İzdiham Dergi

Raşit Ulaş: Artık Dış Dünyayla Bağımı Eskisi Kadar Yoğun Kurmuyorum

İbrahim Varelci: Kavga Başlıyor, dedin ve şiir dünyanın kapılarını açtın. Kavganın yüreğinde olmayı çok seviyorsun, şiirini besleyen ana damar budur diyebilir miyiz?

Raşit Ulaş: Aslında bu durum benim için hep dezavantajlı oldu ve bana önyargıyla bakılmasına sebep oldu. Hatta beni dışarıdan tanıyan birçok insan sürekli bağırıp çağıran, kaşları çatık, öfke dolu bir adam olarak sanıyor fakat öyle değilim elbette, “âlemci neşeli bir delikanlıyım” : ) Şaka bir yana, bir insan neden öfkelidir, bunu sormak gerekiyor. Öfke umuttan ve beklentiden gelir. Benim bu ülkeden beklentilerim hep büyük oldu, çok büyük. İlk gençlik çağımızı büyük idealler, büyük hedeflerle geçirdik. Kendimizi hep “Büyük Türkiye Rüyası”na hazırladık. Belki safdillikti ama buna inanmıştık. Benim o dönem yazdıklarım öfkeden uzak, umut dolu şeylerdi. Çünkü beklentim ve umudum vardı. Geldiğimiz noktada rüyamızın bir kâbusa döndüğünü görmek çok yaralayıcı oldu. Büyük bir hayal kırıklığı oldu benim adıma. Mücadele ettiğim, hayal kurduğum, bütün varlığımla yaşamaya çalıştığım o rüyanın böyle bir kâbusa dönmesi beni oldukça yaraladı ve bu da öfkeyle dışarı çıktı. Kavga Başlıyor’da şiirimi besleyen ana damar bu oldu, evet çünkü o dönem “içeriden” birinin bu sözleri yazması gerekiyordu. “İçeriden” şairlerin neredeyse hepsi maişet telaşında olduğu için kimse şair tavrının ne olduğunun, ne olması gerektiğinin farkında değildi yahut farkında değil numarası yapıyordu. Ben o şiirleri her şeye rağmen yazdım. Sonuçlarını ve bedellerini göze alarak. Hâlâ da o bedelleri ödüyorum çünkü şair namusu aksini yapmama engel oldu.

İ. V: Şair tavrı dedin. Türk şiirinin en çok sevilen genç şairlerinden birisin. Bu dönemlerde bir şair tavrı olması gerektiğine inanıyor musun? Nedir şairane yaşam dedikleri?

Raşit Ulaş: Holderlin’in meşhur o sözünü bilirsin: “İnsan yeryüzünde şairane mukimdir.” Diğer milletlerle bizim şairane tavrımız arasında fark var. Avrupa’da fikir, akademisyenler ve filozoflar üzerinden ilerler, Türkiye’de ise modernleşme döneminden beri, Namık Kemal, Şinasi, Ziya Paşa’yı başlangıç olarak sayarsak fikir ve ideoloji hep şairlerin omzunda oldu. Yani memlekette olup biten her şey şiirin konusuydu. Bunu salt siyasi şiir olarak değerlendirme. İnsana ait olan her şey, aşk, kavga, öfke, üzüntü, sevinç, siyaset, ekonomi her şey şiire dâhil oldu. Şairane yaşam dedikleri Cemil Meriç’in “fikir namusu” dediği şeyle aynı aslında. Şair gözü kulağı açık olan insandır, yuları olmaz, tasması olmaz, ele avuca sığmaz, laf söz dinlemez. Aslında şiiri şiir, şairi de şair yapan şey içinde yaşattığı o yaramaz çocuktan başkası değil. Şair ne zaman büyür de hesap kitap yapmaya başlarsa, önünü sonunu düşünür ona göre hareket ederse, ne zaman attığı taşın hangi kuşları ürküteceğini düşünürse, yani şair ne zaman korkarsa işte şiir o zaman onu terk eder. Âşık olduğu zaman hesapsızca olan, kavga edeceği zaman hesapsızca eden, söz söyleyeceği zaman kime dokunacağını düşünmeden yalnızca gerçeği ve doğruyu söyleyen insandan başkası değil şair.

İ.V: Yeni kitabın “Birçok Yolculuğun Tamamlanmamış Hikâyesi” çıktı. İlk kitaba nazaran isimden bile bir sakinleşme olduğunu görüyoruz. Senin tamamlanmamış yolculuklarının hikâyesi nedir?

