1 Mart 2016
Sezai Karakoç’tan Yunus Meşe’nin Seçtikleri
*İslam, batı medeniyetinden ayrı bir medeniyet olarak ele alınmadıkça gerçeğine varılamayacak bir realitedir. Kavramları, tanımları,deneyleri yine kendinden çıkarılabilir. Batı sınırlamaları ve muhtevalarıyla İslam realitesinin üzerinde yapılacak soyutlamalar,İslami değil,ancak,batı doktrinlerinin İslam’ı nasıl gördüğünü ve gösterdiğini tespite yarar. (sayfa10)
*Batılı ve komünist iktisatçı ve yazarlar,İslam’ın kendine özgürlüğünü bilerek veya bilmeyerek hesaba katmıyorlar ve İslam müesseselerini kendi düşünce yapılarına göre , kapitalist-liberal;sosyalist-marksist şemalarla adlandırıyorlar ve renklendiriyorlar.(sayfa10)
*bir gün gelip İslam tezi tam anlamıyla ortaya konursa , İslam’ın savaşının batı ve komünist ülkelere karşı ve kendine mahsus iktisat düzenini kurmak için olduğu anlaşılacak ve hatta bu hareketin batı ve komünist, iktisat yapılarına etki yaptığı görülecektir. (sayfa11)
*İslam’ın her cephesinde olduğu gibi iktisat görüşünün aranmasında da birinci prensip onun İslam dışı sistemlerden farklılığını kabul etmekse, ikinci prensip de islam’ın bu cephesinin öbür cephelerinden,yani, inanç, ibadet, ahlak,hukuk,sosyal hayat ve genel dünya görüşü cephelerinden ayrı ve bağımsız ele alınamayacağı,söz konusu olamayacağı prensibidir.(sayfa 11)
*İslam, ne kapitalizm, ne komünizm gibi,donmuş,katı,kısa bir dönem uygulanıp sonra terk için savaşılacak, insan ve toplum enerjisini yutan,emen, akıtan ve kurutan bir yapı teklif etmiş, ne de liberalizm ve sosyalizm gibi tamamen havada kalan,aldatıcı oyalayıcı,birkaç prensibi söylemekle yetinmiştir. O, her çağda ve her türlü gelişmeden sonra da uygulanabilecek , prensipler,doktrin,sistem ve yapı getirmiştir.(sayfa20)
*tarihi ve arızi şartları hesaba katmasak bile komünist, toplumun en büyük ekonomik dramı, kapitalist ülke insanlarının istihlakla giderilecek ihtiyaçlarının standardından farklı bir standarda ulaşmaması,kapitalist ülkelerinkinden farklı bir istihlak kavrayış ve anlayışının bulunmamasıdır.(sayfa 25)
*İslam toplumunda ,istihlakle istihsal kesimleri ne kapitalist düzendeki gibi birbirinin adeta fonksiyonudur, ne de komünist düzendeki gibi birbirinden bıçak kesimi ayrılmış ve kopmuştur. Bir yandan bir ölçü içinde bu iki kesim arasında ekonomik bir bağ bulunurken, öte yandan, metaekonomik, ahlak ve inanç bağları ve kuruluşları ikisi arasındaki dengeyi sürekli korur.(sayfa 27)
*özel mülkiyetin ve teşebbüsün ve ölçülü rekabetin tanınması,devletin kişi hayatına yıkıcı bir baskıyla karışmasını önlüyor,kar faktörü ekonomik şevki yaşatıyor,öte yandan faiz yasağı,emeksiz kazanca bir sınır çekiyor,zekat,başlı başına sosyal bir regülatör olarak, kapitalizmde beliren sınıflararası uçurumun oluşmasına engel oluyor. (sayfa27)
*İslam insanı ekonomiye değil, ekonomiyi insana bağlamıştır.
