Reyhan Yılmaz, “Şeker”
İnsan düşerken -atlamış olsa bile- tutunacak bir dal istiyor. Takılı kalıp hızını kesecek bir an. Ben buradan atlarken düştüm sananlar oldu. Zaten kafası güzeldi, çok sarktı dediler arkamdan. Ayağı kaydı diyenler oldu.
Bağırdım aslında. Hâl dili ile, ben dedim, düşmedim bir uçurumdan; kandırılmadım, bağlanmadı gözlerim. Ben sarhoş değildim (Hem sarhoş olsam, böyle makul konuşabilir miydim sevgilim?) İbrahim, geldi ve devirdi içimdeki putları bir bir. Sonra dört parçaya böldü aklımı. Dört dağ başına bıraktı gitti. Kimse çağırmadı diriltmek için.
Olmayan aklım ve inadımla o gün, o masada kendime bir son buldum. Düştü diyecektiniz.
Demeyin rica ederim.
Şimdi başlayabilirim:
Oturduğum yerde, kolunu şeker almak için üzerimden uzattı.
Çok kısa bir andı. Kolunu uzatırken tuttuğum nefesi, o kolunu geri çekerken ben de içime çekmeyi akıl ettim. Siz olsanız koklamak derdiniz. Hayır, lütfen inkâr etmeme izin verin. İzin verin ki salyangoz kabuğundan hallice olan gardımı şerefle üzerimde taşımaya devam edebileyim. İzin verin tozu silinen kanatlarımla uçabileceğime önce kendimi sonra sizi ikna edeyim. İzin verin kelebek ömründen uzun olsun inadım. Gerçi siz bilirsiniz ama ben olsam inat demezdim. İnatta biraz öfke ve direniş vardır zira. (Zira?) Ben olsam bendeki hâle şey derdim.
Dua.
Âmin der gibi tuttum çektiğim nefesi içimde. Anda bir sarhoşluk. Ne üzümün suçu var ne bağbanın. İçimde bir yer lime lime lif lif ezik. Âmin der gibi diktim inadımı göğsüme. İnat demeyin siz yine de. Âmin deyin. Kaç besmele çekmeli bilmem ki kaybolan hevesi bulmak için Ethem duasına?
Amin dedim, O, şekerle dolu minik paketi parmaklarının ucunda çayına taşırken o kısa sarhoşluk anında ben dize geldim. Dile değil. Ahrazın hâli bir telaştan başka nedir anlatmaya kalktığında sanki? Dize geldim ki kırdım kalemi bir de yalan söyledim. Dedim “ben, benim”
“Bendenim” demeye varmadı dilim.
Unuttum sanmasın yaşlı bir Züleyha gibi köle pazarında ettiğim yemini. Bin bir gecenin âhını sitemini. Unutmadım yine de; o, kolunu çekerken teninden sızan demi. Üzümün de bağbanın da suçu değil bu hâl. Bir adı olsa, bir vakti, derim ki “Mesut Bir An”
Mesut geçebilecek bir ömre bedel belki.
İZDİHAM
kısa ama derin mi derin ve güzel bir öykü. kaleminize ve gönlünüze sağlık.