26 Nisan 2017
Tom Robbins’in Kovboy Kızlar da Hüzünlenir Kitabından Alıntılar
- Ama planlar başka şeydir, kader başka. Denk geldiklerinde sonuç başarılı olur. Yine de başarıyı mükemmellik gibi görmemek gerekir. Zira başarının hayatta yeterli bir cevap olup olmadığı tartışılır. Başarı da başarısızlık gibi, pek çok seçeneği yok edebilir. (sf.19)
- Okulda insanoğlunu daha alt primatlardan ayıran şeyin başparmak olduğunu öğrenirsin. Başparmak evrimin bir mucizesidir. Çünkü başparmak sayesinde insan alet kullanabilir; alet kullanabildiği için algılarını genişletebilir, çevresine egemen olabilir, bilgi ve gücünü arttırabilir. Medeniyetin mihenk taşıdır başparmak! Cahil bir okul kızısındır. Medeniyeti iyi bir şey sanırsın. (sf.22)
- Çirkin olan güzel olabilir, sevimli olan asla. (sf.32)
- Beyinlerimiz kaynaklarının öyle küçük bir parçasını kullanmamıza izin veriyor ki, bir bakıma yaşadığımız her şey bir indirgeme aslında. (sf.64)
- Eskimoların karla ilgili elli iki kelimesi vardı, çünkü kar onlar için önemliydi, aşk için de bir o kadar olmalı. Margaret Atwood (sf.69)
- “Doğanın beni farklı kılmasından her zaman gurur duymuşumdur, bilirsin. Ben asıl toplumun sakatladığı insanlara acıyorum. Doğanın deneylerine katlanabiliriz ve eğer çok çirkin değillerse onları avantaja çevirebiliriz. Ama toplumsal sakatlık sinsi ve görünmezdir, insanları canavara çevirir.” (sf.80)
- Maalesef ki yavrucaklarım, basit aşk hikâyesi diye bir şey yoktur. En gelip geçici gençlik sevdası bile beynin anlayış menzilinin dışında kalacak denli karmaşıktır. (sf.88)
- Bir kabuk parçası, yumurta salatalı bir sandviçin bütün keyfini nasıl bozarsa, buzul çağının gelişi milyonlarca bahçe partisini nasıl berbat ederse, zavallı bir insancık sihre inanmadığı için nasıl hükümet ve ticarete inanırsa, bir astım krizi de aynı şekilde genç bir kadınla bir Kızılderilinin ilk randevusunu berbat edebilir. (sf.90)
- İnsan sadece dünyayı algılama değil aynı zamanda ona dair algısını değiştirme becerisine de sahiptir ya da daha basitçe ifade edersek, kişi olaylara bakma biçimini değiştirerek olayların kendisini de değiştirebilir. (sf.94)
- Sanatı güçlendirmek için biraz acı çekmek gibisi yoktur. Seni içkiye sigaraya başlattı mı? Güzel! Yaratıcılık zehirle beslenir. (sf.112)
- Geçmişte alaydan, acımadan, dehşetten ve şehvetten çekmişti. Şimdiyse şefkatten ve ihtiyaçtan mustaripti. Hem daha iyi hem daha kötüydü bu. Çoğu güçlü insan gibi o da güçsüzün zorbalığına kurban gitmişti. (sf.114)
- Eğer uzay aşksa Profesör, o zaman aşk uzay mıdır? Yoksa aşk uzayı doldurmak için kullandığımız bir şey midir? (sf.120)
- Bir saat içinde ne kadar zaman varsa, bir kitapta da o kadar gerçeklik vardır. (sf.138)
- Sesler, insan kulağı tarafından algılanamaz hale geldikten sonra uzun bir süre daha uzayda yolculuk ederler, bazıları doğrudan iyonosfere dalıp kozmosun kalbine yuvarlanırken, bazıları da zıplayıp durur ve sonunda dünyevi engellerin titreşim alanlarına kapılırlar. Ama her iki durumda da enerji pes etmez, sonsuza dek sürer; o yüzden de hepimiz güzel sesler çıkarmaya özen göstermeliyiz. (sf.164)
- Siyaset, hayatı değiştirmeye tutkun ama hayatı yaşama tutkusundan yoksun insanlar içindir. (sf.169)
- “Şöyle bir teorim var” dedi Jelly. “Erkekler genellikle birine bağlı kadınları çekici buluyorlar. O bağlılığı kırıp kendine yönlendirmek ego için bir mücadele. Kadınlarsa genelde kimseye bağlı olmayan erkekleri çekici buluyorlar. Özgürlük onları heyecanlandırıyor. Bilinçsizce ona son vermek istiyorlar.” (sf.183)
- “Eğer âşıkları yeniden yaratmayacaksa, aşk neye yarar? Ama sana bir uyarıda bulunayım dostum Sissy: Aşk bir uyuşturucudur, tavuk çorbası değil.” (sf.184)
- Medeniyete güle oynaya katlanmamıştır kadın. Hatta medeniyet denen şeyin, erkeklerin cinsel rekabette yenilme korkusuyla, “kadının vahşi ve ele avuca sığmaz sularını zapt etmek için” icat ettikleri bir dalgakıran olduğu bile söylenir. (sf.194)
- Uygar insanın en büyük keşfi öpüşmektir. (sf.194)
- Belki hayatta engel biriktirmenin insana bir faydası vardır. Mutluluğa mani olacak engellere çoğaldıkça, gerçekleştiğinde yaşanan şok da o kadar büyük oluyordur; tıpkı bir su kaynağına yapılan baskı ne kadar büyükse suyun o kadar kuvvetle fışkırması gibi. Ama büyük engeller seçmeye dikkat etmek gerekir; çünkü sadece büyük ve etkili olanlar, bizi kendi bağlamımızdan kopararak hayatı yepyeni ve beklenmedik bir ışıkta görmemizi sağlayabilir. (sf.200)
- Düzgün bir bahçe, Doğa’nın yabaniliğinden arındırıldığı ya da en azından tutsak edildiği bir açık hava odasından başka bir şey değildir. (sf.225)
- Aslında bu titreşen dünyada neşeli ve sağlıklı yaşamanın sayısız yolu, saçma sapan yaşamanın da muhtemelen tek bir yolu var, o da endüstrileşmiş, kentleşmiş, sürüleşmiş olanı; insanoğlu da meseleyi yanlış anlamış. (sf.237)
- Uğrunda yaşanacak çok şey ve uğrunda ölünecek çok az şey var; ama hiçbir şey öldürmeye değmez. (sf.243)
- “Sıçtığımın depremini otur otur beklemekten sen de bizim kadar bıktın” dediler. “Güçlü ve zekisin, bize çok şey öğrettin. Bizimle gel ve harekete sen de katıl.”
