Ölümün sesi hangi renktir bilinmez ama Müslüm Gürses , ölümünden sonra ardında bıraktığı tek renk sarıydı. Bu hüznün sarısından ziyade bir tutkunun ve ölümün sarısıydı. Her şeye bitti gözüyle bakılırken ; artık o ses yeni bir boyutu geçemeyecek sanılırken hiç beklenmedik bir anda adeta ruh üfler gibi döndü Müslüm Gürses. Bir dil bu kadar kolay yitmez , bir ses bu kadar hızlı solmaz dercesine ölümünden dört yıl sonra bir albümü çıktı Müslüm Gürses’in. Kendi müptelaları için ‘Babanın’ ölümünden sonra , onun sesinden hiç duyulmayan şarkıların gün yüzüne çıkması sadece heyecan anlamına gelmiyordu ; bir özlemin de giderilmesi , adeta ‘Baba’ ile tekrar kucaklaşma anlamına geliyordu bu şarkılar.
Albüme Mahzendeki Şarkılar adı verilmesi de tesadüf olmasa gerek. Sanki bir hazinenin keşfi gibi müptelalara sunuldu bu albüm. Mahzendeki Şarkılar albümünün ilki 25 Ağustos 2017 tarihinde Elenor Plak etiketiyle yayınlandı. Bu çalışma yayınlanana kadar birçok kişi Müslüm Gürses’in bu albümde yer alan şarkıları okuduğunu bilmiyordu. Albümün içerisindeki şarkıların oluşması ; Müslüm Gürses’in 90’lı yıllarda Elenor Plak etiketiyle çıkardığı albümlerin içerisinde yer almayan ama o dönem yayınlanmış albümlere yedek şarkı olarak kaydedilmiş eserlerin bir araya gelmesi ile oluşmuştu. Bu ilk albümün düzenlemeleri oldukça başarısız olmasına rağmen Müslüm Gürses’in sesi, daha önce hiç bilinmeyen şarkılar ile tekrar gün yüzüne çıkması müptelalarında coşku uyandırmaya yetti.
Mahzendeki Şarkılar 1 albümüne genel olarak başarısız ve kötü şarkı seçimlerinin yapıldığı bir albüm olarak bakılabilir. Yine de albümdeki eserlerin ardında yer alan isimlerin çokta başarısız kişiler olduğunu söylemek imkansız. Albümde yer alan 10 şarkıya genel olarak bakıldığında ; bunların 5’inin müziğinde Mehmet Aslan imzasına rastlanırken ; geriye kalan 5 şarkının 2’si Özer Şenay’a ve 1’er tane de Yılmaz Tatlıses, Ercan Turgut , Yunus Bülbül’e ait müzikler söz konusuyken ; seçilen şarkıların 3 tanesinin söz yazarı Fethi Demir’dir. Geriye kalan şarkıların söz yazarları ise; Mehmet Aslan, Murat İlkbahar, Hülya Kaya, Cahit Askan, Hamza Dekel, Cengiz Arslan, Halit Çelikoğlu’dur.
Bahsi geçen isimlere tek tek bakıldığında Arabesk üzerinde çok etkin isimler olduğu söylenebilir. Fakat bu albümde gerek seçilen şarkılar gerek müzikalite olarak Müslüm Gürses’in ruhuna rastlamak neredeyse imkansızdır. Albümde Müslüm Gürses’in sadece sesi duyuluyorken ; o 90’lı yıllarda seslendirdiği birçok efsane şarkısının ruhuna ve duygusuna yaklaşamayan altyapılar ile oldukça monoton bir albüm çalışması denilebilir. Yine de daha önce Hüseyin Altın’ın sesinden bilinen Dargınım şarkısını , Müslüm Gürses’in en iyi yorumu olarak değerlendirmek mümkündür. Şarkının girişindeki darbukayı da Celal Bağlan’ın çaldığı düşünülürse aslında Müslüm Gürses’in kendi dışında da birçok ismin müziklerinde ne kadar etkin olduğu çok net anlaşılabilir. Yani bu albümde yer alan eserlerin aranjörü Yılmaz Karayalım değilde; Burhan Bayar veya İlyas Tetik gibi isimlerden herhangi biri olsaydı karşımıza çıkacak eserler tam olarak başarıya ulaşmış ve özlenen Müslüm Gürses yorumunu sunmuş olacaktı. Ne yazık ki Mahzendeki Şarkılar albümü bu haliyle ancak amatör bir çalışmanın hafif fırça darbeleriyle estetize edilmeye çalışıldığı ama bunun başarılamadığı bir albüm olarak kalıyor.
Fakat 15 Kasım 2019 tarihinde yine Elenor Plaktan yayınlanan Mahzendeki Şarkılar 2 albümü için aynı şeyleri söylemek imkansız. İki albüm arasında uçsuz bucaksız fark olduğu bariz bir şekilde ortaya çıkıyor. Sadece Mahzendeki Şarkılar 2 albümünde yer alan yönetmenlere bakıldığında bile bu fark çok net anlaşılıyor. Şükrü Büyükçınar , Halil Karaduman ve Bülent Ateş isimleri albümün içinde karşılaşılacak olan travmayı önceden teşhis ediyor gibidirler. Neredeyse eksiksiz bir Müslüm Gürses albümü olarak düşünülebilir bu şarkılar. Yani Müslüm Gürses yaşasaydı ve bu şarkıların olduğu bir albümü kendi yaşadığı zaman diliminde çıkarsaydı da aynen bu şekilde olacaktı. Pürüzsüz bir yorum ve müthiş düzenlemeler ile oldukça başarılı ; 90’lı yılların Müslüm Gürses ruhuna ve duygusuna çokça yaklaşan, neredeyse aynı şekilde o ruhun korunduğu bir albüm olarak ‘Babanın’ müptelalarına sunulmuştur.
