Osman Hamdi Bey Ve Ninja Kaplumbağaları
Pizza satışlarında artışların yaşandığı dönem, çocukların ailelerine ısrarla ‘pizza yiyelim’ diye sabah akşam kavga ettikleri dönemi; yani Ninja Kaplumbağaları izlemek için sabah saatlerinde televizyon başına geçen çocukları hatırlatır. Açıp sıkılmadan bu çizgi diziyi, rahatlıkla izlediğimi itiraf edebilirim. Çünkü ilerleyen yaş ile beraber çizgi dizilere/filmlere yetişkin gözüyle bakıldığında, çeşitli soruların da etkisinde kalınmaya başlanıyor. Örneğin, herkesin bildiği gibi kaplumbağalar, hayvanlar âleminin en yavaş hayvanları arasındadır. Aynı zamanda birçok medeniyete konu olan hayvandır. Osman Hamdi Bey’in eserine konu olduğu gibi, beyaz perdenin de sık sık değindiği bilinir. Lakin var olan sanata dair bazı sorular yönelttiğimizde karşımıza çıkan sonuçlar ilginç bir boyuta ulaşabiliyor.
Osman Hamdi Bey ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ (Kaplumbağalı Adam) eserini ele alırken neden başka bir hayvan değil de kaplumbağayı seçti? Ninja Kaplumbağalar çizgi dizisinin yapımcıları, savaşçı olarak neden en yavaş hayvanı ele almak istediler. Aslında bu eserlere konu olabilecek farklı hayvanlar da yok muydu? Olayları tarihsel çizgide ele aldığımızda Osman Hamdi Bey’in, Ninja Kaplumbağalar çizgi dizisinden etkilenme ihtimali de yoktur. Çünkü bu tablonun yapılış dönemi 1906 yılıdır. Çizgi dizinin ortaya çıkış tarihi ise 1984’e dayanır. Peki Osman Hamdi Bey’in yaşadığı coğrafyaya ‘kaplumbağayı eğitmek’ gibi bir kavram nereden geldi? Bu sorunun cevabı düşündürücü bir şekle bürünebilir. Ancak kültürleri biraz araştırırsak eğer, elimize ulaşan en önemli sonuç, uzak doğu kültürü olacaktır.
Çin inançlarındaki bir anlayışa göre dilin oluşma şekli, kaplumbağanın sırtındaki çizgilerden yola çıkarak yazının sırrına erişmesi ve sırrı Çin imparatoruna öğretmesiyle başlar. Japon ve Kore dillerinin, Çin dilinden bir hayli etkilendiğini de biliyoruz. O yüzden uzak doğu kültüründe kaplumbağa, büyük öneme sahiptir. Çizgi diziye gelindiğinde ise yapımcılar, çizgi roman hikâyesini yazarken, hikâyenin ana kaynağının, ‘Japon İntikam Hikâyesi’ olduğunu belirtirler. Usta Splinter, The Foot Ninja klanının en büyük savaşçılarından birisi olan Hamato Yoshi’nin evcil faresidir. Savaş tekniklerine dair bildiği bütün bilgileri sahibini izleyerek öğrenmiştir. Hamato Yoshi, rakibi Oroku Nagi’yi sevdiği kadın yüzünden öldürünce, Japonya’dan kaçarak Amerika’ya gelir. Oroku Nagi’nin kardeşi Oroku Saki (Yani Shredder), ölen kardeşinin intikamını almak için Amerikan Foot Ninja klanının başına geçer ve Hamato Yoshi’yi bularak öldürür. Usta Splinter ise mutasyona uğramış dört kaplumbağayı eğiterek ustasının intikamını almak ister. Usta Splinter, merakı olduğu sanat kitaplarına başvurarak kaplumbağalara farklı isimler bulur. Rönesans Dönemi ressamlarının isimlerini, bu dört kaplumbağaya verir. Kaplumbağalarımızın, insanlar gibi bazı zaafları vardır: Öfke, oburluk, çok bilmişlik gibi… Bu zaafları törpülemenin en yolu ise onları savaş sanatı ile eğitmektir.
Osman Hamdi Bey’in eseri ise, babası ile yaptığı mektuplaşmalarda 1869 yılında Fransa’da yayınlanan Le Tour Du Monde Dergisi’nde yer alan bir gravürle bağlantılıdır. Babasına bu gravürü mektubunda anlatmıştır. Gravürdeki yaşlı adam, elindeki müzik aleti ile kaplumbağaları yönlendirmeye çalışır. Bu gravürde, Koreli kaplumbağa terbiyecileri resmedilmiştir. Terbiyeciler, müzik ile kaplumbağalara hareketler yaptırmaya çalışırlar. Ancak kaplumbağanın yapısı gereği bu iş, bir hayli zordur ve uzun zaman ister. Osman Hamdi Bey’in eserine dair incelemelerde, tabloda yer alan yaşlı adam da kendisi olarak değerlendirilir. Elindeki müzik aleti ile beraber kaplumbağaları eğitmeye çalışır. Ancak yüzündeki yorgunluk ve durgunluk, bu işin ne kadar zor olduğunu gösterir. Tabloya dair, birçok görüş geliştirilmiştir. Bu görüşlerden birisinde, eserdeki kaplumbağaların, dönemin ağır ilerleyen bürokrasisini temsil ettiği ve eleştirel çerçevede geliştirildiği söylenir. Başka bir görüşte, kaplumbağaların toplumu temsil ettiği ve ancak toplumsal ilerlemenin sanatla yani müzikle olabileceği vurgulanır. Tablonun üst kısmındaki yazıda ise şöyle bir not yazar: “Kalplerin şifası sevgi ile buluşmaktadır.”
Her iki eserin ortak noktasına baktığımızda ‘sanatı’ görmekteyiz. Usta Splinter, evlatlarını eğitmek için savaş sanatı taktiklerinden yararlanır; Osman Hamdi Bey ise bu işi, müzik, sabır ve sevgi sanatı ile yaptırmaya çalışır. Tabii ki bizler Osman Hamdi Bey’in yöntemini tercih ediyoruz. Ancak bundan önce dikkat edilmesi gereken başka bir mesele vardır: Tabloda yer alan kaplumbağalar toplumun kendisini temsil etmektedir. Sartre’nin deyişiyle: Toplum, tedavisi olmayan bir hastalıktır… Bu hastalığı ister zihinsel olarak tanımlayın isterseniz de ruhsal, ancak gerçeğin ta kendisidir. Toplumun kendisini eğitmek sabır ve zaman ister. Ama sadece bu durum yeterli değildir. Bugüne kadar birçok sanatçı bunu icra ettiği sanatı ile yapmaya çalışmıştır. Sanatçı kendisi veya toplum için birçok eser ortaya koymuştur. Ancak insanın medeniyetinin bulunduğu konuma değindiğimizde; bu denli ruhsuz insanların ‘fabrikalarda mı yetiştirildiği’ düşüncesi akılları karıştırır. Yoksa sanatçılar ruhun gıdası olan sanatlarını tam olarak yapamamakta mıdır? Belki de eksik olan başka noktalar vardır. Acaba Zarifoğlu, “Bir kalbiniz vardır onu tanıyınız,” derken, sadece kalp denen kas yığınından mı bahsediyordu? Yoksa sevgiden mi; sevgiyi terbiye edenden mi?
Muzaffer Bilsin
İZDİHAM