Kösem Sultan
Hırsın yaptırımlarına bırakılınca insan, insanlıkla ne kadar alakası kalıyor takdirinize kalmış. Şimdi anlatacağım hikâyede bir kadın yok ortada yalnızca bir hırs var, bir insan yok yalnızca hırs var. Hırsında boğulmuş, hırsa bürünmüş, hırs olmuş. Para, şan, mevki… Hırsın hikayesi.
1590 yılında Bosna’da dünyaya gelen Anastasya henüz çocuk yaştayken yetim kalmıştı. Fakir bir çiftçinin kızı olan Anastasya güzelliğiyle dikkat çeken bir çocuktu. On beş yaşına geldiğinde Bosna beylerbeyinin de fark ettiği güzelliği Osmanlı Sarayı’na hediye edilmeye layıktı. İstanbul’a kızlar ağası olarak geldiğinde gördüklerinin ağırlığını kaldırmaya çalışan yeni doğmuş bir bebek gibiydi.
Çamurlu yollarda düşe kalka dolaşan minik ayaklar şimdi Nil mermerlerini aşındırıyordu. Bunu hazmedebilmek kısa sürmüştü onun için. İpek perdeler arasında attığı her adıma cevap olarak eğilen başlar karşısında yürümeye başladı,. Balık sudan çıkmış ve gözünü dağların fethine dikmişti. Ruhuna sızan zenginlik, fakirliğin mütevazı ve çekingen alıcılığını yırtmış ve iştahının alıcılığını kocaman bir girdap haline getirmişti. Sultan I. Ahmet, döneminin en yüksek zirvesindeydi dolayısıyla rota belirlenmiş oldu.
Yadsınamaz bir zekâya sahip olan Kösem, güzelliğine biraz işve biraz cilve iliştirerek salınmaya başladığı koridorlarda ağını ören bir karadul edasıyla bekliyordu Sultan’ı. Çok genç olan Sultan’ın direnci çabuk kırıldı, yelkenler suya indi ve Kösem artık hasebiydi. Yükseklerde yaşayabilmek için doruğun fethi yeterli değildi. Hâkimiyetin sürekliliği için zirvenin yanında eteklerinin de ele geçirilmesi gerekiyordu. Ve sonunda sarayı hâkimiyeti altına almayı başardı. Nüfusunu kabul etmeyen kalmamıştı. Huzurundan çekilenler bile arkasını dönerek çıkamıyordu dışarı.
Sahip olduğu bu itibarı padişah ile paylaşmak zoruna gitmiş olduğundan mıdır bilinmez, I. Ahmet genç yaşta vefat etti. Kocasının ölümüyle devlet ve işlerinin kendisine kalacağından emindi. Ta ki I. Mustafa tahta geçene kadar. Onun, devlet işlerine karışması Kösem’de huzursuzluk yaratmaya başlamıştı. Ama akıl hastası olan I. Mustafa pek çetin bir engel değildi. Dolayısıyla tahttan indirilmesi de kolay oldu. I. Mustafa, Fatih kanunlarının tersine öldürülmemişti ve o zaman olduğu gibi şimdi de sarayda kuytu bir odaya kapatıldı. Fakat Kösem’i daha çetrefilli bir iş bekliyordu.
Saltanatının tadına doyamadığı bu diken üstünde geçen günlerde bir türlü rahat bir nefes alamıyordu. Hakkı olan tahtta(!) gerile gerile oturacağı günleri iple çekiyordu.Sultan Ahmet’in başka bir kadından olma oğlu II. Osman (Genç Osman)’ın tahta geçmesiyle Kösem’in huzursuzluğu hat safhaya erdi. Fakat bu gelişme Kösem’e karşı daha zor bir oyun ve daha dişli bir rakip hazırlıyordu; II. Osman’ın annesi Valide Sultan. Mahfiruz Hatice Sultan’ın başka bir kadınla iktidarı paylaşamayacak kadar kıskanç olması, Kösem Sultan’ın eski saraya gönderilmesine yol açtı. Kafesteki bir aslan şüphesiz özgür bir aslandan daha öfke ve kinle doludur. Mahfiruz Sultan’ın hükmü uzun sürmeyecektir.
Özer Turan
İZDİHAM