Aslen Çerkes olan Feridun Obul 1961 Eskişehir doğumlu. Memur bir baba ile ev hanımı bir annenin 5 çocuğundan biri. Bir çatı ustasıyken 1986’da konserine gittiği grup Sazgen Sazy yaşamının dönüm noktası olur. Ve o artık Doğu Batı demeden, yüzyılların hesabını yapmadan dünyanın müzik enstrümanını yapan bir usta olur! Şimdiye kadar 800 çeşit enstrümana hayat veren ustayla atölyesi Türk Müzik Evi’nde yüzyıllar ötesine uzanan bir yolculuğa çıktık…
‘Luthier’ müzik aleti yapanlara verilen isim. İyi bir lüthier, yaptığı enstrümanı bir virtüöz gibi çalmasa bile akordunu yapacak kadar çalması gerekiyor. Ustanın dediğine göre aksi halde o enstrümana ruh katamaz.
DÜNYANIN MÜZİĞİ TÜRK MÜZİK EVİ’NDE
Atölyenin kapısı günün ilk ışıklarıyla açılıyor. Feridun usta atölyeye gelene kadar aklında ve kalbinde şekillendiriyor o günün işlerini. Bazen sabaha kadar bazen iki üç gün atölyeden ayrılmadan çalışıyor, bu denli mesleğine âşık… Onun hikayesi 1986’da İstanbul’a gelen Kazak grup Sazgen Sazy konserine gitmesiyle şekilleniyor. Konserdeyken Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu(TÜMATA)’nun kurucusu olan ve geçtiğimiz günlerde Hakkın rahmetine kavuşan Rahmi Oruç Güvenç’in “Bu enstrümanları Türkiye’de yapan yok” demesi üzerine “Ben yaparım” diyor. Ertesi gün Cerrahpaşa Etnomüzikoloji Merkezi’nde bir tuvaleti iptal edip tezgah kuruyorlar. Grubun, ülkelerine dönerken bıraktığı birkaç enstrümana bakarak ilk üretimini yapıyor Obul. Hem de hiç nota bilmeden. “Daha önce müzikle ilgim yoktu, Sazgen’i dinledikten sonra çok etkiledim ve enstrüman yapmaya başladım” diyor.
800 ÇEŞİT ENSTRÜMANDA İMZASI VAR
Orta Asya’dan Avrupa coğrafyasına kadar bütün halkların enstrümanlarını çalışıyor. Yaptığı en eski enstrüman 14 bin yıllık, kaya resimlerinde çizilmiş ‘Kam davulu’ diğer adıyla ‘Tüür’. Halkbilimciler, kütüphaneler ve üniversitelerle birlikte yapılan araştırmalar sonucu eski kitaplar, kaya resimleri, minyatürler araştırılıyor, kadim bilgilere ulaşılıyor. Siparişler genelde müzelerden geliyor. Enstrümanları yapılması istenen dönem araştırılıyor, aletler projelendiriliyor, malzemeler bulunup işleniyor. Mesela üç telli bir saz olan ‘Rebab’ hindistan cevizi kabuğundan yapılıyor, telinin ise at kuyruğundan olması gerekiyor. Kullanılan malzemelerden bazıları; at kuyruğu, koyun ve kuzu bağırsağı, deve derisi, balık derisi… “Her enstrümanın malzemesi ayrı, eğer başka bir malzeme kullanırsanız o ses yakalanmıyor” diyor Feridun usta.
DÜNYA MÜZELERİNDE ENSTRÜMANLARI VAR
Afyon’daki İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesi’ne 170 çeşit enstrümanda; Kırşehir’deki Neşet Ertaş Müzesi’nde 130 çeşit enstrümanda Obul’un el emeği, göz nuru var. Eskişehir Sazova Parkı’ndaki Bilim Kültür ve Sanat Merkezi’ne 286 çeşit enstrüman yapmış. Enstrümanlar camekânda sergilenirken, bir orkestranın çalabileceği sayıda da dışarıda bırakılıyor. Böylece isteyenler burada eğitim alabiliyor.
Londra, İtalya, Avusturya ve Almanya’daki müzelerin yanında Arizona’nın Tempe şehrinde Musical Instrument Museum(MIM)’da da Feridun Obul imzalı enstrümanlar sergileniyor.
EN BÜYÜK YARDIMCISI KIZI GÖKÇE GÜNEYGÜL
Çalgı Yapım Bölümünden mezun olan kızı Gökçe Hanım müzik öğretmenliği yapıyor. “Müzik aletleriyle ilgili araştırmaların çoğunu kızım yapıyor” diyor Feridun usta. Baba kız şimdilerde, ürettikleri 800 çeşit enstrümanı kapsayan bir kitap hazırlığındalar!
Bir enstrümanı tamamladığınızda hissettiğiniz duygu ne oluyor dediğimde “Bazen sabaha karşı bazen bir gece yarısına denk geliyor ama ancak onu bitirince uyuyabiliyorum. Sesini duymadan uyuyamıyorum” diyor. Aynı anda birkaç enstrüman yapan Feridun ustanın bir haftada 10 enstrüman çıkardığı oluyormuş.
ORTA ASYA’DAN ANADOLU’YA ENSTRÜMAN CENNETİ
Usta bugünlerde Orta Asya sazlarını çalışıyor. ‘Iklığ’ adlı iki telli enstrüman Türkmenistan, Altay, Kazakistan civarlarında hala çalınırken çok az değişmiş şekli de Antalya ve Burdur yöresinde çalınıyor. İlk kez bu atölyede gördüğüm diğer enstrüman da Moğalistan ve Tuva bölgesinden ‘Murinhur’. Yayla çalınıyor, sesi viyolonsele benziyor. At başlı ve at kuyruğundan yapılma tellere sahip. Bu seri bittikten sonra sırada Anadolu’da yaşayan halkların enstrümanları var. Sümerler’den başlayarak Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’ne kadar uzanacak Feridun usta.
“Bu mesleğin bana kattığı şey sabır, yoksa bu kadar enstrüman ortaya çıkmazdı. Çalışma, çaba ve emek gerektiriyor” diyor. Yaptığı enstrümanların bir numunesi de Feridun Obul’da. Dileği bu enstrümanların Türkiye çapındaki bir müzede sergilenmesi.
Türk Müzik Evi: Alayköşkü Cad. Küçük Sk. Gürdere Han No: 4 Sultanahmet
Kübra Nur Duran, Kaynak: Yeşilay Dergisi, Ağustos 2017
Fotoğraflar: Şeref Yılmaz
İZDİHAM