. Soylu ve kadim bir şehirdir Bursa. Ona en çok yakışanın mavi olması sebepsiz değildir.
Bursa kulaklarda bir çağıltı, gönle oksijen kazandıran atmosfer ve ruhu besleyen bir ırmaktır. Setbaşı köprüsünü kateden suların Irgandı’dan aşağıya süzülüşü,ruhu aşkın mevsimine bir davettir. Nilüfer, suları kadar ismi ile kalp boşluğunu dolduran efsunlu bir nehirdir. Hülasa Bursa hepsinin ötesinde su şehridir.
Bursa’nın kokusu üzerine düşündünüz mü hiç? Bursa ne kokar? Bu kokuda eski mimari ve musiki, şeftali ve kestane çiçekleri, bahçeli evlerden yükselen leylaklar danseder. Kalbinizi dolduran bu koku şiirin ve aşkın kokusudur. Saflığın, berraklığın masumiyetin ve mahcubiyetin kokusudur Bursa’nınki.
Bursa’daki geniş zaman algısının teşekkül etmesine sebep olan unsurlardan biri de mezarlıklardır. Emirsultan ve Pınarbaşı mezarlıkları başta olmak üzere şehrin hemen her yerinde var olan irili ufaklı mezarlar şehirde ölümle yaşam arasındaki birlikteliğin mermer işaretleridir. Bununla birlikte sokak aralarındaki yatırlar, türbeler ve isimsiz mezarlar gündelik yaşamın canlılığında yüzeyde seyreden bilinci aniden ölüm düşüncesinin derinliğine atar. Bu karşılaşmaların sıklığı bir süre sonra insan muhayyilesinde ölüm ve yaşam arasındaki çizgiyi silikleştirir. Zamandaki yekparelik hissi bu şekilde sağlanmış olur.
Bursa’da, yaşamın ritmi, gündelik rutini, insanlar arası münasebet, yardımlaşma gibi gündelik yaşama dair unsurlar da zaman tasavvurunu biçimlendiren etkenlerdendir. Hanlarının ve çarşılarının bolluğu sebebiyle Bursa, ticaretin canlı olduğu ve zanaatkâr, tüccar ve esnaf sınıfının yaygın olduğu bir şehirdir. Bu, algıyı ticaret ilkelerinin ve esnaf ahlakının egemen olduğu bir düzleme taşır. Haksız rekabet, büyük olanın küçük olanı ezmesi gibi modern kapitalist baskı mekanizmaları Bursa’da geçerliliğini yitirir. Bu şehirde büyük küçük hemen her esnaf kendi çapında ticari faaliyetini biri diğerine tehdit oluşturmadan yürütebilir. Tüketim kültürünün metalaştırıp dolaşıma soktuğu pek çok unsur sözkonusu Bursa olduğunda imkânsızlaşır. Bu şehirde eşya da mimari de, canlı organizma gibi nefes almaya devam eder. İnsanlar arası münasebetin muhlis yüzü ve ticari faaliyetleri merhamet ikliminde seyretmesi şehrin zaman eşiğindeki süreklilik imkânını güçlendirir. Esnaf şefkatli bir baba gibi müşterileri karşılar ve para kazanmaktan ziyade gönlü, ruhu hoşnut etmek için adeta çırpınır. Bursa bu sebeple kendisine güvenle yöneldiğimiz kadife kucaktır.
Bursa ahengini, mimarisine ve beşeri zenginliğine olduğu kadar coğrafi özelliklerine de borçludur. Keşiş dağı olarak da bilinen Uludağ’ın koruyucu eli şehrin üzerinde dini bir motif gibi durur. Bursa’dan yükselen türlü seslerin dağın eteğine çarpıp yeniden kendine dönmesi bu akisleri ezel duygusuna doğru genişletir. Bursa’dan çıkan her şey yeniden Bursa’ya döner. Her şeyin aslına rücu etmesi bilgisi bu şehirde varlık kazanır.
