Sennur Sezer, Füruzan’ın Kahramanları
Füruzan, küçük kızları, ister yalnız bir çocukluk yaşasınlar, ister ailede mutlu, okulda dışlanmış olsunlar, öykülerinin bir yargılayıcısı, bir ölçeği olarak kullanır. Bu yargılayıcı, ayrıntıların ve dünyanın farkında küçük kızların biri de, 47’lileri Emine Semra’sıdır.
Yaz Geldi adlı öyküde küçük kızdan daha korkak, daha yalnız bir erkek çocuk da yer alır. Bu erkek çocuk, Gecenin Öteki Yüzü adlı kitaptaki çocuk öyküsünün kahramanıyla benzerlikler gösterir. Aynı kitaptaki Sokaklarından Gemilerin Geçtiği Kent ise onun ve benzerlerinin sonlarının öyküsü gibidir. Kuşatma’nın, Benim Sinemalarım’ın Yaz Geldi’nin, İskele Parkları’nın fınali oluşu gibi. Benim Sinemalarım’daki, Kuşatma’daki genç kadınların anneleriyse Edirne’nin Köprüleri öyküsünde bir başlarına, “tango olmuş kızlarını” düşünerek, tüccara düğme dikerek geçinmeye çalışırlar. Denilebilir ki, Füruzan, yoksul İstanbul halkının öykülerini, kimi benzer tipler ve olaylarla birleştirerek bir mozaik oluşturur. Bu mozaiğin kenar çizgilerinde evlatlıklar, soylu ya da atlamış yaşlı kadınlar durur. Yoksul erkek çocuklar belirsiz gelecekleri ile mozaiği tamamlarlar. Öykülerin en az görünen renkleri, yoksul ya da varsıl, erkeklerdir. Ölerek, bir gece bir genç kızın koynuna girerek, eşlerini aldatarak, onları hor görerek öykülerde kimi etkinliklerde bulunurlarsa da, varlıkları yalnızca öykülere gerektiği için gibidir.
Bitmez bir gurbetçilik
Füruzan’ın tüm yazdıkları göz önüne alındığında, onun ana kahramanının “gurbet” duygusu olduğu söylenebilir. Yadırgama ve özlem duygusu da denilebilecek bu gurbetçi duygusu çoğunlukla göçlerden kaynaklanır. Onun kahramanlarının hemen hepsi bulundukları yer, zaman ve sınıftan tedirgindirler. Çünkü çevre, bir biçimde onları dışlamaktadır. İster şimdi Türkiye sınırları dışında kalmış ülkelerden, ister bir başka şehirden göçmüş olsunlar, doğdukları yerleri özlerler. Yakınları ya da yakınlık duydukları kişilerle bir bayramı birlikte kutlayarak, alışık oldukları yemekleri pişirip, özledikleri türküleri söyleyerek gurbet duygusunu aşmaya çalışırlar. Bu eski yurdu anış töreni Edirne’nin Köprüleri’nin ve Gecenin Öteki Yüzü’nün tansiyonu en yüksek bölümleridir. Okurun kendini büyülü bir ayinde bulduğu bu bölümlerin ortaklıklarını bir gözden geçirelim isterseniz…
Edirne’nin Köprüleri: Zaman: Bayram Akşamı. Önemli konuk: Yıllardır görülmemiş bir memleketli çift. Aile konuklarıyla birlikte “sağlıklı, muhtaçsız bir ilk bayram” kutlamaktadır. Aile göçmendir.
