Birhan Keskin, Cinayet Kışı
Kendine kucak arayan gövde Kendini yok eden gövde Yitirdin kendini işte Artık ne yurt sana Ne varolabiliyorsun başka evde. Bu mum medeniyetinde Bu metal öznede […]
Kendine kucak arayan gövde Kendini yok eden gövde Yitirdin kendini işte Artık ne yurt sana Ne varolabiliyorsun başka evde. Bu mum medeniyetinde Bu metal öznede […]
Birbirine dolanan hayaller yumağıdır hayatımız kim karar verebilir birbirine dokunan taş ve su hakkında, kimin kimi ayakta tuttuğuna, ve günün aslında kumdan, tuzdan ve ışıktan […]
O günden sonra kuracak güzel bir cümlem olmadı hiç dünya için. Rüyalarım tüller ve silahlardan bu yana sisli. Kıvrılıp giden dalgın bir yol, yolda […]
III Madem arkandan ağlamamı bile çok gördün bana Al bu taşlar senin olsun… O halde ve bundan böyle Bütün davullar vursun, telleri kopsun sazların boşluğa […]
Bir çiçek açtığında Bir eski avluda Diyor ki; Çalıda sarı bir çiğdemim ben Ve senin çok eski cümlen. Sen otursan, gitmemiş ki! olsan Ben sana […]
Konuşmam artık, ağır sözler söylemem bir düş için sabahları göğsüme sedeften bir çiçek işlerim Hiç bilmedim,konuştuklarımdan ne anladın, ormanın korkunçluğunu söyledim, ovanın serinliğini sustum, sen […]
I Betonun hüznünden doğdum suyun isyanından güneşin kırılganlığına dokunup geliyorum. Sana söz yakışır, ağzını hazırla. Kırık bir şehir hikâyesinden doğdum, kırk meseleden bardaklar ve demli […]