Bursa, Tanpınar’ın saat, zaman, mekân ve insan kavramlarını bir araya getirdiği tek şehirdir. Eski zaman ahengini taşıma gayreti, aşınmaya ve kaybolmaya karşı mukavemeti sebebi ile Bursa vazgeçilmezimizdir. Tasavvufi ve mimari bütünlüğü muhafaza etme kaygısı dönem dönem Bursa’ya ek mimari yapılar katmayı engellemiştir. Mustafa Armağan’ın dikkatli tespiti ile Mimar Sinan’ın bu şehirde bir eserinin olmaması Bursa’yı koruma ve süreklilik halkasını koparmama özeninin neticesidir.
Tanpınar’ın Bursa’da bulduğu insicam, yaşam tarzı, tasavvuf öğretileri ve mimari doku ile oluşturulmuş özel bir hususiyetti. Şehirde birbirini adeta yaratan ve yaşatan canlı bir kültür vardı. Bu, zamanın neresinden bakılırsa bakılsın aynı saflık ve kesinlikte görülebilen müşahhas bir resimdi. Bu resim, Tanpınar’ın belleğinde canlı olduğu kadar, belleği de bu resimde yaşamayı sürdürüyordu. Bursa bugün de bu resmi yitirmiş değil. Hala mukavemetini sürdürüyor, sürdürecek de.
Eski zaman ahengi öncelikle yaşamın gündelik akışında tezahür eden insanlar arası münasebetin ritmi ve düzeniydi. Bu rejim saatin akışındaki harikuladelikle denkti. Hayatın anlamlandırılması ve algılanması bir arayışın neticesinde değil yapılaşmış formların içinde vuku buluyordu. Bursa bu nizamın yaşandığı kutlu bir belde, su seslerinin geceye eşlik ettiği rüya şehirdi.
Bursa, eski zaman ahengini kendi insanı, müziği ve mimarisi ile oluşturduğundan bozulmadan kalabiliyor.Müdahale edilmesine rağmen bu müdahalelere karşılık yeni formlar kurabildiğinden, bakiyesinden yeni cevaplar geliştirebildiğinden Bursa hala canlı ve velut. Bursa’nın yeni görüntüsünü zamanın elbisesini giyinmek kavlinden okuyabiliriz. Bu kaçınılmazdır. Önemli olan şehrin zaman ikliminin değişmeden kalabilmesidir.
Şüphesiz değişme kaçınılmazdır. Her şey değişir. Zaman, insan, ilişkiler dinamik bir süreçte oluş halini yaşarlar. Her dönemin kendine has ilişki örüntüleri, zaman, mekân ve eşya idraki söz konusudur. Her insan da bu nedenle kendi zamanının insanıdır. Aksi halde nostaljinin üretken olmayan karanlığında kapalı kalmak tehlikesi hep vardır. Önemli olan değişme ile birlikte nelerin hangi formlarda muhafaza edildiği nelerin dönüştüğüdür. Tanpınar’ın “değişerek devam etmek, devam ederek değişmek” olarak özetlediği şey tam da budur.
Bursa, eski zaman ahengi içinde gördüğümüz Bursa’dan elbette çok farklıdır. Ancak Bursa’da devam eden değiştiğini gördüğümüz şeylerin eski ile olan münasebetini yitirmemiş olmasıdır. Asıl fakirleştirici olan bu devam zincirinin kopmuş olması olurdu. Bursa’da bulduğumuz oksijende, yaşayan, canlı ve dinamik seyrin geçmişle olan temasının kesilmemiş olmasının payı vardır.
Tarihin her dönemi kendi zamanının toplumsal ortamını, düşünce dünyasını, insanını yaratır. Her dönemin kendine özgü yaşam tarzı, insan karakteri ve mimarisi vardır. Bu dönemleri evvelki ile sonraki arasında oluşmuş evrelerin toplamı olarak görmek gerekir. Hal işte bu dönem silsilesinin son halkasıdır. Hali anlamak için mevcut oluşum hareketine olduğu kadar öncesine de bakmak gerekir. Bu bakma gerçekleştiğinde güncelde tenhaya çekildiği görülen birçok unsurun bir önceki dönemde yaşamın en canlı unsuru olduğu gerçeği ile karşılaşılır. Şimdi içinde hayatiyetini sürdüren ögelerin seyir sürecini bugünden çok geçmişe giderek anlamaya çalışmak isabet olur.