“İşte o sıra İshak Amcanın gelini bir türkü söylemeye başladı. Sözleri onların geldiği yere dairdi. Biz anlayamıyorduk, ama ezginin yumuşak, içli etkisi odayı sarıvermişti. (…) Türkü onun anlatmak istediği her şeyi tek tek arıtıp diriltiyordu. Ninemin ormanlarının dibinden kocaman pınarlar akıyordu. Onun her iki sözünün biri olan güneş en güçlü sarısıyla doğup dağ höyüklerine dek giriyordu. (.. .. ) Ninem, - Mari kızanlarım, dedi, bu düğün bayram türküsüdür. Bunun bir de hora tepmesi olur. Haydi davranın. (…) İshak Amca başta, yanında İshak Amcanın gelini, yengem, amcam ayakta sıralanıp birbirlerinin omuzunu tuttular. Oyunlarını kutsarcasına bir an dimdik durdular. Sonra, öne doğru şöylece bir eğilip oyunlarına başladılar. ( … ) Hiç tanımadığımız hiç bilmediğimiz kişilerdi bu adamızdaki oyunu sürdürenler. Güçlü, ince, sevecenlik doluydular.” (Edirne’nin Köprüleri, Parasız Yatılı, Yapı Kredi Yayınları, s. 93,94,95) ..
Gecenin Öteki Yüzü: Zaman: Yılbaşı gecesi. Önemli konuk: İstanbullu dul bir genç kadın ile küçük kızı. Ev sahibi, “çok kar yağan, eşsiz peynirleri olan” bir ilden okumak-çalışmak için İstanbul’ a kız kardeşiyle’ göçmüş bir genç adam. Aile Istanbul’ da kendince yılbaşı kutlamak istemektedir.
“Genç adam sazı göğsüne yasladı. Bir süre telleri denetledi. Küçük kız, ilk kez gördüğü bu çalgıya dokunma isteğini bastırarak sevinçle baktı. (….)Genç kız ak ipekten büyükçe bir mendil tutuyordu. Sazın hızlı girişiyle oyuna başladı. Ayaklarıyla kayıyormuş gibi dolaşıyor, davranışları sazın tınılarıyla bütünleşiyordu. Kilimin renkleri, sobanın korlaşmaya yönelmiş yüzü, peynir tepsisi, meyveler, semaver, inik perdelerin ötesinde kenti alabildiğine saran karların ığıltısı ayrı ayrı duyuruyorlardı varlıklarını (.. ) İki kardeş yan yana durdular. Sonra genç adam, ablasının biraz ardına kaydı. Seslerini aradıkları kalınlıkta tutarak türkülerini mırıldanmaya başladılar. Söyleyişleri yavaştan hızlıya akıyordu.”
(Gecenin Öteki Yüzü, Yapı Kredi Yayınları, s. 172,174)
Her iki öyküde de, yurtlarını özleyenlerin yaptıkları dans, söyledikleri türkü, iki ayrı işlev taşır. Özlem gidermek, özlemini yabancıya anlatmak. Edirne’nin Köprüleri’nde, seyirci ve yabancı, evin küçük kızlarıdır. Gecenin Öteki Yüzü’ndeki seyirci ve yabancı ise genç kadın ile kızıdır. Genç adam, alıntılamadığım yöre dansını yaparken, doğduğu yere özlemi kadar, kendini beğendirme isteğini de anlatır. Bu öyküdeki genç kadın da bir gurbet duygusu içindedir. Alışık olmadığı bir semtte, alışık olmadığı koşullarda yaşamanın sıkıntısını, yakında ailesinin yanına döneceğini söyleyerek aktarır.
Füruzan’ın öykü kişileri, roman kahramanları bu gurbetçilik duygusu, yaşadıkları yer, yaş ve zamanı yadırgamalarıyla okurla yakınlık kurarlar. Bir bakıma varoluş sancısıdır duyurdukları. Arada, törenler, yemekler, oyunlarla rahatlamaya çalışırlar. Bu rahatlama, benzer duyguları paylaşma, yakınlık duyduklarıyla birlikte olma biçiminde gerçekleşir bazen. 4/’liler’in Emine’si, işkenceden sonra duyduğu sürekli bulantıyı, sevdiğinin ağabeyine hazırladığı yemeği paylaşırken aşar. Aştığı, işkencenin verdiği kendinden iğrenme duygusudur da.
