Sanırım kim olduğumu merak edip duruyorsun, ama sürekli bir adı olmayanlardanım. Adım sana bağlı. Aklından ne geçerse bana öyle seslen. Çok eskiden olmuş bir şey düşünüyorsan; diyelim biri sana bir soru sordu, sen de yanıtını bilmiyordun.
Benim adım bu.
Belki de bardaktan boşanır gibi yağmur yağıyor.
Benim adım bu.
Ya da biri senden bir şey yapmanı istedi. İstedğini yaptın. Gelgelelim yaptığının yanlış bir şey olduğunu söylediler-“bağışla bir yanlışlık oldu,”- ve başka bir şey yapmak zorunda kaldın.
Benim adım bu.
Belki de çocukken oynadığın bir oyun ya da yaşlanıp pencerenin yanındaki sandalyende otururken durup dururken anımsadığın bir şey.
Benim adım bu.
Ya da bir yerlere yürüdün her yan çiçek doluydu.
Benim adım bu.
Belki de bir ırmağa bakakaldın. Yanında seni seven biri vardı. Sana dokundu dokunacak. Daha dokunmadan bunu duyumsadın, anladın dokunacağını. Sonra dokunuverdi.
Benim adım bu.
Ya da çok uzaklardan birinin seslendiğini duydun. Sesi neredeyse bir yankıydı.
Benim adım bu.
Belki de yatağa uzanmış, neredeyse uykuya dalmak üzereydin; bir şeye güldün kendinle ilgili. Günü bitirmenin en iyi yolu.
Benim adım bu.
Ya da iyi bir şey yiyordun, bir an ne yediğini unuttun, yine de iyi bir şey olduğunun bilincinde yemeyi sürdürdün.
Benim adım bu.
Belki de gece yarısı olmak üzereyken sobanın içindeki ateş bir çan gibi çaldı.
Benim adım bu.
Ya da o kız sana gelip öyle dediğinde kendini iyi hissetmedin. Bir başkasına da söyleyebilirdi: onun sorunlarını daha iyi bilen birine.
Benim adım bu.
Belki de alabalıklar gölcükte yüzüyordu ama ırmak yalnızca sekiz santim enindeydi ve ay ben ÖLÜM üzerinde parlıyor, karpuz tarlaları ayışığında boyutları çarpılmış ışıldıyor, her yan karanlık ve sanki çevredeki tüm bitkilerden birden yükselmekte.
Benim adım bu.
Şu Margaret keşke yakamı bıraksa.
Richard Brautigan, Karpuz Şekerinde kitabından
İZDİHAM