hiçbir cazibesi yok bir vedanın artık. daha kötüsüyse kavuşmalar da yitirdi cazibesini aynı ölçüde. artık âşık olacak kadar yokum. yalnızca nefes almaya ve aldığım nefesleri vermeye, kısacası periyodik olarak pişman olmaya yarıyorum. keşkeye doyuyorum. keşkeler doğuruyorum. adres soran bir yabancı kadar rolüm. repliğim kısa. kalabalığa karışıyorum kolay yoldan. sen sorduğum adresi tarif eden adam. hayatın yerlisi.
sana bakıyorum ve büyüyor kalbim. sorduğum adres yanlış. doğrusu sensin. ne yazık ki ikimiz de bundan bihaberiz. sana yaklaşıyorum ve düşüyor adımlarım. sende sabit kalmak için direnen yabancıyım. bir yangına taşıdığım suyu anımsatıyorsun bana. döktükçe döküldüğüm. onun yerine bir benzine mi sarılsaydım, dediğim. sonra düşündüğümden de yaptığımdan da pişman eden beni. bir su. hepsi bu.
senden uzaklaşıyorum. kırılıyor adımlarım. yol kırılıyor. ben esasında çok aptalım. arkamdan seslenmiyorsun, küçülüyor kulaklarım. içimde birkaç dakikalık bir ceninle ki adı: keşke, yürüyorum yanlış adrese. bu yolu geri döneceğimi bilerek. seni aynı yerde bulamayacağımı da. senin de kalabalığa karışacağını. kendi filmini çekeceğini. bile bile. gidiyorum. dönüp seni bulamadığımda, bir daha kimseye adres sormayacağımı, yolumu kaybedeceğimi, yolunu hatta; çırılçıplak, ortada kalacağımı, bile bile. gidiyorum.
beni nolur tut. adımlarımı parçala. bana bu yolu. yasakla. bağır, çağır. beni nolur çağır. beni uykusuz. beni aç. bırak. beni bırakma. beni kendine dahil. beni kendine kati. beni kendine katil. beni maktul.
çok önce yazılmış bir şarkının dediği gibi: “al beni, ne yaparsan yap.”
Tuğba Karademir, Hesis, İzdiham Yayınları, Kasım 2017, 136 Sayfa
İZDİHAM