Her dönem kendi bütünlüğü içinde değerlendirilmeli ve anlaşılmalıdır. Bu bütünlük ihtiva ettiği değişkenlerin toplamının terkibidir. Yaşam tarzı, düşünce sistemi, dini ve ahlaki öğretileri, mimarisi, insan karakteri birleşerek o dönemin toplum nizamını tesis eder. Bu nizamda neyin ne şekilde konumlandığı birçok unsurun birbiri ile olan münasebeti neticesinde teşekkül etmiştir. Bu birbirine bağlı unsurların vücuda getirdiği nizam içinde düşünce tarzı, konuşma biçimi, tutum ve davranışlar gibi, giyinme, eğlenme ve çalışma biçiminin de dönemden döneme farklılaşması tabiidir.
Eskiler kendilerine has bir hayatı yaratmış ve yaşamışlardı. Eski zaman ahengi Bursa’da bir iç âlem nizamı olarak yaşamaya devam etmektedir. Diğer yandan şehrin görünümü geçmişten bugüne yaşadığı yangın ve deprem gibi önemli hadiseler sebebiyle hayli değişmiştir. Bunun dışında Cumhuriyet sonrası Ahmet Vefik Paşa döneminde şehrin imar ve bayındır düzenlemeleri farklılaşmış Bursa bugünkü haline yaklaşmıştır. Günümüzde ise özellikle alışveriş merkezleri, mağazalar, yeni yerleşim alanları, göç, sanayileşme, üniversite gibi birçok etmenin şehrin genel karakteri üzerinde belirleyici etkisi olmuştur. Bugün Bursa’da geleneksel sokak ve çarşı dokusu korunmuştur. Ancak şehir doğu-batı ekseninde genişlemesini sürdürmüştür. Yeni yerleşim alanları ve mutenalaştırma(gentrification) fonksiyonları Emirsultan gibi eski semtlerin görüntüsünü farklılaştırmıştır. Özetle Bursa o eski Bursa değildir.
Bursa hala geçmiş zaman ahenginin dinginliği içinde gelişme formunu devam ettiriyor. Yeni ilişkiler, hareketler, mimari formlar şehre eklemlenirken eski kadim kültürün kuşaktan kuşağa aktarımı eski canlılığında olmasa da sürüyor. Emir Sultan, Ulu Camii, Yıldırım, Murat Hüdavendigar gibi camiler, Somuncu Baba, Üftade Hazretleri gibi kutlu zatlar din ve tasavvuf bilincini diri tutarken, bu yaşam algısının cisimleştiği toplumsal ilişkilerdeki esneklik, hoşgörü ve merhamet hayatiyetini koruyor. Bursa’da çarşılar, hanlar, medreseler eski ilişki örüntüsü içinde faaliyetlerini devam ettirmeseler bile mimarileri ile başka bir zamanı ayakta tutmaya devam ediyorlar.
Bursa, devam eden bir geleneğin şehri. Zamanın en geniş hali. Belki Tanpınar’ın rüya bütünlüğünden uzak ama Benjamin’in söylediği gibi fragmanlarda varlığını sürdürüyor. Bu sebeple eski zaman ahenginin gerçek imgesi uçmuştur belki ama hakikat yerli yerindedir.Bu hakikati bulmak içinse parçaların kendisine yönelmek yeterlidir. Bursa bu parçaların saklandığı gizli bir sır küpü olarak varlığını geçmişten geleceğe taşımayı sürdürüyor. İnsan bilincinin kesintisiz akışı içinde zaman birliğini koruyarak.
Tanpınar’dan sonra Bursa hala yerli yerinde mi? “Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,/Serpilen aydınlıkta dalların arasından/Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman/Sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak” dizeleri ile bu soruya yanıt verilebilir. Elbette Bursa’da hala her şey yerli yerinde. Bursa sükûnetin geniş bahçesinde terkibini koruyor. Otantik bir hakikat âleminden dışarı el sallıyor.
Not: [1]Bu yazı Bursa Osmangazi Belediyesi tarafından 2012 yılında düzenlenen Tanpınar Edebiyat Yarışması kapsamında öne çıkan makaleleri içeren “Bursa: Geçmiş Zaman Nöbetçisi” adlı kitapta yayınlanmıştır. Ayrıntılı bilgi için bknz. Bursa: Geçmiş Zaman Nöbetçisi, Bursa Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2012, Bursa.
Olgun Gündüz
İZDİHAM