20. yüzyıl modern İran edebiyatını kuran yazarlardan Sadık Hidayet’in ‘Kör Baykuş’ adlı romanı dünya edebiyatında bir başyapıt olarak değerlendirilir. ‘Kör Baykuş’, İran edebiyatında romana bağımsız bir tür olarak yeni bir estetik değer kazandırdığı için tarihsel bir öneme sahiptir. Sadık Hidayet, eserlerinin önemli bir kısmının odağında yer alan ölüm ve intihar düşünceleriyle, kâbuslarla dolu bunalımlı bir dünya içinde yalnızlık, gerçeklerden kaçış, boşluk duygusu ve ölüm gibi temel izlekleri sürdürür.
Kafka, Poe, Çehov, Rilke gibi yazarlara yakın olan Sadık Hidayet, yarattığı yazınsal evrende çoğu zaman düşlerle gerçekleri bir arada işler. Kör Baykuş, zaman kavramının sekteye uğradığı; geçmiş, gelecek ve şimdiki zamanın iç içe geçtiği; gerçeklerle düşlerin karışıp kahramanların birbirine dönüştüğü özgün bir masalsı anlatıdır. Bu masalsılık yer yer gerçeklere dokunarak yazarın yaşamına ve birtakım kültürel kodlamalara açılır. Sadık Hidayet’in başta ‘Kör Baykuş’ olmak üzere birçok eseri, yapısalcı, psikanalitik, sosyolojik, feminist okumalara açık; yoğun, derinlikli ve zengin metinler olarak dikkat çeker. İçerdiği anlam yoğunluğu dolayısıyla Sadık Hidayet’in eserlerine dair birçok inceleme, araştırma yapıldı; kitaplar, makaleler yazıldı. Onun sıra dışı dünyasına yorumsal açılımlar kazandırıldı; Sadık Hidayet ile eserleri arasındaki bağıntılar, farklı perspektiflerden ele alınarak işlendi.
‘Yazarın Gölgesi’ adlı ortak çalışma, Sadık Hidayet’le ilgili uzun zamana yayılmış bir araştırma sürecini kapsayan ilginç ve özgün bir inceleme kitabı olarak dikkati çekiyor. Rıza Beraheni, Haşim Hüsrevşahi ve Saba Kırer’in ayrı ayrı kaleme aldıkları ve birbirini bütünleyen yazınsal eleştiri metinlerinin toplamından oluşan kitap, yazarları tarafından ‘bir atölye çalışması’ olarak nitelendiriliyor.
Kitaptaki yazılarda ‘Kör Baykuş’ odağa alınıyor; roman metnindeki bazı bulgular yazarın öteki metinleriyle ve yazarın yaşamındaki olaylarla karşılaştırılarak önemli sentezlere ulaşılıyor. ‘Kör Baykuş’un Yeniden Yazılışı’ alt başlığıyla sunulan kitapta, psikanalizin verilerinden olabildiğince yararlanılarak Sadık Hidayet’in Diri Gömülen, Perde Arkasındaki Bebek, Üç Damla Kan, Karanlık Oda gibi sürrealist öykülerinde ve ‘Kör Baykuş’ romanında işlenen ölüm-aşk-korku-intihar-ölümseverlik-ölüsevicilik gibi birtakım kavramlar ayrıntılı olarak ele alınıyor. Karakterlerdeki çift eşeylilik olgusundan hareketle bazı sonuçlara ulaşılıyor. Ölüm ve korkunun bir duyumsama olmaktan çıkıp birer varlık haline dönüşmesinde bireyin ruhsal yapısının işlevselliği üzerinde durularak Sadık Hidayet anlatısının asli niteliklerinden birinin bu dönüşüm süreci olduğu ifade ediliyor.
Bireysel ve toplumsal çözümlemeler
Kitap, Yıldırım B. Doğan’ın önsözüyle açılıyor ve Sadık Hidayet’in Perde Arkasındaki Bebek öyküsüyle sürüyor. Rıza Beraheni imzalı yazıda öyküdeki cansız, ruhsuz bir vitrin mankenine âşık olan ve onu yaşamının odağına alan takıntılı, yalnız ve bunalımlı öykü kişisinin iç dünyasının psikanalitik açıdan çözümlemesi gerçekleştiriliyor. Anlatıcı konumundaki öykü kişisinin bakış açısından aktarılan öykü kadınlarının durumuna da dikkat çekiliyor. Perde Arkasındaki Bebek’te, Kör Baykuş’ta ve yazarın öteki öykülerinde kadınların, suskun, boyun eğen, cansız varlıklar olmalarına; anlatıcı tarafından biblo ya da heykel konumuna indirgenerek şey’leştirilmelerine işaret ediliyor.
‘Kör Baykuş’un yeniden yazılışı şu anlama geliyor: Eleştiri metni bir bakıma yeniden yazma girişimidir; eleştiri yazarken asıl metne paralel olan yeni bir metin üretilir; bir paralel dünya yaratılır. Bu, aynı zamanda asıl metnin içine girmek, onun içindeki bir parçaya müdahale etmek anlamına gelir. Saba Kırer yazısında, George Bataille’in ‘Annem: Göğün Mavisi’ romanıyla ‘Kör Baykuş’u ölü çekiciliği, nesne ilişkileri, imge, mekân gibi öğeler açısından karşılaştırarak ilginç benzerlikler ve buluşma noktalarına ulaşıyor.
Hülya Soyşekerci, Radikal Kitap
İzdiham