Raşit Ulaş: İlk kitabım çıkmadan evvel kafamda üç kitaplık bir sistem kurmuştum. İlk kitap Köroğlu izinden, ikinci kitap Karacaoğlan izinden, üçüncü kitap da Yunus izinden gidecekti. Kavga Başlıyor Köroğlu’nun izinden gitti. 21. yüzyılda Köroğlu’nun ruhuyla yazdım o şiirleri. Bu kitap ise Karacaoğlan’ın izinden gitti. Zaten kitabın üçüncü bölümünde de Karacaoğlan üslubuyla, onu selamlamak için biraz da anakronik olan şiirler yazdım kasıtlı olarak. Ama kitabın bütünü, ilk kitabın öfkesinden bariz ölçüde arındırılmış oldu. Artık dış dünyayla bağımı eskisi kadar yoğun kurmuyorum çünkü. Siyasi beklentiler ve mücadelelerden kendimi çekerek kendi içime dönmenin peşine düştüm. Bu da beni, insani hisleri daha gerçek ve yoğun yaşamaya itti. Birçok Yolculuğun Tamamlanmamış Hikâyesi, aslında benim kendime döndüğüm zamanların kitabı. İçinde birkaç tane siyasi şiir olmakla birlikte genel itibariyle birçok hayal kırıklığının ardından yaşanan sessizleşmenin kitabı. İçinde hâlâ kavgacı unsurlar görülebilir fakat “kavgadan korkmuyorum ama kavgadan kaçıyorum artık” dedim bir bakıma buradaki şiirlerle. İlk gençlik zamanlarımda siyasi mücadeleler neticesinde gönlümce yazmaya fırsat bulamadığım aşk şiirlerini de yazdım bu kitapta, iki tane münacaat yazdım, oğluma bir şiir yazdım. Yazmayı geciktirdiklerimin bir kısmını yazdım yani. Şekil ve üslup olarak modern şiir unsurlarını kullanarak, aslında duyuş ve yer yer de form olarak hece şiirine yaklaştırdım şiirleri.

İ. V: Sevdanı bile kavga edercesine anlatıyorsun. Kavga derken, şiddete meyyal olmayı kastetmiyorum elbette, bir mücadelenin, aşılması güç engellerin, uzak mesafelerin şiirlerini okuyorum kitapta. Bu cesurca şiir söyleme şevki nereden kaynaklanıyor?

Raşit Ulaş: Tutku benim için en önemli his. Eğer kendimi ait hissettiğim bir halin içindeysem, o mutlaka tutku dolu olmalı. Bu tutku da beni hemen hemen bütün korkulardan beri tutuyor. Şiir yazarken önünü sonunu pek düşünmüyorum. Bir şey söylerken, eğer inanıyorsam “insanlar ne der” kaygısını yaşamıyorum. Beni diri tutan da bu. Şiire olan tutkum hiç değişmedi, hiç azalmadı, hâlâ ilk günkü heyecanımla, titizliğimle yazmaya çalışıyorum.

İ. V: Sadece şiir yazmıyorsun, radyo programı sunuyor, Youtube’da videolar çekiyor, Instagram’da düzenli canlı yayın yapıyorsun. Ciddi anlamda takip edip merak edenin var. Acaba Raşit şimdi ne yapacak diye? Tüm bunları bir arada nasıl yürütebiliyorsun çok merak ediyorum?

Raşit Ulaş: Bir önceki soruda vermiş oldum aslında bunun da cevabını, tutku. İnandığım ve yapmak istediğim bir şey olduğunda onu yapmak için uğraşıyorum. Niceliğinden yahut yaygın kitlelere ulaşmasından ziyade, niteliği önemli benim için. Çalışmak, hele ki sevdiğin bir şey için çalışmak beni yormaktan çok diri tutup dinlendiriyor. Bu şevkle hep daha fazlasını yapmak için uğraşıyorum aslında. Daha yapmak istediğim şeyler var elbette.

İ. V: Sinemayla ve senaryoyla ilgilendiğini biliyorum, yakın zamanda bize bir müjdeyle gelecek misin?

Raşit Ulaş: Belki 10 senedir aklımda hep sinema ile ilgili bir şeyler yapmak vardı fakat hayat şartları buna izin vermedi. Şimdilerde ise o fırsat elime geçti. İstanbul Film Akademi’de, Ezel Akay’ın atölyesinde bir senedir senaryo eğitimi alıyorum, bu süreç zarfında uzun metraj çekilmek üzere beş altı tane kaleme alınmış hikâyem var. Birini ise senaryo olarak yazmaya başladım. Orta vadede kendi filmlerimi yazıp çekmek istiyorum. Anlatacak hikâyelerim ve sinemada söylemek istediğim şeyler var. Sinemayı da şiirden pek farklı görmüyorum aslında. Birbirine çok yakın iki sanat. Bu sıralar zihnim hep sinema ile meşgul, kendimi bu konuda yetiştirmeye çalışıyorum. Pandemi süreci izin verir vermez bir kısa film çekeceğim, ardından ise kafamdaki hedeflere yürümeye devam edeceğim.

Kitap temini için: https://www.otuken.com.tr/rasit-ulas-bircok-yolculugun-tamamlanmamis-hikayesi

İZDİHAM

Editör: İbrahim Varelci

Exit mobile version