cüneyt’e…
cami dibi gözlüklerime iltica
ve arkasakar skodanın gövdesi ihlali
yeniyetme küfürleriyle yaşı yirmi yedi
kurşuna dizilen ceketim cüneyt
kimseye teşne kılmadığım mahfuzum
sahi kuzum!
ankara’da bir meslektir bir kedi
koynumda herkes için bir orman uyuturum
bizim konumuz aşk bile değilken çoğu kez
bir akşam nasıl tecrübe bir berber birden
elif lâm mim halit ziya üzerine bir tez
kokmasını bilir bir kelime çürütülmekten
sivas konulu bir geometri bir bank bir kız oğuz atay
kant okuyan güzel kadınlar ve kızılay
bir kale savunması kan kalesi sur
bir kız geçer kurşun askerden sonra bak
o kadar şekerdi çaya kattığın kusur
hatırlarım hatırlamak için ne lazımsa
unuttum şimdi adı neydi hatırlamasam da
ağzı buruşurken frengi olurdun cüneyt
– bunu nasıl yazmalı – içimize doğru romans
bu ülke kim argosu kayda geçirilmiş zimmet
yalnızlığın kül kaplayan gölgesi hançerle teğet
harem kurdun kendine kime minnet
o derinlik budalası bende astım bronşit
sizin ev çok soğuk hem hem elle çizilmiş kilit
çektirmek diyoruz bir anahtarın seri taklidine
uyanmak için uyuyorum bir dostoyevski karakterine
ben oldum töresi kızıldan kızamıktan
kendi ruhum irtica bir harf taklidi değil hem
bunları bunları söylüyoruz madem
bir şarkı arası verelim birdenbire
seni ben anlarım bilirsin sen cüneyt
ben çürük ihtimalleriyle gayet popüler ciddi
hem anlaşılmak kelimesi neyi anlatır şimdi
hem ben evleneli çok oldu cüneyt
iki kere düşünüyorum artık uykulara dalarken
uyanırken baştan ayağa yalnız
bütün korsanları atlatarak hem
düştüğüm yerde bile düştüklerimle ıssız
tahvil senetleriyle yarışmadım hiç – bunu bilirsin –
yalnızca maaş kuyruğunda kırılıyor biraz sesim
dönüşte tercihen dolmuş bir de
otobüslerdeki kıyameti kaldırmıyor artık nefesi
büyük kahvaltı hattında mağrur bir kaybeden
gövdesiyle çekingen bir adamı canlandırıyorum
üç sayfa okumadan rüyaya dalıyorum
ayraçların arası açılmıyor nicedir
boğazımda bir ilmik bir hasar tespiti gibi
eğlendirip duruyor yoklama fişindeki yerimi
– absent – diyorum içimdeki çocuğa
geçmişten sözlüye kalkmış bir liseli onuruyla
bu derin akrobasi bu derin yara
kızıl saçlarıyla seni güldüren dünya
ne bilir bir fotoğraf karesi kadar kesin
konuşmaya doğru atılır cesaret hadi bir cinnet
bin kez bitmiştir oyun
oysa sen aynı eldesin
bunu yarış bittiğinde öğrendim cüneyt
pis yedili yaşım yirmi yedi
askerlikten çürüğe çıkmak üzereyim
hem ben kaybedeli çok oldu cüneyt
bir sigara yakıp kızlara dadanalı
ağzı mürekkep boyalı bir tanımdan
akşamın buz gibi bittiğini anlayalı
bütün bunlar mavradır şimdi öğreniyorum
bu manevrayı çoktan öğrenmiştir hayat
kafkaesk bir uçuruma kendimi atıyorum
bu masalda böyle bitti desinler diye
masalın ortasında masadan kalkıyorum
sen beni böyle hatırla cüneyt
ben savrulalı çok oldu
göğsümde çok garip izler büyütüyorum
ister kendime yolculuğum bu utançla bu serazat
ilk rakıya dolduruluşum küçük büyük kâinat
nasıl biliyorsan öyle hatırlıyorum seni
aynı kıza bir zaman uğrayan iki keriz
aynı kitaba sığınan iki ucuz müşteri
şimdi bütün cümlelerini unut da söyle
altını çizdiğin satırlar hala yerlerinde mi?
ruhuma açtığın pencere
– windows on the world – zuhal olcay kadar
derin bir yaradır kişisel tarihimde
ve farkındayım ki bunlar fazlasıyla şahsi
ne dersin ki tabak – çatal perdesinde
dede efendi’den söyleyen nesrin sipahi
Salim Nacar
İZDİHAM