20 Şubat 2025

Önem Sırası

ile onurkorkmaz

Akşam olunca şu ikisinden birini yaparım. Hiç değilse bir süredir bu böyle —Ya Hiçse? Orasını bilemem. Ya gidip ilkin bir yerde çay içerim ya da doğruca eve giderim. Bugün ikincisini yaptım. İşten çıktım; ekmek fırınına iki buçuk lira fazla vererek bir baget ekmek aldım; tost makinası var evde nasılsa. Paketteki sigara durumunu yokladım, yeterli; bu yüzden başka hiçbir yere uğramadan doğruca, evet.

Fazla güzel olduğu için insanın cesaretini kıracak o afet-i devranı mesela, hiç düşünmedim yol boyunca. —Ya hiç değilse? Burasını da. Yoldayken o dilber-i ranayı düşünmem zaten; dükkânın önüne sigaraya çıkınca düşünürüm sadece. Çok sigara içmemin sebebi bu değil. İçerisinde başka bir insan olan, yani bir değişken barındıran veya tam manasıyla bir bilinebilirlik ihtiva etmeyen meseleler için kesin yargılarda bulunmak beni rahatsız eder ancak ziyadesiyle belli ki kutusunda mavi renkli olan boncuklardan hiç kalmamış. Buraya tekrar döneriz. Apartmanın önüne vardım. Önce apartmanın dış kapısından girdim; dairem ikinci katta olduğu için aradaki merdivenleri çıktım. Dairemin kapısına vardım. Anahtarı buldum. Kapıdan da geçerek eve girdim.

Apartmanın önüne vardıktan sonra eve girmek için sırasıyla bunları yapmak zorundaydım çünkü binanın müteahhidi, o temeli attırırken bunu açıkça belirtmiş ve ben bu daireyi tuttuğum gün bunu kabul ettiğimi söylemiştim. Kira sözleşmesinde imzam duruyor. Biraz düşününce ama çok değil; bunu da bir çeşit izafiyet teorisi sayarım. Bina yaşça benden biraz daha küçük ama akran sayılırız. Gelgelelim, bu mecburiyetle ilgili bir sorunum yok. Aslında işleri oldukça kolaylaştırıyor, eve girmek için insanı kendine mecbur eden bu sıralama. Böylelikle önce merdivenden mi çıkacaktık yoksa apartman kapısından mı girecektik diye kafa yormaya gerek kalmıyor. Kim bilir belki de günün birinde varınca apartmanın önüne, bu sıralamayı karıştırmadan geçebilecek mecali beni daha işten çıkmadan terk etmiş bulabilirim kendimi. Olmayacağını taahhüt kim edebilir? —Hiç kimse. Ya değilse?

Sakın ama sakın sanmayın ki evlerine, balkonlara tırmanıp pencereden girmeye çalışanlar; anahtarlarını unuttu ve çilingire ödemek istedikleri bir ücret yok. Anahtarları hatta ve hatta yedek anahtarları bile var; hemen üst kattaki teyzede emaneten ve tek bir telefonla geri ödeme beklemeksizin borç verebilecek insanlar da tanıyorlar —Ah şu mobil bankacılıktaki hız. Ama işte insan bazen sıralamayı karıştırıp doğrusunu bir türlü tutturamayınca daha kestirme yollar arıyor. Bilmek önemli tabi hangi işin ne zaman ve hangi sırayla yapılması gerektiğini bilmek önemli. Maazallah kendi evine giremeyebilir sonra insan. Bunlar önemli konular.

Önemli olan konulardan devam edecek olursak; hangisi daha önemli: Süreğenin oluşu mu, nihayetin erilmişliği mi? Olur niye olmasın. Bazen denebilir ki nasıl olursa olsun da yeter ki evde olayım. Başlatmayın şimdi öneminden de sırasından da. Gelgelim tam manasıyla bir bilinebilirlik içeren meselelere. Nedir o meseleler? Derginin son sayısında da dendiği gibi: Bütün yolculuklar, yolculuktur işte. İşten eve, evden işe.

Onur Korkmaz
İZDİHAM