Artık kimsenin ciddi yanıtları yok, çünkü doğru sorular sorulmuyor. Batı’da büyük ekonomik çıkarlara yarayan ve dinin kürsüsüne oturtulmuş bilim bile bir işe yaramıyor. Bilim hayatı klonlamayı beceriyor ama hayatın anlamını dile getirmekten aciz. Tıp, ölümü geciktirebiliyor ama bize ölümden sonra ne olduğunu söyleyemiyor. Gözlerimizin görmesine, zihnimizin düşünmesine izin verenin ne olduğunu biliyor muyuz peki?
Oysa bilime duyduğumuz büyük güven sayesinde her şeye garanti gözüyle bakıyoruz. İnsanlar, bildiklerini sanıyorlar ama bilmiyorlar. Nasılsa pek yakında öğreneceklerine inandıkları için de bilmemekle yetiniyorlar. Elbette bu konuyla bir ilgilenen vardır! Nüfus artıyor; yeryüzünün kaynakları, en başta da su mu azalıyor? Kesinlikle bilim bu soruna bir çözüm bulacaktır! Dünya’nın büyük bir bölümünde milyonlarca insan açlık mı çekiyor? Bazı tohumlarda genetik değişiklik yapalım, bunlar mucizeyi ürünler versinler ve belki. Yeni kanser türleri yaratsınlar.
Sanki olası dünyalardan bir tek bizimki varmış gibi yaşıyoruz; bu dünya bize daima herhangi bir mutluluk vaat etmektedir. Bu mutluluğa daha fazla eğitimle (Ne eğitim!), daha fazla parayla ve elbette daha fazla bilimle ulaşabiliriz. Eninde sonunda her şey, bir organizasyon ve etkinlik sorunudur. Ne büyük yanılgı! İşte biz, hayalin kanatlarını böyle budadık; yüreğimize tıkacı böyle tıkadık, bütün dünyayı yalnızca duyuların dünyasıyla sınırladık ve böylece öteki yarımızı yadsımış olduk.
Tiziano Terzani
İZDİHAM