*İslam ne hayat düşmanı din ve felsefeler gibi hayatı,ekonomik düzeni,istihsal ve istihlak planlarını felce uğratır, nede materyalist doktrin ve dünya görüşleri gibi,insanı ekonomik eşya ve makina durumuna indirir. Hayatı sıkıştıran,bölen,parçalayan, boğan bir sistem getirmez. Hayata düzen,yön ve anlam veren bir ruh bir planlama getirir. (sayfa28)
*”cennet benim ve başkaları cehennemdir” işte kapitalizmin ana felsefesi;işte güçlünün güçsüzü ezmesinin ve işte proleteryanın doğuşuna meydan verilmesinin ve işte emperyalizme kadar varan sömürmenin temel felsefesi. (sayfa 29)
*komünizmde insan tek başına birbirim değildir.. bir birimin bir unsurudur ancak.insan,kendisi karşısında olsun,toplum karşısında olsun,eşya karşısında olsun,adeta bir varlık,şahsiyet ifade edecek kadar olsun, bir bağımsızlık hakkına sahip bir varlık değildir.(sayfa30)
*”eşyanın,tabiat parçasınınsa insan önünde ve insana karşı hiçbir hak iddiası düşünülemez” bu felsefenin temelinde, tanrı-tanımazlık yatmaktadır.eşya, başlangıçta, sahipsiz ve hak sahibi olmayacak bir kütle,bir hacimdir.insanlar, bir nevi küçük eşya ilahları olarak çarpışırlar ve kim o eşyayı ele geçirirse, o eşya onun olur. Yani, eşyaya göre insanlar, politeist bir eşya dininde küçük ilahlar tablosudur.(sayfa31)
*İslam, gerek insana, gerek eşyaya baksın, Allah’ı insanın da eşyanın da mutlak yaratıcısı ve yaşatıcısını asla unutmaz. Mutlak anlamda eşyada insan da O’na aittir. (sayfa32)
*mülkiyet hakkı iç içe daireler halindedir.en geniş daire Allah’ın hakkıdır. Mutlak hak O’nundur. Sonra insanın, sonra hayvanın ve bitkinin en son eşyanın hakkı gelir.bu haklarsa yaratıcının hakkına bağlı O’ndan çıkan haklardır. Bu anlamda nısbi ve izafidirler.(sayfa33)
*komünizmin,ferde hiçbir hak tanımamasına karşılık topluma tanıdığı mutlak hak,İslam toplum anlayışına aykırı bir haktır. İslamda toplumla insan biri öbürüne ezdirilmeyecek şekilde bir hak dengesi içindedir. Hatta hayvanlar ve eşya bile hak dengesi halkasına dahildir. (sayfa34)
*insana en çok inan ve güven duyan dünya görüşü islamdır.insan, İslam düzeninde, Allah’ın halifesi olarak bu dünyanın gidişini yürütebilecek bir güçte kabul edilmektedir. Böylece madde üzerine konmuş bir hak olan mülkiyet hakkına ondan ayrılmaz bir şekilde,ruhi,öteye ilişkin, ulvi bir tutum karışmıştır. (sayfa 37)
*İslam düzeni öyle bir düzendir ki,getirdiği dünya görüşü,ahlak,erdem,toplum dayanışması,değerlendirme ve cezalandırma ölçüleri,hürlük ve kontrol ediliş dengesi ile toplum ve kişilere öyle bir ruh ve disiplin aşılar ki, her kişi, en küçük davranışı,düşünüşü ve duyuşunda,Allah’ın elinin üstünde durduğunu unutmaz. (sayfa 38)
*islamın tanıdığı miras hakkı mülkiyet hakkının devamından başka bir şey değildir miras, mülkiyet hakkının dikine uzantısıdır.
