Reşit Bitken, Bir Taşranın Anatomisi
Her nerde değilsem orada mutlu olacakmışım gibi gelir
Charles Pierre Baudelaire
2022-2023 yılı ödüllü filmler açısından taşra kompozisyonlarıyla geçti desek yeridir. İlk önce Alper Emre’nin ödüllü filmi ‘Kurak Günlerini’ seyrettik. Şimdi ise merakla beklediğimiz Yönetmenin Nuri Bilge Ceylan’ın olduğu, senaryosunun ise Akın Aksu’nun yazdığı ‘Kuru Otlar Üstüne’ filmini nihayet 29 Eylül’de biz sinemaseverlere sunuldu. Film ödülleriyle birlikte geldi: Nuray karakterini canlandıran Merve Dizdar Cannes’te en iyi kadın Oyuncu ödülüne layık görüldü; Şimdilerde ise Oscar’a aday gösterildi.
Filme gelirsek eğer özetle resim öğretmeni Samet’in(Deniz Celiloğlu) ve aynı okulda görev yapan Kenan’ın(Musab Ekici) öğrenicisi Sevim’in(Ece Bağcı) hocalarına iftira atması sonucu gelişen olaylar dizisi ile başlar ve iki arkadaşın Nuray’a aşık olmalarıyla film devam eder.
Giriş sahnesinden başlayalım, geniş planda çekilmiş bembeyaz karlı bir havada minibüsten Samet Hoca iner ve yavaş yavaş köye doğru ilerler. Kar burada saflığı, temizliği ve üstüne düştüğü her şeyi sakladığı bir imgedir. Fakat Samet burada karın üstündedir ve karın örtemediği bir imajdır. NBC bu sahnede bize “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: ya bir insan yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir” sözünü hatırlatır. Tıpkı Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yabandaki Ahmet Cemili gibi…
Okulun ikinci dönemi başlamıştır ve öğretmenler odasındaki hocaların yavan ve yüzeysel konuşmalarına şahit oluruz. Bu sahnede NBC’nin eğitim sistemimize ince bir yergisini görürüz.
Samet sürekli tayinin çıkmasını bekleyen kendisine dair umudu olmayan bir resim öğretmenidir. Lojman arkadaşı Kenan ise Samet’in aksine bölge insanı olmasıyla beraber müdürlük hayaline sahiptir. İkisi de okulda sevilen hocalardandır fakat bu durum bir iftara sonucu yerle bir olur. Samet’in çalışkan ve değerli öğrencisi Sevim hocasına bir aşk mektubu yazmıştır fakat bu mektup okul araması sırasında gün yüzüne çıkar ve öğretmenler arasında yayılır. Bunu sindiremeyen Sevim kendisine taciz edildiğini iddia ederek Samet ve Kenan Hocayı müdüre şikâyet eder. Burada da çok trajik ve içinden zor çıkılacak bir sahneyle karşılaşırız. Okuldaki olaylardan rahatsız olan Okul Müdürü bu iddiayı araştırmadan ivedilikle İlçe Milli Eğitim Müdürüne iletiyor ve olayların büyümesine yol açıyor. Birlikte çalıştığı mesai arkadaşını tanımadığını iddia eden ve olayın kendisine dönmesinden korkan bir müdür profili çıkıyor karşımıza. Filmde de bu durum öğretmenlerin iftiraya ne kadar açık bir konumda oldukları da dile getiriliyor aslında. Müdür açısından ise konu hassastır ve yönetmeliği yerine getirdiğini söylemesi, bize her iki tarafında haklılığını gösteriyor. Olaylar o kadar gerçekçi çekilmiş ki bunu da bir dönem köy okullunda görev yapmış Akın Aksuya borçluyuz.