Lodoslar Kenti
Füruzan’ın tek şiir kitabı Lodoslar Kenti (ilk basılışı 1991) onun İstanbul anlatıları okunduktan sonra okunması gereken bir anlatı. Adından başlayalım, Gül Mevsimidir’ de açıklanır İstanbul’da lodosla poyraz’ın sınıfsal durumu: “Paşaların beyzadelerin oturduğu yerlerde, konakların denize sırtı dönüktür, ön yüzleri poyraza açıktır. Çünkü lodos rahatsız edicidir ve poyrazın soğuğundan korkmak ancak kenar yerlerde yaşayanlar için caizdir.”
Öyleyse Lodoslar Kenti, yoksulların, “kenar yerde” yaşayanların anlatısıdır. Ve onların sevdalarının. Füruzan bu kitabında, bütün kitaplarından daha umutlu bir sesle konuşur: “Lodosların gürleyen vuruşlarına alışığız biz / Her dalga / bir kez çarpar gövdemize/ bir kış dönüşürken bahara/ nice değişmelere uğrar doğa./ Doruklarda karlar erirken/ nehirler cömertçe toprağı doyururken/ sevdamız da değişerek ayrımını koruyor hep/ terekesinde/ kentimizin biz/ onunla,/ kaynaşarak çıkacağız geleceğe/ biliyoruz” (Lodoslar Kenti, aynı adı taşıyan şiir, YKBY, s. 119)
Füruzan’ın siirlerini okuduktan sonra onun İstanbul’un yalnız, yoksul, dışlanmış çocuklarını anlattığı öykülere dönün bence. Çünkü bu şiirler onların sevdalarının ve belki kurtuluşlarının bir kez daha yorumlanışıdır.
* * *
Füruzan Kimdir ?
Füruzan, ilk kitabı Parasız Yatılı’yla 1972 Sait Faik Hikaye Armağanı’nı kazandı. İlk kitaplarında kötü yola düşmüş kadın ve kızların, çöken burjuva ailelerinin, yoksulluk ve yalnızlıkla boğuşan kadın ve çocukların, yeni ortamlarda bunalan ve yurt özlemi çeken göçmenlerin dramlarına sevecenlikle yaklaştı. Kişileri derinlemesine inceledi ve anlatımını ayrıntılarla besledi. 12 Mart dönemini anlattığı ilk romanı 47’1iler ile 1975 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü kazandı. Daha sonra bir sanatçılar programıyla 1975’te Batı Berlin’e çağrıldı ve orada bir yıl kalarak işçilerle ve sanatçılarla röportajlar yaptı. Eserleri birçok yabancı dile çevrildi. Dokuz Çağdaş Türk öykücüsü (1982, Volk und Welt Verlag) adlı antolojisini ve Die Kinder der Turkei (1979, Kinderbuch Verlag) adlı çocuk kitabını ise DoğuBerln’de konuk kaldığı süre içerisinde hazırladı. 1988′ den 1989′ a kadar süren bir çalışma sonucu çektiği Benim Sinemalarım filmi 1990′ da Cannes Film Festivali’nin ‘Eleştirmenlerin 7 Günü’ ve ‘Altın Kamera’ bölümlerinden çağrı alarak, 158 film arasından seçilen 8 filmden biri olarak gösterime girdi.
1994’te, Bosna-Hersek, Yunanistan ve Bulgaristan gezilerini “İşte Bizim Rumeli” adlı kitabında topladı.
Başlıca Eserleri:
Öykü:
Parasız Yatılı (1971),
Kuşatma (1972)
Benim Sinemalarım (1973),
Gül Mevsimidir (uzun öykü, 1973),
Gecenin Öteki Yüzü (1982);
Roman
47’liler (1974),
Berlin’in Nar Çiçeği (1988);
Röportaj
Yeni Konuklar (1977);
Gezi
Ev Sahipleri (1981); İşte Bizim Rumeli (1994);
Oyun
Redife’ye Güzelleme (1981);
Çocuk Kitabı
Die Kinder der Turkei (1979, “Türkiye Çocukları”);
Şiir
Lodoslar Kenti (1991)
Sennur Sezer, Ağustos-1996 Cumhuriyet kitap ekinden
İZDİHAM