*bu çağın insanları,gözle görmediği,yok saydığı için, İslam’ın tanıdığı, mülkiyet miras v.b hakları kapitalizmdeki haklar gibi görmektedir. Gerçekten de İslam düzeni ve kişideki İslam inanç, şuur ve ahlakı kalmayınca, bu maddeye ilişkin gözle görünemeyen yan erimektedir kaybolmakta,uçup gitmektedir. Bu haklar din örtülerinden kutlu giysilerinden soyununca çırçıplak maddi haklar halini almakta, böylece de kapitalizmdeki şema aynen ortaya çıkmaktadır. İşte İslam’la kapitalizmi birbirine karıştıranların aldanma kaynağı buradadır. (sayfa40)
*İslam hak anlayışıyla batının hak anlayışı arasında temelli bir fark vardır. Batılı hak anlayışı tek taraflıdır ve insana sadece sağlanan fayda demektir. Halbuki İslam’da,Allah’ın bir isminin de Hak olduğu ve ve hak kelimesinin etimelojik anlamda “gerçek” anlamında bulunduğu düşünülürse,hak, fayda+ödev+sorumluluk demektir. (sayfa41)
*kapitalist düzendeki kişi devlet çatışması İslam’da yoktur. Çünkü İslam’da kişinin de devletinde amacı birdir. Amaç, İslam’ı gerçekleştirmektir. (sayfa 44)
*İslamsa,sermayeyi ancak emekle birlikte ve emekle aşlanmış bir hamur olarak kullanabilmeğe bir hak tanıyarak,para halindeki sermayenin iş dışında varlığını gayri meşru sayarak,ayrıca devletin emek lehinde gereğinde aktif müdahalesini gerçekleştirerek,bütün bunlardan ayrı olarak hem geliri, hem de serveti(anaparayı)sürekli bir şekilde vergilendirerek,bu vergiyi de (zekat)zengin sınıftan fakir sınıfa transfer ederek emekle sermaye arasında,emeğe öncelik veren bir uyum ve denge sağlanmış olmakta,kapitalizmin sömürücülüğünden ve komünizmin köleleştirmesinden,ekonomiyi olsun,emeği ve bizzat insanı olsun,korumakta ve kurtarmakta,böylece de kendine özgü ve adına sadece “ İslam ekonomisi” diyebileceğimiz bir ekonomi türü geliştirmekte ve ortaya koymaktadır. (sayfa46)
*”Allah ticareti helal, faizi haram kılmıştır “ açık nassı ile,İslam’a özgü ekonomik yapının temel prensiplerinden biri ortaya konmuştur.kapitalizmde, hem ticaret, hem faiz helaldir. Sosyalizmde ise hem ticaret hem faiz yasaktır, İslam’sa ayrı bir ekonomik sistem olarak ticareti helal ,faizi haram kılmıştır. (sayfa47)
*İslam getirdiği din ruhu ve öte dünya inancı,hesap verme şuuru,faiz yasağı ve devletin ölçülü müdahalesi prensipleriyle,serbest oluşan piyasanın kapitalistik bir piyasaya dönüşmesini önler.(sayfa47)
*kapitalizmde devlet, komünizmde kişi adeta piyasadan koğulmuşken, İslam ekonomisi piyasasına,İslam prensipleri,devlet ve kişiler,tam bir uyum halinde katılmaktadır.öyleyse bir piyasada arz ve talebin karşılaşmasında,kapitalist piyasada olduğu gibi sadece kişilerin egoist duyguları,kendine yontumlu fayda çıkarları yani,homoekonomikus zeka oyunları değil,din devlet ve kişi isteklerinin bir bileşkesi hüküm sürmektedir.. görülüyor ki, bu yapı, ne kapitalistik bir yapıdır. Ne de komünistik, ne herhangi bir marksist, ne premarksist ne prekapitalistik bir yapıdır,olduğu gibi İslam yapısıdır bu.bu sistem ağır sanayi ekonomisine de uygulanabileceğinden prekapitalizm iddiası;bir klan içind eğil,en ileri medeniyet,toplum ve devlet hayatlarında da gerçekleşmiş bulunmasından dolayı da premarksizm iddiası çürümektedir. (sayfa48)
*İslam’dan kopuldukça ekonomik düzen sarsılır. Ekonomik düzen sarsıldıkça İslam’dan kopulur. Sonunda, bugünkü, din, medeniyet,kültür,politika,ahlak ve ekonomi alanında içinde bulunduğumuz iflas durumuna gelip çatarız. (sayfa58)
Yunus MeşeİZDİHAM