Albümün açılış şarkısı olan Geceler eseri arabeskin şatafatlı yıllarından kopup şimdiye sunulan bir armağan gibidir. Sözleri ; Şakir Askan’a , Müziği ; Kemal Taşçeşme’ye ait olan şarkı daha önce Bergen tarafından söylenen Geceler ve yine Müslüm Gürses tarafından seslendirilen Gurbet Geceleri şarkılarının karışımı gibidir. Bahsi geçen üç şarkının da sözlerinin Şakir Askan’a ait olduğu düşünülürse aslında bu karışımın ve tadın nereden geldiği daha rahat anlaşılabilir.
80’li yılların o kuytu ara caddelerinde en çok Kibariye’nin sesinden yankılanan Borç Mutluluk İstiyorum şarkısı da albümün en dikkat çeken eserlerinden. Söz ve Müziği ; Yunus Bülbül’e ait olan bu şarkı Müslüm Gürses’in sesinde adeta geç inmiş bir vahye dönüşüyor. Muazzam düzenlemesiyle dikkat çeken bu şarkının Yunus Bülbül’ün sesinden söylendiği , 1987 çıkışlı Vay Halime albümünün de Müzik Yönetmenliğini Yavuz Taner’in yaptığı düşünülürse; ortaya çıkan eserin yorumunda ne kadar ciddi bir emek olduğu daha net anlaşılabilir.
Sözleri ; Hakkı Yalçın’a, Müziği; Ferda Anıl Yarkın’a ait olan ve Cengiz Kurtoğlu’nun sesinden bilinen; çoktan arabesk efsanelerinden biri haline gelmiş olan Daha Yokluğunun İlk Akşamında şarkısını ise Müslüm Gürses kendine has yorumuyla seslendirmiştir. Şöyle de denilebilir; Cengiz Kurtoğlu’nda romantik olan bir şarkı; Müslüm Gürses’in sesinde adeta kor olmuştur.
Albümün en beklenmedik iki şarkısının ise Söz ve Müziği; Suat Sayın’a aittir. Sevmek Günah mı şarkısı albümün en sürpriz eseri olarak değerlendirilebilir. Bu şarkı birçok isim tarafından arabeskin ‘ilk eseri’; bütün arabesk tartışmalarının başlangıcı olarak alınıyor. İlk olarak 1964 yılında Ahmet Sezgin’e okutulan bu şarkı , sonraki yıllarda Ferdi Tayfur’dan , Hüseyin Altın’a; Ceylan’dan Tuğrul Hasırcı’ya kadar birçok sanatçı tarafından da yorumlanmış olmasına rağmen; Arabeskin Babası olarak anılan Müslüm Gürses’in bu şarkıyı neden okumadığı sorusu hep soruluyordu. Meğer ki okunmuş ama yayınlanmamış. Bahsi geçen yorumlarla kıyaslandığında Müslüm Gürses’in bu şarkıya kattığı en önemli şey ; vurgu ve nüans. Baba , şarkıya başladığı an öz olandan kopup , nüansın ahengine bırakıyor , dinleyeni. Bu nüansın içindeki vurgular da şarkının kemanları ile birleştiği an ise ortaya çıkan tek şey ; estetik. Bu estetik arabeskin değil Müslüm Gürses’in ; Müslümce diye kurduğu bir dilin estetiğidir. Bu estetik bir diğer Suat Sayın şarkısı olan Sokağın Ardındayım eserinde de aynı şiddetiyle kendini gösterir.
Toplamda 10 şarkının yer aldığı Mahzendeki Şarkılar 2 albümü ; genel itibariyle oldukça iyi bir çalışmadır. Bahsi geçen 5 şarkının dışında kalan eserler de (İnsanlık Öldü mü , Korkmuyorum , Nasıl Gidersin , Yaz Dolsun , Sevmez miyim Ben) yukarda değinilen eserler kadar iyi olmasına rağmen , albümün daha vasat tarafını temsil ediyor denilebilir. Bunun sebebi de Geceler , Daha Yokluğunun İlk Akşamında , Borç Mutluluk İstiyorum , Sevmek Günah mı ve Sokağın Ardındayım şarkılarının albümün kendi çıtasını çok yükseltmesidir. Bu kadar başarılı 5 şarkının ardından hangi şarkılar listelenirse listelensin sanki hep eksik kalacakmış gibiydi. Nitekim ; albümün geneli başarılı fakat bu 5 şarkı çok daha başarılı diyerek bu Mahzenin hiç kapanmaması ümidiyle…
Son dönemlerde üst üste çıkarılan Cover Arabesk albümlerinin o tekdüzeliğinde adeta arabeski tekrar yeşerten bu albüm ile hem müziğin hem de Müslüm Gürses’in sesindeki hazzın dinleyicinin en derinine kadar nüfuz ettiği aşikardır. Son olarak çok net şekilde şu söylenmelidir ; Arabesk Ölmedi. Sadece iyi sesler, iyi virtüözler ile kendini meze yaptırmadan sadece üretime odaklanılmalıdır. Yoksa Arabesk kendi boşluğunda bile yitmeyecek kadar dirayetli bir üretimdir.
Serdar Aydın
İZDİHAM