“Şu sizin hareketin sloganı falan var mı?” diye sordu Chink.
“Olmaz mı!” diye bağırdılar ve birkaçını saydılar.
“Sizin hareketin bayrağı var mı peki” diye sordu Chink.
“Ayıpsın!” dediler ve amblemlerini tarif ettiler.
“Peki sizin hareketin liderleri var mı?”
“Hem de büyük liderler.”
“Öyleyse alın da kıçınıza sokun.” dedi Chink. (sf.244) - Münzevi kendinden başka herkes için gizemlidir. (sf.247)
- İnsanoğlunun çevresine, diğerlerine ve kendine verdiği zarar, büyük ölçüde açgözlülükten kaynaklanır. (sf.251)
- Gerçek denge, varsayılan düzen ve karmaşa dengelendiğinde ortaya çıkar. Gerçekten dengeli bir sistem, beklenmeyenin beklentisi içindedir, altüst olmaya hazırdır, dönüşüme uğramayı bekler. (sf.257)
- Bazen bize en büyük mahremiyeti sunan, ilgiyi en çok üzerimize toplayan şeylerdir. (sf.263)
- Orta kattaki odanın duvarlarından sürekli saf tatlı sular damlar durur. Sanki duvarlar ağlıyormuş gibi. Kıtanın ruhu ağlıyormuş gibi.
Ne için ağlar peki? Bufaloların kemikleri için ağlar. Unutulup giden sihir için. Şairler yok olduğu için ağlar.
Beyazlar gibi düşünen siyahlar için ağlar.
Göçmenler gibi düşünen Kızılderililer için ağlar.
Büyükler gibi düşünen çocuklar için ağlar.
Tutsaklar gibi düşünen özgür insanlar için ağlar.
En çok da kovboylar gibi düşünen kovboy kızlar için döker gözyaşlarını. (sf.264) - Yalnızca mantıkçılar ve geri zekâlılar asla kendileriyle çelişmezler. Ve bu tutarlılıkları yüzünden hayatla çelişirler. (sf.276)
- Şansım vardı ki pek çok kültürün çoktan unuttuğu bir şeyi oldukça genç yaşta yeniden keşfettim; tarladaki her yıldzçiçeğinin en az benimki kadar güçlü bir kişiliği olduğunu. (sf.277)
- Mürit, deneyime tahammül edebilmek için ustayı kucaklar. Böylesi bir tepki anlaşılabilir ama ne cesurca ne de özgürleştirici sayılır bu. Cesur ve özgürleştirici olan, deneyimi kucaklayıp hocaya tahammül etmektir. Böylece sevgiyle kamufle etmek yerine, en azından deneyimlediğimiz şeyin ne olduğunu öğrenebiliriz. (sf.279)
- Mucizeleri görenler, mucizeleri arayan, her an etrafımızı saran mucizelere gözlerini açan insanlardır. (sf.310)
- Sihir belli bir saflık gerektirir. Saflık olmazsa sihir gücünü kaybeder. (sf.320)
- Başparmağın bizi şaşkına çeviriyor Sissy. Ve şaşkınlığın, sonuna kadar gidebilenleri götürdüğü yer daima aşktır. (sf.361)
- Yardım çığlıkları çoğunlukla duyulamayacak kadar sessizdir. Boğulurken bile, bağırmaktan utanıp sıkılır insanlar. (sf.362)
- Aşkı yanılsamadan arındırmak imkânsızdır elbette ama yanılsamanın farkına varmak gerçekle el ele tutuşmaktır. (sf.400)
- Hepimizin düşmanı aynı.
Düşman, sıkıcı aklın zorbalığı. (sf.416) - Anarşi, ateşteki muhallebi gibidir, sürekli karıştırmak gerekir. Yoksa dibi tutar ve ağırlaşır, tıpkı hükümet gibi. (sf.431)
Kaynak: Sibiryakoylusu
İZDİHAM