“… Ve başlangıçta yalnız karanlık vardı”
Şimdi hangi tene uzansa ellerim gündüzden
Dokunmadan geri dönüyor gecenin arzusuna
En yeni tarihidir aşk insanın, ama neden
Her kadın benden daha yakın çocukluğuma
Uzaklıklar düşüyor ruhumla bakışan zamana
Eğiyor dudaklarıma gölgesini yeniden bir ağaç
Ah! Anılar, köpürterek mor memelerini karanlıkta
Bir kırlangıç gibi çöküyor kalbe; yorgun ve aç;
Güneşin ilkyazla yıkandığı dipsiz bir vadiden
Yükseldim dalına acının (Tat alma saati)
Paramparçaydı sabahlar, geçtim en diri düşünceden
Doğmamıştı daha Khihe ve on iki ayın annesi
Yalnızdım. Dökülürdü birden kumlara ay’ın yazgısı
Yosun tutardı düşlerden sabrıma doğranmış sular
Bırakmadı alnımı kutsal gece ve ağrısı
-Hüznünü koklatır artık sisli zambaklar
Kıyısında / aşkların siyah güllere dağıldığı
Denizler tutuşsun yankısından bu dizelerin
Ve bilmesin gövdemin güneşten inen toprağı
Yıldızlardan bir keder gibi baktığını mevsimlerin
Ey kadın! Çıplak ama ağırdır düşlerinden de senin
Onun için bekleme pençende titreyen geceyi
Esrikliği bun kaleleriyle çevrili ve derin
Kalbimi örten göğün geçmişidir o şimdi
Serkan Ozan Özağaç
İzdiham