Taciz iddiasının bir iftira olduğuna herkes kani olur, akıllarda şüphe bırakmadan iş çözülür; hatta okulun son günü karnesini alan Sevim gelir ve Samet hocasından özür diler. Fakat kafamızı karıştıran bir durum meydana gelir, Samet filmin sonunda öğrencisi Sevim’in aşkının onun içinde bir şeyleri çağrıştırdığını ve duygularının hareketliliğinden bahsetmesi akıllarsa bir şüphe bıraktı! Samet’in burada iç sesini duymaktayızdır; karakterlerin içini bu kadar açması ve konuşturması NBC’den pek alışkın olmadığımız bir durumdur. Gerçi Ahlat ağacında İdris karakterini canlandıran Murat Cemcir’de hafif bir denemesini görmüştük
Taşra ve taşranın bitmeyen sıkıntıları… Sürekli taşradan kaçmaya çalışan bir genç görürüz NBC eserlerinde: Kasaba ve Mayıs Sıkıntısında Saffeti (Mehmet Emin Toprak), Ahlat Ağacındaki Sinanı(Doğu Demirkol) ve Hatice’yi (Hazar Ergüçlü) … Bu filmde ise öğretmen Samet ve solcu Feyyazı (Münir Can Cindoruk) görürüz. Aslında bu kaçış yönetmenin kendi hikayesinin filme bir yansımasıdır diyebiliriz.
NBC bu konuyu ‘Kuru Otlar Filminin’ bir söyleşisinde şöyle itiraf eder: “Hayatımızdan memnun değilsek, nerede olursak olalım başka bir yerde olabileceğimiz avuntusu bize iyi gelir.”
Gelelim Nuray (Merve Dizdar) karakterimize, geçmişi siyasi örgütlerde geçmiş ve bir patlamada ayağını kaybetmiş idealist bir İngilizce öğretmeni. Samet Nuray ile buluşma ayarlar ve görüşürler. Nuray Erzurum’da kalma tarafında Samet ise İstanbul’a dönme peşindedir, bu yüzden Samet Nuray’dan etkilense de Nuray’ın Taşrada kalma tercihinden dolayı işi ilerletmez. Samet ise evlilik hayali olan Kenan’ı Nuray’a yakıştırır ve beraber buluşurlar. Buluşmada Nuray istediği takdirde tayinini İstanbul’a malulen alabileceğini söylemesi üzerine Samet pişman olur ve hemen bencilce bir hareketle Kenan’a haber vermeyerek Nuray’ın akşam yemeği davetine gider. Ve aşkları başlar(!)
Burada Nuray ile Samet arasındaki politik-apolitik sosyolojik tartışması bize “Kış Uykusundaki” Aydın (Haluk Bilginer) ve Necla’nın (Demet Akbağ) aydın tartışması gibi çok lezzetli bir diyaloga götürdü. Benzer tartışma sahnesini solcu Feyyaz (Münir Can Cindoruk) ile eski solcu Veteriner Vahit (Yüksel Aksu) arasında da devam ettiğine şahit oluruz. Tabi buradaki sert tartışma sonucunda mekânı terk eden Feyyaz’ı bir daha göremeyiz. Feyyaz dağa mı çıktı yoksa şehre iş bulmaya mı sorusunun cevabını yönetmen biz izleyicilere bıraktı.
Yazımın sonuna doğru NBC bu filmde çoğu film eleştirmenin dediği gibi deneysel sinemasına devam etmiş. Çünkü bir sahnede Samet Nuray’ın evindeyken lavaboya gitmek için kapıdan çıkar ve hoop karşımızda film platosu ve set çalışanları, bir anda şoka uğrasak da Samet filmin içine geri dönerek lavaboya girer. Filmi izlerken neden böyle bir şey yaptı diye düşündüm durdum, Bir gün sonra kendimce şöyle cevapladım acaba NBC bize bakın bu kurmaca bir film ve daha başka anlamalar yüklemeyin mi demek istedi bilemiyorum?
Diğer bir deneysellik ise Samet’in çektiği fotoğrafları filmin içine slayt gösterisi gibi sunması bizi fevkalade şaşırttı. Tabi NBC’nin eski bir fotoğrafçı olduğunu ve bunu da yıllar sonra filmine nasıl nakşettiğini görmüş olduk. Bana bu sahne Tarkovski’nin “Ayna” filmini hatırlattı: Tarkovski filminin aralarına babasının şiirlerini serpiştirdiğini görmüştük.
Son olarak “Kuru Otlar Filmini” herkesin izlemesini bilhassa öğretmen camiasının izlemesine salık veririm. Bu arada filmin Üç saat gibi uzun olması sizi hiç korkutmasın zira “Kış Uykusu” tadında olduğunu fark edeceksiniz ve hiç sıkılmadan zamanın su gibi aktığına şahit olacaksınız. Nuri Bilge Ceylan dan yeni filmler beklemek umuduyla…
İZDİHAM
Umarım film anlattığın gibi değildir.Bişey anlamadım. “ Konu KEŞ anlatılır “