Rıfat Eroğlu, Şaire Tabi Altı Yüz Elli Yedi
Ankara’da deniz yokluğunun, olası tufanda gemiye bineceklerin sıralamasını değiştirmeyeceğini bilmeseydi Sayıştay, sayabilirdi tüm şairleri şairden. Nilgün Marmara yetmiş yaşında yeğlerdi intiharı Gilles Deleuze gibi. Az üzülürdük. Bu denli bopstil ve letrizm deyince akla gelen olmaz, belki okur sadece, yazmazdı Asaf Halet Çelebi. Şüphesiz ikna olurduk böylece ilk garibin Orhan Veli olduğuna. Ve Tanrım, neyleyim Karakoç uğruna ölmemiş Akkaya’yı.
Lale Devri, Yahya Kemal’i babalıktan reddedebilirdi de, etmezdi yedi güzel adamdan Zarifoğlu’nu çıkarsan altı. Çünkü bazı şairler vardı, sayılmazlardı.
Evine gelen dergide, şiirinin yayımlandığını gören Turgut Uyar’ın – o anlatılmaz, yaşanır – heyecanı, aynı günün akşamı evine gelen milli eğitim memurunun – sözü geçen memur kasabanın en okumuşu filan – dergiyi görmezden gelmesiyle son buldu. Uyar’ın, dergiyi herifin* gözüne gözüne sokma girişimleri sonuçsuz kaldı. O akşam Uyar, yazdığı şiirleri kimselere göstermeme kararı aldı. İlk kez o akşamdan sonra, büyük yazıldı Ardahan’ın A’sı Ankara’nın ağasından.
*Ankara’nın memur yaptığı en okumuşlara, herif denir. Heriflerin belirgin özellikleri, kravat takmak ve sakal tıraşı olmaktır. Modern Türk şiiri, Uyar’da dahil, herif olmaktan terk şairlerle doludur. Halet Çelebi ise memur olarak sürdürdüğü hayatını, herif olmaya direnerek geçirip, bopstil unvanını almıştır.
Bir şaire, gereğinin yapılması rica edilmemelidir.
Rıfat Eroğlu
İzdiham